ÇETELER, VURGUNCULAR, "DİYOJEN"ler!!!

TBMM'nin 2012'nin Ekim ayındaki 24. Dönem 3. Yasama Yılı olaylı geçmişti...

Meclis'in açılışı protestolara da sahne olmuştu...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül konuşmasını yaparken, bazı CHP'li vekiller ayağa kalkmamıştı...

Bu sırada CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç, elinde bir "fener"le dolaşarak yaşananları sessizce protesto etmişti...

Rahmetli Kamer Genç eylemin gerekçesi ve yöntemini gazetecilere şöyle anlatmıştı;

"Deniz Feneri'nin unutulmaması için yapıyorum... Abdullah Gül'ün konuşması, AKP militanının ilerisinde bir konuşmaydı. Türkiye'de ne yargı var, ne hukuk var ne de Meclis var... Ayrıca cumhurbaşkanlığı diye bir kurum da kalmadı. O yüzden bu eylemi gerçekleştirdim. Diyojen nasıl adam arıyorsa, ben de aradım. Çünkü Türkiye'de hiçbir şey kalmadı."

Bir dönem her konuşması olay haline gelen Genç'in bu ironik eylemi, Deniz Feneri vurgununa elindeki "fener"le dikkat çekmesi ve siyaset-yargı, Cumhurbaşkanlığı makamındaki sorunlara vurgu yapması, ne tuhaf ki bugünlerde yaşananlara ve yaşanacaklara da ışık tutuyordu!..

***

Büyük fener, küçük fener...

Almanlar'ın "yüzyılın vurgunu" olarak nitelendirdiği Deniz Feneri yolsuzluğu 2007 yılında Frankfurt savcılığının, merkezi

Frankfurt'ta bulunan "Deniz Feneri e.V Derneği"ni, "kara para aklama ve dolandırıcılık" soruşturması kapsamında basmasıyla başlamıştı...

Aynı anda derneğin Türkiye'deki şubeleri ile ilgili başlatılan soruşturmada da, yandaş televizyonlar üzerinden toplanan milyonlarca Euro'luk paranın akıbetinin tespit edilemediği ortaya çıkmıştı...

"Dolandırıcılık ve haksız kazanç" elde etmekle suçlanan derneğin bazı yöneticileri tutuklanmış, mal varlıklarına el konulmuş, AKP büyük sarsıntı yaşamıştı...

Peki; bir "fener"in adı altında yapılan büyük bir vurgunu yıllar sonra niçin mi anımsattık?..

Çünkü Kamer Genç'in elinde küçük bir fenerle, Sinoplu Diyojen'in tarihe mal olan davranışından yola çıkarak ironik biçimde ışık tutmaya çalıştığı "Deniz Feneri vurgunu"ndan çok daha büyük vakalar yaşanıyor Türkiye'de...

Ve tıpkı Genç'in yıllar önce dikkat çektiği gibi "yargı" da yok ortada, Meclis'in gücü de...

İşte muhalefetin aylar boyunca gündemde tutmaya çalıştığı "128 milyar dolar nerede" sorusu; gazetecilerin flaşlarından stüdyoların devasa projektörlerine, "Güneş balçıkla sıvanmaz" diyen siyasetçilerin, namuslu gazetecilerin ve yurttaşların tuttuğu ışıklara rağmen, zerre kadar aydınlanamadı...

Ve bir suç örgütü lideri ile AKP'liler ve yandaş medya arasındaki kavga sırasında "128 milyar dolar nerede" sorusu da hasıraltı edildi...

Yalnızca Merkez Bankası kaynaklarındaki tatışmalara dikkat çeken bu soru değil;  bir AKP'li siyasinin "Hollanda bankalarındaki en az 26 milyar dolarlık müthiş servet"i ile ilgili hem yabancı basında, hem de Türkiye'de; özellikle sosyal medyada milyonlarca soru sorulurken, olayın muhatabı ağzını açmıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve yargı ise birşey yapamıyor...

Yani bu ülkede güpegündüz yaşanan her rezalet, gecenin karanlığına saklanmış gibi perde gerisine atılıyor!..

***

Kamer Genç kimi aradı?..

Evet; bir siyasetçinin yıllar önce elindeki küçük fenerle ışık tuttuğu yolsuzlukların yüzlerce katı boyutlara ulaşan rezaletler gündemi sarsarken, Türk halkının zihnini karıştırırken, yine Sedat Peker'in AKP'lilerle girdiği kavgada dikkat çektiği vahim olaylar var ki, üzerine değil fener, güneşin yakıcı ışıkları 24 saat boyunca tutulsa, belli ki tek sayfası bile açığa çıkarılamayacak...

Baksanıza; Peker'in bir milletvekiline "10 bin dolar maaş" ödeniyor şeklinde deşifresinin üzerine ne Meclis gidebiliyor, ne yargı, ne de iktidar partisi...

İşte son rezalet, hem siyaset, medya ilişkisindeki sandalların ve hem de arabuluculuk üzerinden nemalanan  gazetecilik oyunlarının ne kadar iğrenç boyutlara ulaştığını gösteriyor...

Kara paracılıkla suçlanan Baran Korkmaz adlı bir firarinin, Habertürk çalışanı Veyis Ateş'in kendisinden "10 milyon Euro istediği" şeklindeki vahim iddiaları, ses kayıtlarına rağmen aydınlanamıyor...

Muhalefet, sosyal medya ve ülkenin namuslu gazetecileri bu rezaletin aydınlatılması için çırpınırken, kara paracıların otelinde ağırlandığı ortaya çıkan bir televizyoncu çalıştığı kurumdan atılıyor, orada kurduğu ilşkilerin vahim sonuçlarını ise ne yazık ki muhalefete ait bir televizyon kanalında aklamaya çalışıyor...

İşte sonuç... Kamer Genç'in ortada yargı ve Meclis olmadığını göstermeye çalışan fenerli eyleminin 10 yıl sonra ne kadar haklı olduğu bir kez daha anlaşıldı...

İşte bu ülkede; "128 milyar dolar nerede" sorusundan "Hollanda'daki 26 milyar dolarlık servete""10 bin dolarlık vekil maaşı" rezaletinden "10 milyon Euro'luk avanta"ya kadar deşifre olan büyük skandalların üzerine gidecek bir "adam" bulunamıyor!..

Türkiye; zihinlerdeki fenerlerle, aydınlanmacı-namuslu gazetecilerin çabalarıyla sadece yargıyı değil, etkili TBMM'yi arıyor, namuslu medyayı arıyor, ahlaklı siyasetçileri arıyor ve aslında rezaletlere dur diyecek, suçların yakasına yapışacak etkili o gerçek "devlet"i arıyor...

Bu ülkede namuslu, ahlaklı medya ve siyaset varsa, duyarlı savcılar varsa Kamer Genç'in fenerini ellerinden düşürmesinler!.. Feneri tutmaya devam edeceğiz...

https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac