"AKILLI OLUN!"

Adam, bir ikisi dışında sağcı-iktidarcı, hayatı ipteki cambaz misali sağa sola “mavi boncuk” dağıtmakla geçmiş “gazeteci” sıfatlı muhteremleri toplayıp tüm haşmetiyle Karadeniz seferine çıktı…

Çıkar; kime ne, size ne, bize ne!

Demeyi çok isterdim ancak ah o kibirli, can acıtan açıklamalar yok mu… Ah o oy çuvallarının üzerinde günler, geceler boyu nöbet tutanlar yok mu… O mitinglere katılan, hançeresini yırtan milyonlar yok mu… 806 bin oy farkıyla sonuçlanan ikinci İstanbul seçiminin ardından sevinç gözyaşları döken kadınlar, seçim otobüsünün ardından koşan gençler yok mu…

Onların adına kederlendim hatta utanç duydum!

Hadi, İstanbul gibi bir mega kente başkan olmak çok yordu, çok başını döndürdü, kendini pek yükseklerde görme gibi bir psikolojik rahatsızlık içine girdin; Peki be arkadaş, etrafını saran onca adam arasında bir tane olsun soğukkanlı danışmanın, yol gösterecek, “yapma” diyecek bir yol arkadaşında mı yoktu?..

Diyeceğim ancak, sözcüsünün dahi yangına körükle gittiği, akıllara seza açıklamalar yaptığı bir başkandan böyle bir “akıl” beklemek, toplumla iletişiminde  harikalar yaratmasını beklemek çok fazla değil mi?

İmamoğlu, iki gün içinde milyonları hayal kırıklığına uğrattığının bilincinde mi, ona bile o kadar emin değilim!

“Vız gelir tırıs gider!”

Biraz daha açmak lazım son cümleyi…

İmamoğlu, İstanbul’u hangi kitlenin, onların hangi hayallerinin sonucu verdiği oylarla kazandığının farkında mı acaba?

Biat etmeyen, her türden baskıya, şantaja, orantısız güce, rüşvete karşı en başından bu yana direnen, seçimler boyu oy verdiği iktidar partisinden vazgeçip İstanbul’da, Ankara’da, Adana’da, Mersin’de ve daha bir çok yerde devrim yaratan milyonlarca insanın şimdilerde ne düşündüğünün farkında mı öncelikle?

Hiç sanmıyorum!

Sanmıyorum, çünkü tepkiler başladıktan sonra yaptığı açıklamayla bir çuval inciri berbat eden, kibrin zirvelerinde dolaştığını gözünü kıpmadan gösteren, sözlerinin ne anlama geldiğini bile göremeyecek bir istihza ile paylaşan İBB Sözcüsü Murat Ongun’un söyledikleri her şeyi gayet açık ortaya koydu:

Medyanın kendi içindeki tartışması. Topu topu 200-300 kişi, önemsemiyoruz!

Diyelim ki, Murat Bey sonuçta bir atanmış; gerçi bir atanmışın böyle konuşabilmesi de iyice incelenmesi gereken bir durum ama biz seçilmiş olana bakalım… O fotoğrafın ardından yaptığı ilk açıklamasında ne dedi İmamoğlu?

Bir fotoğraf üzerinden kurban etmeye çalışanlar olabilir. Benimle aynı şeylere inandığını söyleyen, ne yazık ki anlık hırslara yenilmiş insanlar olabilir. Ya da bir takımın renkleri üzerinden ayrıştırma gayreti içinde olanlar olabilir. Başkalarının değirmenine su taşıdıklarının farkında olmayanlar da olabilir. Farkında olup yapanlar da olabilir. Ama bu kardeşiniz için vız gelir tırıs gider, hiç umrumda değil…

Bir paragrafta, kendisine oy verenleri, Fenerbahçe gibi büyük bir camiayı, sanatçıları, akademisyenleri, kadınları, gençleri bir çırpıda yok sayan, kibir abidesi bir başkan…

Bir insanın vicdanı hiç mi sızlamaz?

“Sanki eski bir filmi yeniden izliyor gibi!”

Vicdan bir içsel güçtür…

Kişiye doğruyu, iyiyi yapma yükümlülüğünü yükleyen de odur! Ahlak değerlerini yöneten de bu içsel güçtür…

Vicdan körelmişse, yukarıdaki cümlenin de hiçbir anlamı kalmaz!

Şimdi, elimi vicdanıma koyarak sormak istiyorum; şu lafı eden bir kişinin vicdan baremi kaçtır acaba:

Anlamaya çalışmadan bu tarz girişimleri yapanları, akıllı olmaya davet ediyorum!

“Akıllı olun” ne demek? Aklıma mafya tarzı filmler geliverdi izlerken! Devamı da var; parmak sallayarak sarf ettiği bu sözlerin ardından; “Bir dahaki sefere Abdülkadir Selvi’yi de davet edeceğim!

Elini tutan yok, istediği kişi ya da kişileri istediği kadar davet edebilir! Ancak Selvi, dün Hürriyet gazetesindeki köşesinde İmamoğlu’na yaptığı “iyilikleri” sıraladığı yazısının sonunda böyle bir teklifi reddedeceğini de duyurdu!

Demem o ki; İBB’nin sayın başkanı dikkatli olmalı, durumu NAZİ dönemindeki Papaz Neomüller’in durumuna evrilebilir… O papaz, vurdumduymazlığı ve kibri nedeniyle giderek yalnızlaşmış ve kendi sözleriyle “bir gün dönüp arkasına baktığında kendisini savunacak kimseyi” bulamamıştı!

Bu millet bu türden tavırları, sözleri 20 yıldır ezberledi artık. Şahan Gökbakar’ın her şeyi özetleyen mesajıyla bitireyim:

“Herkes konuşacak, konuşacağız” diyorken “Vız gelir, tırıs gider”e evrilen bir üslup. Sanki eski bir filmi yeniden izliyor gibi. Yeni film hiç gelmeyecek mi?!.

https://twitter.com/umit_zileli