KAFAMI BOZAN ŞEYLER

YERSENİZ; HAVA KUVVETLERİ KOMUTANI O GECE DARBEYİ BİLE BİLE DÜĞÜNE GİTMİŞ!

Cumhurbaşkanı Erdoğan cemaatin dinci faşist darbe kalkışmasından iki ay sonra “Bu darbeye tiyatro, oyun diyenler de darbecidir” açıklaması yapınca ortalık karıştı.
İlk geceden itibaren bu darbenin bir oyun olma ihtimalini de düşünenler ister istemez tedirgin oldular.
Ancak Cumhurbaşkanı darbenin bir oyun olmadığını anlatmak için çırpınırken yandaş takımı Erdoğan'ı yüceltmeye kalkarak darbenin “gerçekten bir oyun” olduğunu da kanıtlamaya çalışıyorlar adeta.
Bunun son örneklerinden biri de hükümet tarafından Hürriyet'e yerleştirilen Abdülkadir Selvi'nin dünkü yazısı.
Selvi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın darbe girişimi gecesi nasıl bir kahramanlık yaptığını anlatmak isterken inanılmaz bir gafa imza atmış.
Selvi'ye göre Erdoğan'ın uçağı havada vurulmasın diye radarlar kör edilmiş.
Bunun da talimatını bizzat Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal vermiş.
Önce Selvi'nin o anla ilgili yazdıklarını bir okuyalım;
Hava Kuvvetleri Harekat Merkezinde o an havada olan uçaklar görülüyor. Ancak Harekat Merkezi darbecilerin elinde. Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ın derdest edilmeden önce yaptığı müdahale Erdoğan'ın işini kolaylaştırıyor. Abidin Ünal darbecilerin eline geçmeden önce harekat merkezinin kör edilmesi talimatını veriyor. Korgeneral İsmail Günaykaya Hava Kuvvetleri'nde görevli astsubayı arıyor. Trafonun yerini tarif ediyor, şalteri indirmesini söylüyor. Astsubay “niye yapayım” diye sorunca bu kez devreye Abidin Ünal giriyor. Astsubayla konuşup talimatı yerine getirmesini söylüyor. Astsubay şalteri indiriyor, elektrikler kesiliyor, radar ekranı kapanıyor, harekat merkezi kör oluyor.
Ünal o gece bir düğündeydi.
Aynı masada oturduğu bir kişinin anlattıklarını yazmıştım.
Boğaz Köprüsü'nün kapatıldığı sırada komutana bir telefon geliyor. Komutan konuşurken şaşkınlığını gizleyemiyor. Sonra masadan kalkıyor, biraz uzakta konuşmasına devam ediyor, sonra gelip yerine oturuyor. Bir süre sonra askerler geliyor ve Ünal'la birlikte orada olan komutanları alıp götürüyor.
Şimdi garipliğe bakın; Komutan düğündeyken darbeyi öğreniyor, ilk önlem olarak radarı körleştiriyor sonra hiçbir şey olmamış gibi gelip masadaki yerini alıyor.
Bir ülkede darbe oluyorsa genel komutanlardan biri böyle davranabilir mi?
O düğünde bir saniye dahi kalamaz, hemen yanındaki hepsi de Hava Kuvvetleri'nde en üst düzeyde olan diğer komutanları alır ve çıkar gider.
Oysa komutan bir şey olmamış gibi yerine oturuyor ve adeta gelip kendisini almalarını bekliyor.
Akla mantığa uygun geliyor mu?
Sanıyorum işin gerçeği, yandaş yazarların Erdoğan'ı kahramanlaştırmak için ellerinden geleni yaparken, bir kısmını kendilerinin de yazdığı kronolojik gelişmeleri unutmalarıdır.
Milyonlarca insan ilk geceden beri “bir oyun mu var” kuşkusu içindeydi. Ardından gelen operasyonlarla bu duygu ortadan kaybolurken Erdoğan bir anda çıkıp “Oyun diyen de darbecidir” deyince bu şüphe tekrar depreşti.
Panik içindeki yandaşlar da durumu tekrar kurtarmak için böyle senaryolar yazmaya kalkıyorlar.
Ve bir soru; radarlar yerini sadece komutanın bildiği bir şalteri indirmekle kör olabiliyor muymuş?
Eğer öyleyse o şalterin yerini bilen bir hain savaşta ülkemizi mahvedebilir.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Gaziantep'te garip bir cemaat- AKP kavgası

