KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Bunları soru diye soruyorlar

Sarayın gazetecileri hiç utanmıyor, hiç sıkılmıyorlar.

Propaganda başkanı soruları ellerine veriyor, onlar da soruyor.

Ne bir kelime katkı yapabiliyorlar ne bir kelime çıkarabiliyorlar.

Sonra da yine utanmadan sıkılmadan hepsi sanki kendi izlenimleriymiş, kendi yazdıkları habermiş gibi bunu bulundukları gazete ve televizyonlara veriyorlar.

İşte son Afrika gezisinden dönerken güya sorulan sorulardan bazıları.

Çok belli ki hepsi önceden hazırlanmış, ellere tutuşturulmuş.

Yoksa aklı başında hangi gazeteci soruyu böyle sorar?

Hangi ciddi gazeteci Erdoğan’a soru sormadan önce muhalefeti yerden yere vurup sonra sorusuna geçer?

İşte birkaç örnek;

Afrika temaslarınız uluslararası medyada da geniş yer buldu. France24 “Afrika’daki Türk cazibesi”, AFP “Erdoğan, Amerikalılara kazan-kazan ortaklığı teklif ediyor”, LeFigaro “Erdoğan, Afrika’daki varlığını güçlendiriyor”, AlJazeera “Türkiye’nin Batı Afrika’daki son hamlesi Fransa’yı sarstı”, TV5Monde “Erdoğan, Afrika’ya seyahat etmeden bir yıl geçirmiyor” dedi. Ziyaret ettiğiniz üç ülkede de Türkiye’ye ve şahsınıza yönelik yoğun sevgilerini ortaya koydukları bir iletişim kampanyasıyla karşılaştık. Bugüne kadar 30 ayrı Afrika ülkesine toplam 41 ziyaret gerçekleştirdiğinizi söylediniz. Afrika neden önemli?

(Maaşallah ezbere bütün yabancı gazete isimlerini ve başlıklarını bir çırpıda sayıvermiş.)

Afrika ülkeleri gerek İngilizler gerek Fransızlar tarafından senelerce sömürüldü. Bugün hala o sömürüden izler duruyor. Siz “birlikte kazanma” teklifini öne sürdünüz. O bölge için bunu yapan ilk ve tek lidersiniz. Afrika kıtasında nasıl karşılanıyor bu teklifiniz?

(Cin gibi değil mi? Tek lider olduğunu şıp diye anlamış.)

Fransa medyası ve siyaseti sizin Afrika’ya yönelik ilginizin ne anlama geldiğini çok iyi idrak ediyor. Bunu verdikleri reaksiyonlardan çok açık görebiliyoruz. Ama maalesef bizim ülkemizde de “Ne işimiz var Afrika’da” şeklinde yorumlar yapıldı. Fransızlar bu işin ehemmiyetini çok ciddi olarak anlamışken, ülkemizde bir kesim de maalesef bunu itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

(Helal olsun gazeteciye, nasıl da milliyetçi.)

Togo’da yaptığınız dörtlü zirve sonunda DAEŞ ve Boko Horom ile birlikte FETÖ ilk kez Afrika özelinde uluslararası bir metne terör örgütü olarak girdi. Hem bunu hem de Afrika’daki varlığımızın FETÖ ile mücadele açısından önemini değerlendirir misiniz?

(Bu ülkelerdeki FETÖ’nün hangi terör eylemlerine katıldığını da söyleyebilir mi acaba?)

BM’deki adaletsiz işleyişe dikkat çekmek için söylediğiniz , “daha adil bir dünya mümkün” sloganının, Afrika ve Orta Doğu halkları ve hükümetleri nezdinde güçlü bir karşılık bulduğunu görüyoruz. Ziyaret ettiğiniz ülkelerde bütün caddelerin, sokakların bu sloganla doldurulduğunu gördük. Bu ülke insanlarının böyle bir beklentisi olduğu çok açık. Sizin BM çerçevesinde başlattığınız “Dünya 5’ten büyüktür” şeklindeki siyasi inkılabın bölge halkları üzerinde gerçek anlamda bir tesiri olduğunu görüyoruz. Tabi bundan dolayı özellikle Fransa’nın ciddi bir rahatsızlığı var. Fransa bir süredir özellikle Cezayir’le ciddi bir siyasi kriz içerisinde. Macron’un bundan dolayı Türkiye’nin Cezayir halkını, devletini cesaretlendirdiği yönünde sözleri olmuştu. Peşinden de Türkiye’ye karşı tahrik edecek şekilde borç batağındaki Yunanistan’a yönelik ciddi silah satışı oldu. En son da yine Türkiye karşıtı bir hamle olarak Lafarge’ın Türkiye’nin mücadele ettiği terör örgütlerine destek verdiğini de gördük. Fransa’nın Türkiye karşıtı bu tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

(Soruya bakar mısınız, zannedersiniz Birleşmiş Milletler konuşması. Acaba bunu soran sözde gazeteci kendi başına bu kadar cümleyi arka arkaya kurabilir mi?)

