AKLIM ADA’da KALDI

O kadar özlemişim ki, 3-5 gün geçirmek bana yetmedi, aklım Adalar’da kaldı.

Prens Adaları, tarih boyunca İstanbul’un İncileri olarak ünlenmişler. Doğa güzelliği, dini özelliği, mimariyle kucaklaşan botanik çeşitliliğiyle Adalar; gezginlere, tarihçilere, ressamlara, yazar ve şairlere esin kaynağı olur. Birçok edebi ve ebedi eser Adalar’ın nostaljik tarih kokan atmosferinin romantizmle dansından doğar.

20.Yüzyıl’a kadar, çoğunluğu yabancı dillerde yazılan din, tarih, gezi, anı konulu eserler, sonrasında Türklerin Adalar’a olan ilgisinin artışıyla yerini Türkçe yazılmış eserlere bırakır. Yunanlıların gözbebeği Adalar’ı önce sayfiye olarak tercih edilir. Uzun zamandır ve şimdilerde İstanbul’un yoğun trafik ve keşmekeşinden kaçanlara, şehre yakın ama şehirden farklı, tatil beldesi hissi veren sığınağa dönüşür Adalar.

Büyükada denince Maden bölgesinde uzun seneler yaşayan, eserlerini burada kaleme alan Reşat Nuri Güntekin akla gelir. Pembe beyaz pervazlı, 3 katlı, üst katlarına dıştan merdivenle çıkılan bu mütevazı Ada evi de müzeye dönüştürülmelidir.

Büyükada ile özdeşleşen diğer bir isim Yahya Kemal Beyatlı’dır. Nazım Hikmet’e ders veren Yahya Kemal, annesi Celile Hanım’a aşık olur. İkili o sıra en tutkulu ama Nazım’ın bu yakınlığı reddiyle sıkıntılı dönemler geçirirler. Beyatlı, Büyükada’nın çamlarla sarılı sokaklarında engin mavi denize bakıp yürürken; içindeki debdebeli aşkı mısralarına döker. "Yad et ki, seviştik ilahi adalarda"

Eylül ayında Aya Yorgi tepesine mehtaba çıkmak gerekir.  Adalar’ın bu en yüksek tepesine tırmanmak biraz zahmetlidir ama oradan Marmara’ya doğan mehtaba kadeh kaldırmak; geniş bir peysaj yelpazesinden İstanbul’u seyretmek uğruna bu zahmete katlanılır. Çamların ardından yükselen efsane mehtabın suların üstünde oynaşan şavkıyla bakışırken; kulağınıza ‘’Asude çek kürekleri mehtap uyanmasın’’ diyen Münir Nurettin Selçuk’un sesi dolacaktır, eminim.

Kınalıada’da oturan Fazıl Ahmet Aykaç, 2. Dünya savaşı yıllarında dostu Yahya Kemal’in sık sık Büyükada’ya geldiği halde Kınalı’ya geçip kendisini ziyaret etmemesini, nükdedan kimliğiyle, mizahi bir şiirle duyurur.

"Uğramadın bu yaz bize hiç Kemal/Neyi bekliyorsun sanki Güz’ü mü?/ Bizi unutturdu sana ihtimal/Gene bu Viranbağ’ın ekşi üzümü/Cidden bir şey oldu sana bu sene/ Eski dostlarını bıraktın bütün/ Canım Kınalı’ya kadar gelsene/ Ekmek vesikanı da alıp, bir gün." İroni kokan bu şiir aynı zamanda Beyatlı’nın "Viranbağ" şiirine de bir göndermedir.

Burgazada Sait Faik adasıdır. "Yazmasam deli olacaktım" diyen Faik, bir yazısında "Adanın tenha yollarında gezerken cebimde bir çakı taşır, sıkıldığımda küçük değnekler yontar, kalem haline getirdiğim bu yontuları öperim." diye anlatır. Abasıyanık ailesi 1938’de Spanudis Köşkü’nü satın alır. Ada insanı haline dönüşen ve hikayelerindeki balıkçı karakterlerine yaşamına karışan insanlarla can veren Sait Faik hikayelerinin tüm zamanlara yayılmasının sırrı buradadır.

"Meydanlarda bağırsam/Sokak başlarında sazımı çalsam/Anlatsam şu Kiraz mevsiminin/ Para kazanmak değil/Sevişme vakti olduğunu." Dizeleriyle ‘’Şimdi Sevişme Vakti ‘’der Abasıyanık. "Hişt-Hişt!" isimli öyküsünün mekanı Kalpazankaya’dır.

Aya Yani Kilisesi, kale, Bayrak-İsa Tepesi, Sait Faik Müze Evi ile gezilesi Burgazada’ya gelip de Kalpazankaya’da günbatımı izlemeden geçmek olmaz. Kuşların bile bu manzara karşısında sustuğu anlarda, izleyin. An’ın kalbinize dokunmasına, yaşamınıza zenginlik katarak, sizin öykünüzü yazmasına izin verin. Bir Kalpazankaya bir de Nemrut Tümülüsü’nden Güneş’i batırmadan ölmeyin derim.

Heybeli, Hüseyin Rahmi Gürpınar adasıdır. Spor yapmayı, ada sokaklarında bisiklete binmeyi, bahçesine emek vermeyi ve dantel örmeyi çok seven Gürpınar’ın Müze Evi’ni gezdiniz mi? Ev bakımsızdı ama duvarlarda çerçevelenmiş onlarca danteli görmek; yatağına serili eliyle işlediği Gül rengi yatak örtüsüyle göz göze gelmek beni çok duygulandırdı. Her bir ilmeyi atarken neler düşünürdü kim bilir? Ah o dantellerin dili olsa da konuşsalar…

Adalar’a yerleşen eski ve yeni birçok ünlü sanatçımız var. Ressam Ayetullah Sümer’in evinde  kızı ve torunları yaşamaktalar. Yeşilçam’ın unutulmaz jönlerinden, Botanikçi Ediz Hun’un evi Büyükada’da. Grafik sanatçısı İhap Hulusi Görey şimdi Poyrazlı Köşkü olarak anılan Kınalı’daki köşkü kendi yaptırmıştır.

Büyükada’da yaşayan usta kalem Necmi  Tanyolaç’ın 8.15 Vapuru-Martılı Kahve-Adanın Yeşil Çamları’’ isimli kitapları bayram süresince sevgili okurlarıma keyifli birer yoldaş olabilirler.

Marmara’nın İncisi Adalar’dan geçen, hayatımıza ruh katan yaşamlara selam ederken; bayramınızı gönülden kutlar, sevdiklerinizle keyifli zamanlar dilerim.