Cemaatin Gaziantep'te kurduğu Zirve Üniversitesi dinci faşist darbe girişiminden sonra kapatılmıştı.
Üniversite şimdi “Gaziantep Üniversitesi” olarak eğitime devam ediyor.
Yeni üniversite kurulurken AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar Prof. Dr. Ali Gür'ün rektörlük için kulis yaptığını belirterek “Uyarıyorum, bu kişi cemaatin adamıdır, aman rektör olarak atamayın” demişti.
Ancak saray Tayyar'ın uyarısına kulak tıkamış ve Ali Gür'ü rektör olarak üniversitenin başına getirmişti.
Birkaç gün sonra bu üniversitenin içinde bir “atış poligonu” olduğu ortaya çıktı.
Rektör bu konuda açıklama yaparken, üniversitede okunmasını sakıncalı bulduğu çoğu cemaatçi kişilerin yazdığı kitapları da atış poligonunda kurduğu masada sergilemişti.
Bunlar arasında Şamil Tayyar'ın Ergenekon ve Balyoz'la ilgili yazdığı kitaplar da bulunuyordu.
Şamil Tayyar buna şiddetli tepki gösterdi ama rektör Ali Gür'ü asıl sarsan açıklama Gaziantep Başsavcılığı'ndan geldi.
Başsavcılık yaptığı açıklamada üniversitedeki atış poligonunun cemaatçilerin eğitiminde kullanıldığı yolunda ellerinde bir kanıt olmadığını bildirdi.
İşe bakın, kimliği belirsiz bir kişinin telefon ihbarı ile bile “bu cemaatçidir” diye insanları tutuklayanlar. cemaatçilerin üniversitesindeki atış poligonunun silah eğitimi için kullanıldığı yolunda kanıt bulamadıklarını söylüyorlar.
Şamil Tayyar yakında AKP'nin en büyük baş ağrılarından biri haline gelirse şaşırmayın.

FIKRA GİBİ

Erdoğan'ın kızının koruma aracında bırakılan silahlar çalınıp gömülmüş

Cemaatin dinci faşist darbe girişiminden sonra öğrendiklerimiz artık bizi şaşırtmıyor.
En son öğrendiğimiz şey fıkra gibi vallahi.
Darbe girişiminden birkaç gün önce Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'ın koruma ekibi, aracı bir yere park ediyor. Sonra araca birileri giriyor ve içindeki silahları çalıyor.
Emniyet harekete geçiyor, çevredeki kameralar ile hırsızlığın gerçekleştiği saatlerde o sırada bölgede olan cep telefonlarının sinyalleri inceleniyor.
5 kişi saptanıyor, yakalanıyor, silahlar bir yerde gömülü olarak bulunuyor.
İktidara yakın bir gazete bu silahların darbe gecesi önemli birine yapılacak suikastta kullanılacağını iddia ediyor. Düşünsenize cumhurbaşkanının kızını korumakla görevli polisler silahlarını araçta bırakarak iniyor. O araca hırsız girebiliyor. Silahlar gömülü bulunuyor. İddia da komik “Suikast için çaldılar.” Birileri aklımızla dalga geçerek bir yerlere varmak istiyorlar ama nereye?

BUNU YAZMAK GEREK

Kolombiya'ya bakın! Demek ki “biz çözeriz” demekle her şey çözülmüyor

Kolombiya'da 40 yılı aşkın süredir devam eden terörün anlaşmayla bittiği müjdelenmişti bir süre önce.
Ülkedeki FARC gerillaları iktidarla el sıkışmıştı. Bu barış için çok önemliydi.
Ancak Kolombiya'daki iktidar “Biz anlaştık ama bir de halka soralım” dedi.
Ülkede referandum yapıldı ve işe bakın halk anlaşmayı “kıl payı” ile olsa da reddetti.
Kolombiya'da bu gelişmeden sonra terör kaldığı yerden devam eder mi yoksa gelinen noktadan sonra işler durulur mu bilemem, ancak demek ki bu tür sorunlar sadece iktidarların “biz yaparız” demesiyle çözülmüyormuş onu anladık.
Kolombiyalı olmadığımız için anlayamıyoruz tabi, halk barış mı istemiyor yoksa onca çekilen acıyı sindirip de teröristleri mi affedemiyor?
Kendi ülkemizden bakarsak, acaba benzer bir referandum bizde olsa sonuç ne olur?