Kavala ile ilgili, “Türkiye’ye ders vermek haddinize mi?” diyerek çok net konuştunuz. Muhalefet de büyükelçilerin tarzıyla konuşuyor, bunu milli bir konu olarak görmüyor. Siz bunu nasıl görüyorsunuz? Bunlar niye Osman Kavala ve Demirtaş meselesine odaklandılar? Bunun arka planında ne görüyorsunuz?

(Önce muhalefeti eleştiren ve iktidarın liderini sakinleştiren, hazırlayan üsluba bakar mısınız?)

Afrika turuna çıkmadan önce yaptığınız basın toplantısında F-35’lerden dolayı 1,4 milyar dolar alacağımız karşılığı olarak Amerika tarafından bize F-16 alımı ve mevcutların modernizasyonu için bir teklif geldiğini açıkladınız. Bu durum ABD Dışişleri Bakanlığına soruldu; yalanlamadılar da doğrulamadılar da. Yine bir oyalama taktiği yürütüyorlar. Bundan vazgeçmeyecek mi Amerika?

(Bak sen şu uyanığa, Amerika’nın yalanlamadığını söylüyor, oyalıyormuş, pes vallahi.)

Seçimlere daha çok var, bir yıldan fazla zaman var. Ancak muhalefet partilerinde gerek liderlerin söylemlerinde, gerekse sözcülerin açıklamalarında son dönemde bir özgüven artışı hissediliyor. Girdiği bütün seçimleri kazanmış bir lider ve Türkiye’nin en tecrübeli siyasetçisi olarak, muhalefetteki bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

(Helaaal, kim tutar seni be sözde gazeteci.)

Suriye ve Irak’a sınır ötesi operasyonun iki yıl uzatılmasını öngören tezkere Meclis Başkanlığına sunuldu. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Millet İttifakı ortakları İyi Parti ve CHP’ye askeri tezkereler konusunda tutum değiştirme çağrısında bulundu. Yani bir milli güvenlik meselemizi pazarlık konusu haline getirdiler. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz. Bir de geçen günlerde “Artık tahammülümüz kalmadı, gereken adımları atacağız” demiştiniz. Bu da sınır ötesi operasyonun sinyali olarak nitelenmişti. Bu konuya ilişkin söylemek istediğini yeni şeyler var mı?

(İşte dışa karşı milli birlik ve beraberlik ruhu budur.)

Normal bir gazeteci bunu köşesine yazarken utanır, ama ellerine verilmiş bu soruları soranların hiç utanması arlanması yok.

ÖNERİ

Tamam o zaman onları gri listeye aldırın!

Kısa adı FATF  olan Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü Türkiye’yi “gri listeye” aldı biliyorsunuz.

Bu çok aşağılayıcı bir liste.

Bu listedeki ülkeler ya vergi cenneti ya da kara para merkezi olarak anılır.

Dünyada hiçbir itibarları yoktur.

Sadece hırsızların, dolandırıcıların, rüşvetçilerin, kara paracılarınkaçakçıların, teröristlerin önem verdiği ülkelerdir.

İşte ne yazık ki Türkiye AKP iktidarı sırasında bu ülkeler arasına atıldı.

Gerçi iktidarın fazla aldırdığı yok.

Sonuçta “Bütün bunlar Erdoğan’ı devirmek için yapılıyor, dış güçlerin oyunu bu, kıskanıyorlar bizi” dediklerinde kendi kitleleri inanıyor.

Hükümetten fazla ses çıkmasa da son zamanlarda artık her konuda mutlaka konuşan Süleyman Soylu “gri liste” konusunda da konuştu.

Dedi ki;

“Bunun doğru olmadığını, siyasi bir karar olduğunu biliyoruz. Avrupa ile ilişkilerimizde hâlâ bu ayrımcılığı anlamak mümkün değildir. Terörü finanse eden de Avrupa’dır, teröre güç veren de Avrupa’dır, teröre yön veren de Avrupa’dır, Batıdır. Bunun maliyetini yaşayan biziz. Bunun mücadelesini yaşayan biziz. Bunun ekonomisine, siyasi istikrarına, güvenlik istikrarına olan maliyetini yaşayan biziz. Ama suçladıkları Türkiye.”

Güzel o zaman.

Madem asıl kara paracı, asıl teröre destek veren Avrupa ülkeleri o halde başvurun onları da “gri listeye” alsınlar.

