Bİ SORALIM BAKALIM
Bedava dağıtılan maskeler için kimlere, kaç para ödendi?
Koronavirüsün yol açtığı süreçte en komik durum maskelerde yaşandı.
İktidar, “Maskesiz olmaz, kimse sokağa maskesiz çıkmayacak” diye ferman yayınladı.
İyi de maske nerede?
Koronadan önce kimsenin dönüp bakmadığı, içinde 50 maskenin olduğu, kutusu 15-20 liraya satılan maskeler, korona ile birlikte neredeyse altın değerine fırladı.
Kutusu 200 liradan satılır hale geldi.
Hükümet “Maskesiz olmaz” diyor, maskenin kutusu 200 liraya satılıyor, peki nasıl olacaktı bu?
Sonunda çare bulundu.
Maske, parasız dağıtılacaktı.
Erdoğan’ın, Türk halkına hediyesiydi bu.
Maske almanın yolu kolaydı;
e-Devlet üzerinden başvuru yapacaksın, PTT ile evine maske gelecek.
Sistem olmadı, PTT bu işi beceremedi.
En iyisi eczanelerin dağıtmasıydı, öyle düşündü sarayın büyükleri… Bu kez “Başvurun, size bir kod verelim, bununla gidin eczaneden maskenizi alın” dediler. Kaç tane?
Sadece 5 tane.
Bir süre idare ettiler ama olmadı.
Tabii bu kısa sürede 250 milyon maske dağıtıldı vatandaşa.
Sonra ne olduysa oldu, herhalde maske imalatı hızlandı, ürün bollaştı, saray “Bundan böyle maskeler para ile satılacak” diye buyurdu.
Ama iyiliksever oldukları için “1 liradan fazlaya satılamayacak” talimatı da verildi.
Şimdi dileyen bir eczaneye gidiyor, veriyor bir lirayı, alıyor maskesini.
50’lik paketler, içinde beşerlik poşetler var, 50 liraya satılıyor artık.
Oysa ilk günden önerdim en azından ben, “Devlet eliyle verin ama bir tavan fiyatı belirleyerek parayla da satılmasını sağlayın” dedim, buraya da yazdım.
Neyse sonuçta o noktaya geldiler.
Ancak arada karanlık kalan bir dönem var.
Bu dönemle ilgili hiçbir yerde bilgi bulamadım.
Devlet adına bedava olarak dağıtılan maskelerin 250 milyondan fazla olduğu belirtiliyor.
Peki, bu 250 milyon maske nereden alındı?
Bu maskelere kaç lira verildi?
Bu maskeleri kimler imal ediyordu? Korona ile birlikte bazı kişilere maske imal etmesi için yol verildi, onlara destekler sağlandı mı?
Şu anda maskeler parayla satıldığı için bedava dağıtımdan vazgeçildi.
Konunun ilgili ve yetkilileri de bu konuda bir açıklama yapma gereği hissetmiyorlar.
Sadece şunu söyleyeyim: Sordum, 1 liraya satılan maskeler evsafına göre 45 ile 72 kuruş arasında mal oluyormuş. İktidar, devlet adına dağıtmak üzere maske satın aldığına göre, en fazla 250 milyon lira ödemiş olması gerek.
Peki gerçekten 250 milyon mu harcandı bu iş için? Yoksa???
OKURDAN MESAJ
Bir Azeri’nin dilinde Türkiye’de navigasyon sistemi
Dünyanın her yerinden okurum var. Tabii sadece benim değil, her kesimden yazarın artık her yerden okuru var.
İnternet sayesinde dünyanın neresinde olursanız olun gazete ve televizyonları izleyebiliyor herkes. Tabii bu okur ve izleyiciler, genellikle dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış vatandaşlarımızdan oluşuyor.
Tabii bir de Türkçe konuşulan Orta Asya Türk devletlerinde yaşayan, Türk televizyonlarını, gazetelerini izleyenler var.
İşte bunlardan Azerbaycan’da yaşayan bir izleyicim mesaj atmış.
Kendisine göre çok ilginç bulduğu bir konuyu aktarıyor. Tabii Azeri Türkçesiyle yazmış mesajını. Hem konusu hem dilin size de ilginç geleceğini düşünerek hiç değiştirmeden bu mesajı paylaşıyorum sizlerle:
Can Ataklı bey, araşdırmanız üçun bir söz demek istiyorum. 3 yıldır öz arabamla Türkiyeye geliyorum ve naviqasiyon sisteminden istifade ediyorum. Naviqasiyonda böyle bir görev var (sen şehir adı yazarsan o seni yönlendirer ) ben Trabzona gedende yazdım Trabzon – naviqasion beni Trabzonun MERKEZİNE apardı. Aynı ile ben Samsun- Ordu-Giresun-Ankara-İzmir-Çeşme-Bodrum-Mugla-Marmaris-Antalya ve çok şeherlere getdim öz arabamla. (ailece) Ben qarib biriyim ancaq naviqasiyondan istifade edirem tabiki. Bakın interesan bir şey oldu. Bu şehirlerin hepsinin MERKEZİNE yöneltdi (naviqasiyon) Amma nedense İZMİRDE naviqasiyon beni qarib bir yere yöneltdi. İnanın bir anlıga özümü Afqanistanda hiss etdim . üzü yoxuşa bir mahalleye apardı. Dar mahalle idi evler gece kondu kimi bir birinin içine girmiş yaşayanlar çok fakir. Arabanın kapılarını bagladım korkdumki yagmalıyarlar biz. Okadar korkunc bir yeridi. Tabiki dünyanın her yerinde böyle fakir ve bakımsız mahalleler var. Amma neden Türkiyenin her yerinde MERKEZE apardı ANCAK İZMİRDE O MAHALLEYE apardı. MERKEZ OLARAQ NAVİQASİYON ŞİRKETİNE MERKEZİN KORDİNATLARINI KİM VERİR? Bana öyle gelirki İzmire gelen müsafirlerin bu pislikleri onların beynine yerleşdirmekdir. Araşdırın bu kasten yapilmış işdir. Tele1 de bu hakda bir şey söyleseniz bana bildirin lütfen. Sabahları ancaq sizi izleyirem. Şimdiden teşekkürler.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Minare faresi hâlâ yakalanamadı
İzmir’in birkaç camisinin hoparlöründen şarkı çalındı biliyorsunuz geçen hafta.
