BÖLÜCÜLÜK, DİNCİLİK, MAFYACILIK!..

Ne tuhaf değil mi; toplum huzurunu kaçıran, ülke güvenliğini tehdit eden ve memleketin üzerine bir karabasan gibi çöken olaylar üç sinsi güzergah üzerinden yürüdü uzun yıllar...

Hiç kuşkusuz terörün, uyuşturucu tacirliğinin ve mafyacılığın el ele -kanlı organizasyonlar yaptığı dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, Türkiye'de de devlettekilerin gafleti- siyasettekilerin ihaneti ve iş birliği sonucu gelişen vahim olaylar da şiddetin üç ayağını iyice güçlendirdi;

1984'ten itibaren PKK eliyle dayatılan emperyalist bölücülük, yine aynı dönemlerde (önce Hizbullah, sonra El-Kaide ve IŞİD'le taarruz silahına dönüştürülen dincilik) ve "benim memurum işini bilir" zihniyetinin iktidara geldiği 1983'ten itibaren siyaset-rant tezgahında büyümeye çalışan mafyacılık...

Türkiye bu üç beladan neredeyse 40 yıldır kurtulamıyor...

Son 20 yılda bürokrasideki yozlaşma, siyasetin rant oyunları ve yine politikacılarla kol kola yürüyen mafyacılık yayılırken, bir yandan medyanın göz yumması, diğer yandan da televizyondaki pohpohlama dizileri, etrafına topladığı çapulcularla racon kesen tipleri piyasada iyice büyüttü...

PKK'YI BÜYÜTEN İHANET!..

Tüm kirli ilişkileri Susurluk bataklığı ile birlikte çevreye yayılan siyaset-mafya ilişkisinin sonuçları sadece, "devlet için kurşun atan da-yiyen de" edebiyatıyla meşrulaştırılmadı...

Muhalif kesimleri, "kanlarında duş almak"la tehdit edenlerin yargıda cezasız bırakılması, mafyatik tiplerin sokaklarda miting yapması yetmezmiş gibi; -şiddeti dayatan her unsur da olduğu gibi- göz yumulan mafyacılık da, kanlı bir bumerang gibi, sonunda devleti bile tehdit etmeye başladı...

Aşağıdaki tabloya bakınca; bölücülük-dincilik-mafyacılığın eylem alanı, siyaset ilişkileri ve militan donanımı açısından birbirine ne kadar benzediğini de göreceksiniz;

15 Ağustos 1984'te Hakkâri'nin Şemdinli ve Siirt'in Eruh ilçesinde eşzamanlı saldırılar düzenleyerek terör eylemlerini başlatan PKK, sadece silah-uyuşturucu ve insan kaçakçılığı ile değil, emperyalist güçlerin Türkiye'yi bölme planları kapsamındaki iş birliğiyle de büyüdü...

Ancak bir başka gaflet var ki, PKK'nın siyasallaşma adı altında yürüttüğü sinsi planlara utanç verici biçimde hizmet etti...

Bölücülüğü "çözüm süreci" ya da "açılım" adı altında destekleyen siyasetin gafleti var ki, PKK'yı en çok pervasız hale getiren de işte bu ihanet oldu!..

Ne yazık ki bu kirli tezgahın sonucu çok vahimdir;

1984'ten bugüne kadar asker, korucu ve polislerden oluşan 8300 kadar devlet görevlisini şehit eden, 25 bin kadarını da yaralayan PKK, 5 bin 700 sivilin ölümüne, 11 binden fazlasının da yaralanmasına yolaçtı...

Son 37 yılda 43 bin 500'den fazla militanı öldürülen örgütün Türk ekonomisine verdiği zararın 200-300 milyar doları aştığı tahmin ediliyor...

FETÖ ORDUSU VE GAFLET!..

Peki; toplumun inançlarını da sömüren radikal dinciliğin Hizbullah'tan El-Kaide'ye, IŞİD'den FETÖ'ya kadar uzanan terör sarmalında büyümesinde siyasetin ihaneti ve devletin gafleti yok mu?..

Hizbullah'a nasıl PKK ile mücadelesi bahane edilerek göz yumulduysa, Esat'ı bertaraf etme iddiasıyla önemsenmeyen El Kaide ve IŞİD'in Türkiye'de yüzlerce vatandaşı ve güvenlik görevlisini şehit etmesi de unutulmamalı...

Ancak devletin gafleti ve siyasetin ihaneti ile büyüyen en tehlikeli yapı hâlâ mücadele edilen FETÖ...

İçişleri Bakanlığı'nın açıklamasına göre, 15 Temmuz 2016'dan bu yana FETÖ'ye yönelik 54 bin 86 operasyon gerçekleştirilmiş, 137 bin 361 şüpheli gözaltına alınmış, bunlardan 45 bin 338'i tutuklanmış...

Gelelim son günlerde gündemden düşmeyen ve iktidar mensupları ile mafya arasında adeta YouTube savaşlarına da dönüşen suç örgütü çetelerinin devletin gafleti-siyasetin kirli ilişkileri nedeniyle nasıl büyüdüğü meselesine...

SUÇ ÖRGÜTÜ, SİYASET, REZALET!..

Kurtlar Vadisi özentiliği, eşkıyalığın hükümdarlığını özendiren televizyon dizileri, siyahlar giyinmiş figürlerin YouTube mafyacılığı ve bunların gençliğe dayattığı şiddetten beslenen kirli-kanlı bir jargon var ki, bu da düpedüz siyasetin sorumsuzluğunun-devletin boşvermişliğinin utancı!..

İçişleri Bakanlığı'nın açıkladığı rakamlar Türkiye'de mafyacılığın PKK ve FETÖ kadar tehlikeli bir düzeye ulaştığını gözler önüne seriyor;

İçişleri Bakanlığı'nın, geçen haftaki açıklamasında, organize suç örgütleri ile mücadelede 15 Temmuz tarihini başlangıç sayması dikkat çekici!..

15 Temmuz 2016 sonrasında mafyaya yönelik 1738 operasyon yapılmış, 22 bin 636 şüpheli gözaltına alınmış, 8414ü tutuklanmış...

Yani; "31 ulusal düzeyde, 13 bölgesel düzeyde ve 304'ü de yerel düzeyde olmak üzere toplam 348 organize suç örgütü çökertilmiş."

Tablo gösteriyor ki; tıpkı PKK ve FETÖ'de olduğu gibi, mafyacılığın unsurları da ülkenin dört bir yanında faaliyet göstermiş...

O halde şunu sormak lazım; devlet gaflet içerisinde olmasaydı, siyaset "çözüm-açılım""hizmet" adı altında dinci-bölücü unsurlarla iş birliği yapmasaydı, reiscilik-babacılık, hocaefendicilik işleri politika tezgahında büyütülmeseydi, PKK, FETÖ ve mafya ortaya çıkabilir miydi, suç örgütleri bu kadar rahat cirit atabilir miydi, sömürü tezgahı, kan deryası ve kirli ilişkiler böylesine ortalığa saçılır mıydı?..

https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac