ZÜBÜK-KAĞNI GÖLGESİNDEKİ İT!

Aziz Nesin’in ölümsüz eseridir…

İlk baskısını 1961’de yaptı. Türk işi siyaseti müthiş biçimde hicveden, bir toplumun aslında kendi çürümesi neticesinde içinden bol miktarda “Zübük” çıkardığını, sonra da onlara nasıl biat ettiğini anlatır!

Kitabın hemen girişinde ki atasözü aslında derslerde okutulacak, üzerine tez bile yazılacak özetidir:

İt, kağnı gölgesinde yürür de, kendi gölgem sanırmış!..

Türkiye’nin tarihi, bir diğer açıdan her alanda, her şekilde bir yer bulmayı başaran Zübüklerin, toplumun en az bir kesimini kandırmasının, aldatmasının sonuçta da acımasızca sömürmesinin tarihidir! Üstelik, “Zübük” unvanı, zaman içinde babadan oğula geçecek kadar önem de kazanmıştır; öyle ya, “şeyh uçmaz,  müridi uçurur” özdeyişinde anlatıldığı üzere, Zübükler de, üstelik bedava tarafından kendisini uçuracak insan toplulukları bulduğunda, iliklerine kadar sömürmeyi, onlar üzerinden zenginliğe, “çok ünlü şahıs” ünvanına ulaşmayı kendinde hak olarak görecek, kendisinden sonra evladının da aynı “tarlayı sürmesini” kendinde hak görecektir!

Türkiye işte bu “kirli siyaset” anlayışı nedeniyle bir “şeyhler, şıhlar, tarikatlar, cemaatlar” ülkesi haline gelmiş, getirilmiştir!

Böylece, bizim tarihsel hikayemizde, mütedeyyin ve dinci-yobaz sözcükleri birbirine taban tabana zıt olarak gelişmiş, yerleşmiştir!

Bugünkü hikayemiz “yobaz” üzerinedir…

“Mustafa Kemal’in it…i!”

Adamın adı Mehmet Mutlu…

Görünürde din adamı…

Çanakkale Gelibolu Gazi Süleyman Paşa Cami (Büyük Cami) imamı… Geçen gün sosyal medya hesabından Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan’ın sözlerini içeren bir paylaşımda bulundu. Önce Erbakan’ın ne söylediğine bakalım:

Akp dindar bir parti değildir. Dindar kesimin oylarını almak için tiyatro oynuyor. Tek bir misyonu var: Türkiye’yi Amerika ve İsrail için bölmek…

Aslında Erbakan’ın AKP ve liderliği hakkında söyledikleri bilinen gerçekler olarak arşivlerde duruyor; her konuşmasında iktidarı çok ağır bir şekilde eleştirdiği de biliniyor. Ölümünden önce bir başka konuşmasında da Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan’ı şöyle eleştirmişti mesela:

Abdullah gitmiş İsrail baltasına sap olmuş, Tayyip girmiş dış mihrakların baltasına, Sevr baltasına sap olmuş…

İşte bu “din adamı” kılıklı yobaz, Erbakan’ın yukarıdaki sözlerini paylaştıktan sonra kendi yorumunu da şu alçakça sözlerle yaptı:

Mustafa Kemal’in it…i öyle düşünüyor!

Bu herif-i naşerifin bu seviyesi yerlerde sürünen, utanç verici yorumu doğal olarak büyük tepki çekti… Aslında bu türden yobaz artıklarının söyledikleri beş para etmez değerdedir der geçerdim ancak bu zat önemli bir caminin imamı yani Diyanet İşleri mensubu, yani devlet memuru. Bizim vergilerimizden alıyor maaşını… Ve bu memur, toplumu ayrıştırmaya yönelik, bu ülkenin kurucusuna vefat etmiş bir siyasi lideri de işin içine katarak utanmazca hakaretler edebiliyor…

Aziz Nesin’in o muhteşem eseri işte bu ve bunun gibilerini anlatıyor!

“Dindar anayasa!”

Diğer konumuz eski Meclis Başkanı İsmail Kahraman…

Şimdilerde Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Başkanvekili… Meclis Başkanlığı sırasında da bu köşeye konuk olmuştu. Laiklik ilkesine düşmanlığı bilinmeyen bir şey değil. AKP’nin yeniden ısıtıp piyasaya sürdüğü “Yeni Anayasa” ile ilgili olarak şöyle bir açıklama yaptı muhterem:

Değişmez maddeler anayasaya konmamalıdır. Dindar bir anayasa olmalıdır!

Örnek olarak da 1924, 1961 ve 1982 anayasalarını örnek göstererek bunları “dindar anayasalar” olarak savundu. Sonrası biraz zavallıcaydı; laikliğin dünya anayasalarında 195 ülkenin yalnızca 5 tanesinde yer aldığını iddia etti Kahraman ve şöyle dedi:

Yalnızca Fransa’da “din yok” manasında kullanılıyor. Diğerlerinde dine karşı oluş yok. Dinle barışık bir anayasa hepsinde var…

Sayısal söyleme bakmak, sonrasında yanıt vermek gerek, çünkü gerçeklerle bağdaşmayan bir çok söylemine tanık olduk! Ancak varsayın ki 5 ülke olsun; bu ülkelerin büyük çoğunluğu Hıristiyan! Din devleti ile ilişkilerini yüzyıllar önce düzene sokmuş, kilisenin gölgesini siyasetin üzerinden çekmiş, din ve devlet işlerini birbirinden iyice uzaklaşacak şekilde kesmiş, din adına gerici-yobaz hareketleri bitirmiş ülkelerden söz ediyoruz!

Hazret bunları tabii ki bilir, ancak sözünü etmek işine gelmez!

Şahsiyetli, dengeli bir dış politikanın yürütüldüğü, gayet güzel bir gidişin var olduğu yolundaki sözleri ise tartışılmaya bile değmez!

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın “oyun oynayana, şarkı söyleyene selam verilmez”, türünden yazılarının yer aldığı, Diyanet’in bastırdığı Ramazan Günlükleri kitabından bahsetmeye gerek var mı diye düşünürken iki satır dikkatimi çekti, paylaşayım:

Lüks ve İsraf Müslümanları esir almış…

Eskiden yanlış bir iş yaptığında ya da yanlış bir davranışı gördüğünde yüzü kızaran bir Müslüman, dünyevîleşme sürecine girdikten sonra yüzü kızarmamaya ve utanmamaya başlıyor…

Çok ama çok haklı vallahi!

https://twitter.com/umit_zileli