Tabii bu lafların hiçbir değeri yok.

Dışarıda kimsenin kulağına bile gitmez Süleyman Bey’in söyledikleri.

Ama içeride “dik duruyoruz” propagandası çok iş yapar her zaman olduğu gibi.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Valla bunlar “olmazsa olmaz” olmalı…

Seçimlere sanki çok zaman var gibi değil mi?

Aslında zaman su gibi akıp gidiyor.

Ayrıca panik ve telaş içindeki saray her an bir baskın seçim kararı alabilir.

O halde muhalefet seçimlere hazır olmalı.

Siyaseten hazır olması ayrı tabii de asıl teknik olarak hazırlık da çok önemli.

Her türlü hile-hurdaya karşı muhalefetin gözü açık olmalı.

Seçim günü çevrilecek dalaverelere karşı uyanık olmak zorundadır muhalefet.

Fikri Sağlar dün attığı bir twitle sandık konusunda uyarılarda bulunmuş.

Bakın ne demiş;

1- Parmak boyası

2- Her okula 1 avukat

3- Her sandığa görevli ve müşahit

4- Hızlı, güvenilir oy yazılımı

5- Seçim günü tam lojistik 6

6- Partiler arası koordinasyon kurulu

7- Seçim öncesi sandık eğitimi

Bİ SORALIM BAKALIM

Kimdir bu herkesin malumu kitle?

Ordu’da tatsız bir olay yaşandı.

20 bin seyirci kapasiteli Yeni Ordu Stadı, Orduspor 1967 ile Kırıkkale Büyük Anadoluspor arasında oynanan maçla açıldı.

Maçın 52’inci dakikasında Ordu taraftarları her zaman olduğu gibi (52 ordu plakası) sahaya konfeti attılar.

Ancak daha sonra bu konfetilerin bir kısmının Kuran’ı Kerim sayfalarından kesildiği anlaşıldı.

Valilik soruşturma açtı.

Üç kişi gözaltına alındı.

Konfetilerin çocukların getirdiği kullanmadıkları ders kitaplarından kırpıldığı, araya Kuran sayfalarının karıştığı belirtildi.

Bunun kasıtlı olup olmadığı henüz belli değil. Tamamen dikkatsizlik de olabilir.

Ancak Orduspor Kulübü Kulübü de açıklama yaptı.

O açıklama bana biraz ayıplı geldi.

Açıklamada; “Şehrimizde, takımımız üzerinden halkımızı kutuplaştırmaya çalışan bir kitlenin varlığı herkes tarafından bilinmektedir. Ordulu ve Ordusporlu olan herkesin, emniyet güçlerimiz tarafından olay sonuçlandırılana kadar sağduyulu olması gerekmektedir” deniliyor.

Ne demek “Halkımızı kutuplaştırmaya çalışan bir kitlenin varlığı herkesçe biliniyor” demek.

Eğer biliniyorsa kim oldukları da söylenmeli.

Ve en önemlisi böyle bir kitle varsa nasıl elini kolunu sallayarak gezebiliyor, bu ilin valisi polisi yok mu?

Ama hep aynı numara.

İktidarın güdümündekiler başları sıkıştığında karnından konuşmayı ve “hayali düşmanları suçlayarak prim yapmayı” pek seviyor.

Peki bu iktidar bitince ne yapacak bunlar?

OKURDAN MESAJ

Herkesin HES kodu güncellemesi için “çok akıllı telefonu” olmayabilir

Bir okurum HES sisteminin cep telefonları ile yürütülmesinin bazı aksaklıklara yol açtığını belirterek bakın ne yazmış;

Sayın Ataklı günaydın,

Bugün karşılaştığım yersiz bir durumu aktarmak istiyorum.

Aşı kartımı indirmek için Sağlık Bakanlığı’nın Hayat Eve Sığar programının cep telefonumdaki daha önce kullandığım ikonunu tıkladığımda açılan sayfada güncelleme yapmam istendi. Güncelleme yapamadım, hatta programı silip yeniden yükledim yine de olmadı. Cep telefonumun modeli eski olduğundan yüklenmediğini anladım.

Düşünebiliyor musunuz? Devlet, sanki cep telefonu şirketiyle ortak çalışarak beni telefonumu yenilemeye zorluyor. Benim durumumda çok sayıda insan olabileceğini düşünerek size yazmaya karar verdim. Selam ve saygılarımla.

NOT: Elbette HES kodunu bir sağlık merkezinden alıp HES kodu istenen yerlerde bize özel numarayı verebiliyoruz. Ama uygulamanın cep telefonlarındaki son gelişmelere göre düzenlenmemesi gerek.

https://twitter.com/can_atakli_