YouTube, KİRALIKLAR, DİRENENLER...
Birkaç gündür içinde bulunduğumuz ortamın adı "bayram" olsa da, yaşanması gereken coşku ve heyecan yok ortada...
Gazetelere-televizyonlara ve sosyal medyaya yansıyan olaylara bakınca, ne yazık ki zifiri siyaset karanlığını, gelecek korkusunu ve gidişattaki belirsizliği ortadan kaldıramıyor bayramlar...
Baksanıza; memleket, bayramın ortasında da sosyo-politik kaosun hâkimiyetinden kurtulamadı...
Yıllardır tartışılan olaylar, çarpıklıklar ve kaygılar bayramda bile değişmezken, (Sedat Peker'in başlattığı gibi) kirli ilişkilerin deşifresi de durmadı!..
Çünkü öyle şeyler ifşa edildi ki, kimi liboş rantiyeler için sosyal medyada her gün bayram olduğu anlaşıldı!!!
Suriyeliler üzerinden sığınmacı istilasına karşı çıkanlarla (göç sırasında, ülkeye sızan terörizme göz yumanlar) ABD-Avrupa fonlarından yararlanarak, şimdi de Afgan göçüne tepkisiz kalıyorlar, yabancı fonlara hizmete devam ediyorlar...
Yandaş-candaş medyada, herkesin kendi tetikçilerini-borazanlarını ekranda tutmaya ya da YouTube'de desteklemeye çalıştığı bir dönemde, Erdoğan'ın açıklamasına bakılırsa, sadece sosyal-siyasal meselelerin en çarpıcı biçimde dışa vurulması değil, aynı zamanda politik mizahın kullanılması açısından etkili olan sosyal medyaya da müdahale edilecekmiş...
Toplumun bir kesiminin pratik zekası ile en vahim olayları bile keskin mizah anlayışıyla dile getirdiği sosyal medyanın kıskaca alınması demek, ülkenin nefesinin biraz daha kesilmesi anlamına geliyor...
Çünkü herkes ABD fonlarından 476 bin dolar aldığı ortaya çıkan Ruşen Çakır ya da Ergenekon kumpasının tetikçisi Taraf'tan ayrılanların kurduğu bazı internet siteleri kadar şanslı değil sosyal medyada...
Sadece "solcu" geçinen, Said Nursi hayranlarının ABD fonlarından nemalanmasının deşifre olması değil, sözde "bağımsız"(!) medyacılara, CHP'ye sızmış Truva kısraklarının, HDP-Kandil hayranlarının, FETÖ kriptolarının, kinci cumhuriyetçilerin ve ABD-AB fonlarından nemalanan iş birlikçi döneklerin sahip çıkması da mide bulandırdı...
Velhasıl sosyal medyayı rant için kullananlarla, medyanın her alanında ambargo uygulanan yurtseverlerin yaşadıkları çelişkiler bitmeyecek bu ülkede... Örnek mi istersiniz?.
Satılmayan mizahçının ölümü...
Rant-ambargo ikileminde, medyanın da sanatın da kirlendiği bir dönemde, politik mizahın iki ustasının da sonu değişmedi!..
Öyküleri aşağı yukarı aynıydı ikisinin de...
Onlar yıllar boyu yolsuzluklara, hırsızlıklara, rüşvete, siyasi kayırmacalara, toplumu esaret altına alan çarpıklıklara, yalan-dolan siyasetine ve geçim sıkıntısının insanları bir parça ekmeğe muhtaç etmesine değinip durdular...
Örneğin; trafikten çevreye, eğitimden sosyal meselelere kadar, mizah penceresinden dokunmadığı bir sorun yoktu Levent Kırca'nın...
2000 yılı öncesinde; Demirel'den Tansu Çiller'e, Ecevit'ten Erbakan'a kadar hoşgörülü siyaset ortamında mizahı çarpıcı ama en keskin dille kullanırken toplumun sesi olmuştu Kırca...
AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte özel televizyon kanallarında bir süre daha "Olacak O Kadar" diyerek Türkiye'nin meselelerine yeni pencereler açsa da, bir süre sonra medya üzerindeki sansürü baskıyı gelenek haline getiren AKP'nin gazabından kurtulamadı...
Ekranlar ona kapandı, medya yer vermedi, ambargo büyüdü, çalışamaz hale geldi Levent Kırca...
Ölmeden iki yıl önce Kadıköy'de küçücük bir tiyatroda ayakta durmaya çalışırken, bir yandan da çekimine başladığı filme odaklanmıştı ama, nafile...
Çünkü son filmini bitirmeye çalışırken kanser belasına yakalandı Levent Kırca...
Tanımaktan onur duyduğum Levent Kırca, ışıklı bir dünyanın magazinleşen ortamında, şöhretini çıkar uğruna kullanmayan nadir sanatçılardan biri olarak, ülke sorunlarına duyarlılığını hiçbir zaman kaybetmedi...
Kırca sanatını sürdürmeye uğraşırken, bir de baskıyla-ambargoyla boğuşarak ne yazık ki sağlığını iyice yitirdi ve Türkiye, politik mizahın en etkili sanatçılarından birini 2015'te, erken yaşta kaybetti...
Kırca; Fethullah Gülen'in dizinin dibinde fotoğraf çektirmişken, son dönemlerde Atatürkçü diye ortalıkta gezen (!) komedyenlerden biri değildi!!!
Ancak son yıllarda Atatürkçü Kırca gibi, politik mizahı kullanarak mücadele etmeye çalışanlar da vardı..
Turgay Yıldız neyin kurbanı?..
İşte dün kaybettiğimiz tiyatrocu Turgay Yıldız da tıpkı Levent Kırca gibi, televizyona çıkması engellenmiş, ambargolarla boğuşmuş, bu sırada YouTube üzerinden kendini ifade etmeye çalışırken büyük bir izleyici kitlesine kavuşmuş ve buradan yayınladığı kısa videolarla Türk toplumunun içinde bulunduğu sıkıntılara farklı bir pencereden Işık tutmuştu...
Bir gün duydum ki Turgay Yıldız hastanede... Kalp spazmı geçirmiş ne yazık ki... Dün öğle saatlerinde yaşama gözlerini yumdu Turgay Yıldız...
Onunla hiç tanışmadım ama olaylara mizah penceresinden çarpıcı bakış açısı, meseleleri yorumlarken, farklı tiplemeler üzerinden tepkisini dile getirmesi dikkat çekiciydi...
Velhasıl, ülkede yaşanan rezaletlere isyan edip durdu Turgay Yıldız...
Türkiye'yi yiyip bitiren sosyal vahametlere, siyasi skandallara, ekonomik çarpıklıklara, utanç verici yolsuzluklara ve zengin-yoksul arasındaki uçurumu büyüten haksızlıklara, ne kadar mizah penceresinden bakarsa bakmış olsun, belli ki kalbi dayanamadı Yıldız'ın...
Bağımsızlık yalanı altında yabancı fonlara kiralananların YouTube'de köşe döndüğü; artisti-figüranı, şarkıcısı-türkücüsünün ise iktidarın kuyruğunda dolaştığı bir ülkede, ambargo kıskacında çığlığını duyurmaya çalışırken, aslında Turgay Yıldız'ı da
memleketin dertleri öldürdü!..
O da Levent Kırca gibi ışıklar içinde uyusun...
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac