BU VATANIN EVLADI OLMAKTAN GURUR DUYUYORUM...
Bugün (dün) çok duygulandım, çoğu zaman gözyaşlarıma engel olamadım be dostlar…
Mutluluktan ağladım, gururdan hıçkırıklara boğuldum, minnacık çocukların, pırıl pırıl gençlerin, ak saçlı gençlerin gözlerindeki ışıltıya vuruldum, kahkahalarım, gözyaşlarıma karıştı…
Sosyal medyada adeta bir şelale gibi akan videoları, klipleri, şiirleri, dansları, bayramın asıl sahipleri miniklerin “tarih tanıktır” diye haykırışlarını gördükçe içim ferahladı; “Biz her türlü karanlığı yırtar çıkarız” diye gülümsedim…
Gümüşhane’de, Gebze’de, Trabzon’da bazı devlet kurumlarının ön yüzüne aynı şekilde ters asılmış Atatürk posterlerini görünce “100 yıllık bitmeyen deve kini” diye düşünüp kederlendim…
Sıfatları Prof. olan bazı heriflerin “Madem gavurlardan kurtulduk, neden 1923-1950 arasında Müslümanlar ahırda namaz kıldı?” iğrenç yalanını hiç utanıp sıkılmadan paylaştıklarını görünce “Ah be birader” diye hayıflandım, “O Meclis açılmasa, o savaş kazanılmasa, o Cumhuriyet kurulmasa sen namaz kılacak cami bile bulamayacaktın, ismin de cismin de olmayacaktı belki” diye düşünüp “kararmış ruhların cehaletine” üzüldüm…
Sonra, güzelim İzmir’in dağlarında açan çiçeklerle, 10. Yıl Marşı ile, Efelerin muhteşem zeybek oyunlarıyla coştum…
Büyük şair Nazım Hikmet’in o güzelim dizeleri yine gözlerimin yanmasına neden oldu:
–Güzel günler göreceğiz çocuklar/ güneşli günler göreceğiz/ Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar/ ışıklı maviliklere süreceğiz…
“Mavi Vatan” etkinliğine bayıldım; “Türkiye denizleri ile birlikte 1 milyon 200 bin kilometre karedir, ders müfredatına girsin” çağrısına bütün kalbimle katıldım…
Bu güzelim toprakları emperyalistlerin elinden söke söke koparıp, Türk milletine vatan yapan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün 23 Nisan 1920’de açtığı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı ders niteliğindeki o muhteşem konuşmayı hatırladım ansızın:
–Bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Kimseyi zorla Büyük Millet Meclisi’ne davet etmedim. Herkes kararında özgürdür. Ben, kutsal davaya inanmış bir insan olarak hiçbir yere gitmemeye karar verdim. Hepiniz gidebilirsiniz! Asker Mustafa Kemal olarak ben; mavzerimi elime alır, fişekleri göğsüme dizerim. Bir elime de bayrağımı alır Elmadağ’a çıkarım. Orada tek kurşunum kalana kadar vatanı savunurum. Kurşunlarım bitince değersiz vücudumu bayrağıma sarar, temiz kanımı, kutsal bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna ant içtim!
O günün koşullarını bir destan niteliğinde anlatan bu konuşma karşısında gözyaşlarım beni yine dinlemedi… Bu vatanın evladı olduğum, bu milletin üyesi olduğum için onur duydum, gururlandım…
Büyük Devrimci ve arkadaşlarını belki de bininci, on bininci kez, bir kez daha sevgi, saygı, minnet ve özlemle andım…
Şimdi satırlarıma noktayı koyup, İstiklal Marşımızı en güzel, en ahenkle söyleyen orkestralarımızı bulup, birlikte söyleyip, alıştırma yapacağım…
Çünkü, saat 21’de hayatımın en güzel İstiklal Marşını söylemek istiyorum, dünyanın en güzel, en büyük korosu ile birlikte…
–NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!..
https://twitter.com/umit_zileli