Türk yargısı olağanüstü bir hız rekoruna imza attı sayın seyirciler...
Davaların yıllarca sürüncemede kaldığı, insanların uzun tutukluluk sürelerini iddianame beklemekle geçirdiği, tutuklu kalınan sürenin alınan cezayı bile geçtiği ülkemizde, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, diğer adıyla İstinaf Mahkemesi, beklenenin çok üstünde bir hızla “Cumhuriyet Gazetesi davasında”verilen mahkumiyete itirazları inceledi ve 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararların tümünü onadı!..
Önce geçmişe uzanıp, Cumhuriyet gazetesi yazarları, avukatları ve idari personelini kapsayan davada verdiği karara bir göz atalım, ama daha önce şunu belirtelim:
-Cumhuriyet yazarları ve avukatları, önce iddianame, daha sonra da mahkeme süreci derken 1.5 yıla kadar uzanan bir süreyi tutuklu olarak hapishanede geçirdi!..
Mahkeme, cezaları şu suçlara göre kesti:
-Silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme ve hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanma!..
Önemli suçlamalar tabii... Yargıçlar, savcının önlerine koyduğu delillere bakarak hüküm verdi doğal olarak... Neydi peki bu deliller?..
-Gazete manşetleri, birinci sayfa haberleri, yazarların köşe yazıları!..
Ortaya şöyle traji-komik bir durum çıkmıştı; yıllara dayanan haberler, yazarların köşelerinde yaptığı yorumlar, mahkemeye göre teröre destek, bilerek isteyerek yardım etmek olarak tespit edilmişti!.. Gazetecilere sorulduğunda ise tek bir yanıt yetiyordu:
-Gazetecilik!..
Dava sürecinde savcının iddianamesinde ileri sürülen savlar tek tek çürütüldü. Ancak Mahkeme sonunda sanıkları 2 yıl 6 aydan başlayıp 8 yıla kadar uzanan hapis cezası ile cezalandırıp, tahliyelerine karar verdi...
-Son kararı istinaf mahkemesi verecekti!..
Adaletin gücü mü, gücün adaleti mi?!.
Yazının girişinde söylediğim üzere İstinaf mahkemesi cezaların tümünü onadı!..
Böylece sanıkların bir bölümünün cezaevine girmesi kesinleşti!.. “Niçin bir bölümünün?” diyeceksiniz; aldıkları ceza 5 yılın altında da onun için!.. Bizim şahane ceza yasamıza göre, 5 yıldan az ceza alanlar, İstinaf mahkemesi kararını Yargıtay’a götüremiyor, cezaları kesinleşmiş sayılıyor!..
Bu Durumda 5 yılın altında ceza alan sanıklar Musa Kart, Güray Öz, Önder Çelik, Bülent Utku, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngöryeniden cezaevine girecekler !.. Yıllarca birlikte çalıştığım, her türden baskıya, zorluğa birlikte göğüs gerdiğim dostlarım...
Sevgili Musa Kart, karardan sonra şu mesajı attı.
-Yaşanan krizlere çar üretmesi beklenen iktidardan açıklama geldi: Karikatüristi tekrar atın içeri! Evet bana yine cezaevi yolu göründü. Kendinize iyi bakın...
Diğer taraftan 5 yılın üzerinde ağır hapis cezası alan ve istinaf mahkemesinde cezaları onanan isimlerin temyiz için Yargıtay’a gitme yolu açık. Hikmet Çetinkaya, Orhan Erinç, Akın Atalay, Murat Sabuncu, Aydın Engin ve Ahmet Şık’ın dosyaları Yargıtay’da incelenecek... Mahkeme, şu anda milletvekili olan Ahmet Şık’ın dokunulmazlıktan yararlanamayacağını da karar bağladı!.. Kısacası kaçarı yok, ille de hapishane!..
Şimdi soru şu: şayet Yargıtay, bu cezaları bozarsa ne olacak?.. Bu durumda en üst yargı organı, bu cezaları hukuka aykırı bulmuş olacak. 5 yıldan az ceza alığı için hapiste olanlar belki de bu inceleme esnasında cezalarını bile tamamlayacak!..
-Peki, o takdirde bunun adı nasıl “Adalet” olacak!..
Avukatlar bu hukuksuzluğu aşmak için İstinaf Mahkemesi’ne konunun Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesi için dilekçe verdi. İstinaf ne yaptı dersiniz?
-Yanıt bile vermedi!..
Adaleti temsil eden kadını bile ağlatacak dava!..
Gelelim dava sürecine...
Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Murat İnam, iddianameyi de hazırlayan isim... iddianamede yer alan suç “FETÖ/PYD ve PKK/KCK terör örgütlerinin Cumhuriyet gazetesini ele geçirmesi...”Şimdi işin skandal kısmına bakalım; Bu suçlamayla soruşturmayı yürüten savcı İnam’ın, henüz Cumhuriyet sanıkları gözaltındayken 2 Kasım 2016’da Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde açılan bir ceza davasında “FETÖ/PYD’ye üye olma”suçlamasıyla sanık olduğu ortaya çıktı, iyi mi!..
Dosyaya bilirkişi olarak Murat İnam tarafından resen seçilen Ünal Aldemir’in kimliği ise başka bir alem!.. Gazeteciliği sorgulayacak olan bu kişinin gazetecilikle uzaktan, yakından ilgisi yoktu, bilgisayar mühendisiydi!.. Bitmedi; siyasal iktidara yakın kuruluşlarda, Başbakanlık’ta, TİAK’da SETA’da çalışma deneyimine sahipti!.. Aldemir’in paylaştığı Twitter mesajlarından bazıları şöyle: “Reis yine derin bakmış!”, “Reis’in korumaları, Amerika’nın göbeğinde PKK’lı teröristleri haşat ediyor ve dünya güzelleşiyor!”
Dönemin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, o süreçte şöyle demişti:
-Genel Yayın Yönetmeni odasında 2 ay oturabildim. İlginç bir manzarası vardır. Odanın bir tarafı mezarlığa, diğer tarafı adliyeye bakar. Türkiye’deki gazetecilik serüveninin kısa bir özetidir!..
Son derece iyi bir gözlem; Yeni Türkiye’yi gayet güzel özetliyor... Bir gazetecinin ”kırk katır mı kırk satır mı?”mantığı ile neye layık görüldüğünü de çok açık ve net gösteriyor:
-Zindan ile mezarlık!..
https://twitter.com/umit_zileli