ÇOK GÜLDÜM

Mahkemede Hulusi Kentmen'i görünce çok şaşıracaksınız

Gündemdeki “alkollü olarak aşırı hız yapan bir ünlü oğlunun” bir polisi şehit ettiği halde hapisten çıkması tartışılırken, Yıldırım Tuna'dan gelen bir alkollü aşırı hız fıkrasını sizlerle paylaşmak istedim;
Sarışın kız müthiş süratli araba kullanırken üstelik alkollüyken radara girmiş, ileride onu durduran ekipteki polisi etkileyip ceza yememek için “Aa?” demiş, “Ne kadar da Tarık Akan'a benziyorsunuz?..”
Polis “Teşekkür ederim” demiş bir yandan da ceza makbuzunu doldururken sormuş “Türk sinemasıyla yakından ilgilisiniz anlaşılan?”
Sarışın kıkırdayarak “Evet” demiş.
“O zaman çok şanslı sayılırsınız” diye cevap vermiş polis makbuza son imzasını atarken, “Siz de göreceksiniz, biraz sonra çıkacağınız suçüstü mahkemesinin hâkimi aynen ama aynen Hulusi Kentmen!..”

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Enerji Bakanı'nın gelen maillere verdiği cevaplar henüz yok

Bilgisayar korsanları olarak bilinen Red Hack grubunun, ele geçirdiği Enerji Bakanı Berat Albayrak'ın maillerinden ortaya saçılanlar siyaseti sarsmaya devam ediyor.
Önce Doğan Grubu'ndaki rezil gelişmeleri öğrendik. İktidarla anlaşmalı olarak grubun başına getirilen Mehmet Ali Yalçındağ'ın istifasına yol açtı bu mailler.
Ardından CHP Milletvekili Enis Berberoğlu'nun partisinden bazı isimleri ve Doğan Grubu'nu şikayet ettiğini anlatan mailleri ortalığı karıştırdı.
Eneri Bakanı'nın Irak'tan getirilen petrolleri kontrol ettiği ve bundan da büyük paralar kazanıldığı ortaya çıktı.
Mahkeme kararıyla ayrıntılara yayın yasağı kondu. Zaten iktidarın kontrolünde olan medya bu konuya hiç girmiyor, bazı gerçekleri bölük pörçük biçimde internet medyasından öğrenebiliyoruz.
Ancak burada dikkatimi çeken ve merakıma neden olan bir durum var.
Şu ana kadar sadece Enerji Bakanı Berat Albayrak'a gönderilen bazı mailleri gördük.
Buna karşı Berat Albayrak'ın verdiği cevaplar henüz ortada yok.
Red Hack sadece Albayrak'a gelen mesajları mı buldu yoksa cevaplar da ellerinde mi?
Belki de önce Berat Albayrak'a gelen mesajları yayınlayarak skandal yaratıyorlar, sonra asıl bombayı patlatacaklar yani… Albayrak'ın bu mesajlara verdiği cevapları yayınlayarak çok daha büyük gürültü çıkaracaklar. Bakalım bekleyeceğiz biraz daha.

Bİ SORALIM BAKALIM

12 bin polis darbe gecesi nerede ne yapıyordu?

Cemaatin dinci faşist darbe girişiminden sonra binlerce polis önce açığa alındı, birçoğu tutuklandı, kalanları da meslekten atıldı.
Aradan iki ay geçtikten sonra önceki gün büyük bir operasyon daha yapıldı 12 binin üzerinde polis daha açığa alındı.
Haklarındaki suçlamalar ise FETÖ'ye üye olmak, darbeye karışmak.
Ancak bu noktada insanın kafası karışıyor ve sormadan edemiyor;
Bu polisler darbe girişimi gecesi neredeydi ve ne yapıyordu?
Darbeden haberleri var mıydı?
Örgüt o gece kendilerine bir görev vermiş miydi?
Yandaşlar darbeden Erdoğan'ı kahraman olarak çıkarmak için ellerinden geleni yaparken “O gece Türk polisi müthiş bir mücadele gösterdi ve darbeyi bastırdı” diye çırpınıyorlar.
Peki, polisin bir kısmı gerçekten bu kahramanca mücadeleyi verirken terörist polisler hiçbir şey yapmadılar mı?
Darbe gecesi halka ateş açan, önemli noktaları tanklarla ve zırhlı araçlarla tutan askerler vardı ama onlara yardım eden ya da onlara karşı mücadeleye sekte vurmaya çalışan polis haberi hiç duymadık.
Demek ki bu 12 bin polis ya darbeden tamamen habersizdi ya da kendilerine verilen talimat “Bu gece bir şeye karışmayın, başarısız olursa ikincisinde görev alacaksınız” şeklindeydi.
Başka bir izah bulamıyor insan.

https://twitter.com/can_atakli_