İktidar anında CHP’yi sorumlu tuttu.
AKP Genel Başkanı, “CeHaPe’dir bunu yapan” dedi.
CHP’li eski bir yönetici, sırf camiden şarkı sesi yükselirken çekilmiş bir videoyu paylaştığı için hemen gözaltına alındı ve bir suç icat edilerek tutuklandı.
Ama ne gariptir, aradan bunca zaman geçti işin asıl sorumlusu hâlâ yakalanamadı.
Bunda bir gariplik sezmiyor musunuz?
Bilgisayar uzmanlarına soruyoruz, merkezi sistemle ezan okunduğu için hackleme yapılabileceğini söylüyorlar.
Doğrudur, günümüzde eğer online bilgisayar kullanılıyorsa bunlar her türlü dış saldırıya açıktır.
Zaten birbirinden zor şifrelerin kullanılması bunun için öneriliyor ki dışarıdan müdahale edilemesin.
Tabii bugüne kadar camilere böyle bir saldırı yapılacağı düşünülmemiştir belki ve güvenlik önlemi de yeterli değildir, orası ayrı.
Ama bir nokta var; ezan sistemi hep açık, yani online durumda olsa, dış saldırı mümkün. Yani zayıf bir şifreleme sistemi de varsa camilerin hoparlör sistemine girmek ve yayın yapmak zor değil. Ama bunun için tüm hoparlörlerin de açık olması gerek. Oysa camilerde hoparlörün sesi merkezi sistemden yayın yapılacağı sırada açılıyor. Yani eğer İzmir’de hoparlör sistemi hacklendiyse bile, içerden birinin hoparlörü de açması gerek.
İşte püf noktası burada.
Her nasılsa üç-beş takipçisi olan Facebook sayfalarında yazılanları bile anında saptayıp adam tutuklayan devlet istihbarat sistemi, camilerdeki minare farelerini hâlâ yakalayamadı.
Yoksa “yakalamadı” mı demek gerek?
BUNU YAZMAK GEREK
Eğer bu İSKİ sabotaj yapmıyorsa ben ne olayım
Birkaç kere Tele1’de espriyle karışık İSKİ’nin kanalizasyon çalışmalarına değindim.
Dedim ki, “CHP’nin belediyecilik anlayışı hep işi temelinden çözmeye yöneliktir. Bu nedenle önce altyapıyı güçlendirmeye çalışır. AKP ise milletin gözüne sokarak hizmet götürür. Herkesin göreceği binalara, köprülere, geçitlere öncelik verir.”
Örnek olarak da Sözen dönemini gösterdim hep; Sözen döneminde metro, İSKİ su boruları ve doğalgazın altyapısı tamamlandı. Ama İstanbul 4 yılını çamur deryası içinde geçirdi. Millet bıktı. Ama şimdi, o zaman bitirilen altyapının keyfini çıkarıyor. AKP ise bunların üstüne yaptığı binalarla puan topluyor.
Şimdi İstanbul’da benzer bir durum yaşanıyor.
İSKİ, kanalizasyon sorununu kökünden bitirmek için dev borular döşüyor İstanbul’a.
Sonucu çok iyi olacak ama şu an eziyet çekiliyor.
Çekeriz elbette ama İSKİ sanki İBB Başkanı İmamoğlu’na sabotaj yapar gibi yürütüyor bu boru döşeme işini.
Kendi gözümle gördüklerimi yazayım; Anadolu Hisarı, Vaniköy, Etiler, Beşiktaş Ihlamur, Beşiktaş meydan, Bebek sahil yolu, Kabataş’ta, ana cadde üzerinde bir şerit kapatılmış kazı yapılıyor, etraf dev borularla dolu. Muhtemelen başka şehirlerde de bu kazılar vardır.
Bunun bir planlaması, sıralaması yok mudur da aynı anda her tarafta birden dev kazılara başlanıyor ve sokağa çok az insanın çıkmasına rağmen trafik kilitleniyor?
Üstelik hava da yağışlı olunca etraf çamur deryasına dönüyor.
Bu sabotaj değildir de nedir?
İstanbul Belediye Başkanı’nın bu yapılandan ne kadar haberi var acaba?
Ve tabii İstanbullunun öfkesi kulağına gidiyor mu?
https://twitter.com/can_atakli_