YALNIZLIK KADER DEĞİLDİR
Yalnızlık, yüzyıllardır dünyanın her yerinde ve bütün kültürlerde, edebiyatta, şiirde ve şarkılarda yerini almaya devam etmektedir. “Yalnızım dostlarım yalnızım artık” dedirten yalnızlık nedir acaba? Neden yalnız kalmışız, yalnız mı bırakılmışız, yaşadığımız kırgınlıklarla yalnızlığı mı tercih etmişiz, aşkta mağlubiyet mi almışız, her şeyden önce kalp sesimize kulak verelim. Kalp insanı yanıltmaz. Herkesin kalbi kendini yansıtır ve kalbiniz ne söylerse doğru olan da odur.
Aborjin öğretilerini çok benimserim. Avustralya'ya Güneydoğu Asya'dan gelmişler ve burada göçebe hayatı sınırları boyunca hareket halinde yaşamışlardır. Günümüzde yaşayan halk hala kültürlerini korumaya çalışmaktadır. Avustralya Aborjinlerinin sahip oldukları bilgileri nesilden nesle aktarmak için ezber yeteneklerini kullandıkları biliniyor. Aborjinler, yaşadıkları dünya ile ilgili sahip oldukları bilgileri hafızalarında saklayıp, binlerce yıl korumayı başarabiliyorlar.
Bir Aborjin Öğretisi paylaşmak istiyorum;
“Kafanın söylediklerini duymakla, kalbinden gelen mesajı dinlemek arasındaki farkı öğren.
Kafanın konuşması toplumun bir ürünüdür, kalbin konuşması sonsuzluğun…”
Sanırım kafa ve kalp duygu ve düşünce geçişinin arasındaki farkı öğrenmek durumundayız. Halk arasında dilimizden düşürmediğim sözlerden biri;
“Yalnızlık Allah’a mahsustur.”
Gerçekten böyle midir, yoksa insanoğlunun uydurma sözlerinden biri midir?
Bana göre; Elbette böyle bir şey söz konusu değildir. İnananlar için, Allah yalnız değildir. Yarattığı kulları, her birine farklı görev verdiği melekleri, elçi olarak gönderdiği peygamberleri, can verdiği canlılar, bitkiler, ağaçlar, hayvanlar… Hepsi Allah’a , varoluşa hizmet etmektedir. O kainatın tek sahibidir. Bir derdimiz, bir sıkıntımız olduğunda sığındığımız tek güçtür o halde bizde yalnız değiliz yüce yaradan her zaman bizimle birliktedir. Yalnızlık, evrensel bir yaşam tecrübesi yani insanlar tarafından bilinen en yaygın tecrübelerden biri olmasına rağmen tanımı çok zordur. Ölçülmesi neredeyse imkânsızdır ve çoğu zaman bireyler için bir başkasına yalnızlığını ifade etmesi kadar acı veren bir durum yoktur.
Birisiyle yaşamalı mıyım, yoksa birisiyle yaşlanmalı mıyım? Günümüz toplumlarında birlikte yaşlanmaya artık rağbet pek yoktur. Çünkü insanlar birbirlerine, tahammülsüzlüğün sınırlarını zorlamaya devam etmektedir. Oysa Nenelerimiz, dedelerimiz birlikte yaşamaktan ziyade birlikte bir ömür yaşamaya ve yaşlanmaya yemin etmişlerdir. Birbirine bağlı çocukları ve torunlarıyla geniş aile olmuş, aile bağlarına sıkıya sıkıya sahip çıkmışlardır. Çok kalabalık olduğumuz yıllar artık çok gerilerde kaldı. Yalnızlaştığımız ve yalnızlaştırılan hayatlarımızla her birimiz yaşam mücadelesi vermeye devam etmekte, yalnızlığımızla dost kalmaya özen göstermekteyiz. İnsanın kendisini yaşamı boyunca iyi, ya da kötü hissettiği zamanlar elbette olacaktır. Yalnız kalmayı seçtiğimiz zamanlarda ki kalabalığımız tüm kalabalıklardan fazladır. Kendimizle yüzleşmeye başladığımızda, sahnede büyük bir kalabalık olacaktır. Ağlatanlar, güldürenler, huzur verenler, mutsuz edenler, mutlu edenler say say bitmez... Akıllı bir yalnızlık bunların arasında sıyrılıp sadece kendine dönmek, kendine iyilik yapmak, kalbine kulak vermektir. Bir nevi kendimizi nadasa çekmek huzurlu bir yaşamın kapılarını aralamaktır. Yalnızlığın kalitesinden ödün vermemek, kendimize özenle nazik davranmaktan geçer.
Kendini sev, sevmekten vazgeçme!
Kendini mutlu etmeyi öğren!
Yaşamındaki çürük elmalardan kurtul!
Hayallerinin peşinden koş!
Hayat çok güzel şükret.
Kalbinin senin için bestelediği huzur dolu melodiye kulak ver!
Acılar, kırgınlıklar seni yalnızlığa teşvik etse de, yalnızlık kader değil, bir seçimdir.
Karar sizin.
Sevgiyle kalın efendim…