ANALİZ

CHP, İş Bankası hisselerini banka çalışanına devredebilir

Saray yönetimi, kafayı İş Bankası’na taktı biliyorsunuz.

Bankayı ele geçirmek için başlatılan kuşatma harekatının yumuşak noktası olarak gördüğü, CHP’nin elindeki İş Bankası hisseleri üzerinden yeni bir oyun kuruyor.

Muhtemelen bayramdan hemen sonra Meclis’ten bu hisselerin Hazine’ye devredilmesini mecbur bırakacak bir kanun çıkacaktır.

Dünkü yazımda sizlere AKP’nin özellikle CHP üzerine niye oynadığını anlatmış ve bunun bir tür seçim hamlesi ve propagandası olduğunu söylemiştim.

CHP’nin, İş Bankası kuşatmasına karşı yapabileceği bir şey olduğunu ama bunu hukukçulara danıştıktan sonra yazacağımı da belirtmiştim.

Benim önerim şu; CHP, elindeki İş Bankası hisselerini, bankanın neredeyse yarısına sahip olan “çalışanların sandığına” verebilir. Banka yönetimine de hakim olan sandık, bu hisselerin nemalarının değerlendirmesine aynen Atatürk’ün vasiyet ettiği biçimde devam edebilir.

Bu görüşümü sorduğum bazı hukukçular “Evet CHP bunu yapabilir. Bu durumda iktidarın elindeki oyuncak da alınmış olur. Hisseler sandığın elinde olacağı için, AKP’nin İş Bankası’nı ele geçirme hayali de suya düşer” dediler.

Bazı hukukçular ise, “Atatürk yüzde 28 oranındaki hisseleri, CHP’ye çıkarılan kanunla verdi ve kullanım şeklini de vasiyet etti. Bu hisseler üzerinde, vasiyette işaret edilen kurumlar dışında kimse bir gelir elde edemez, hisseleri satamaz veya devredemez” görüşünde.

Ancak hangi hukukçuyla konuştuysam, ortak olarak şunu altını çizerek belirttiler; “AKP ne yaparsa yapsın, bu hisseleri alıp da Hazine’ye veremez, nemasını asla kullanamaz. Çünkü bu miras hukukunu ilgilendirdiği gibi, aynı zamanda kanunla düzenlenmiş bir konudur.”

Bu hukuki görüşlere benim hukuk dışı ama realist itirazım ise şöyle oldu; “Hukuken elbette AKP hiçbir şey yapamaz. Ama bu iktidarın özelliği yasa, hukuk ve en önemlisi Anayasa’yı pek umursamamak. Yasalarımızda her suçun bir cezası var, bunu devlet işlerse de bir ceza var ama devleti yönetenler hem suç işleyip hem de bunun hesap sorma mekanizmalarını ortadan kaldırabiliyorlar. İşte kanun koyucu böyle bir durumu hiç düşünmemiş. Bu nedenle AKP, İş Bankası hisselerine el koyar. Mahkeme sürecinde bankayı tamamen ele geçirir, mahkeme sonuçlandığında İş Bankası ortada kaldıysa tekrar eski duruma dönülür.”

Ben bunu söylediğimde, “Peki AKP hisseleri ele geçirse ne olacak?” diye sorup ekliyorlar; “Alacağı 4 yönetim kurulu üyesi ile hiçbir karar çıkartamaz ki.”

Teknik olarak öyle…

11 yönetim kurulu üyesinin 5’ini sandık belirliyor, 4’ünü CHP atıyor, biri hisse senedi sahipleri arasında, sandık ve CHP arasındaki görüşme sonucu belirleniyor. Son üye ise yönetim kurulunun seçtiği genel müdür oluyor.

Ancak CHP’li üyeler yerine, AKP’nin atayacağı kişiler, ilk başlarda karar çıkartamazlarsa bile, sürekli sorun yaratarak yönetimi zorlarlar.

Ayrıca, yandaş tetikçi medya üzerinden banka aleyhine yayınlar yapmaktan da çekinmezler.

Diğer yönetim kurulu üyelerini bezdirirler, sandık üzerinden rahatlıkla operasyonlar düzenlerler ve bir süre sonra bir bakmışsınız İş Bankası satışa hazır biçimde Varlık Fonu’nun en değerli malı haline gelmiş.

ÖNERİ

Bankanın en önemli ortağı daha fazla suskun kalamaz

Önce İş Bankası’nın ortaklık yapısına bakalım.

İş Bankası mensuplarının kurduğu yardımlaşma ve emeklilik sandığı, bankanın yüzde 39.95’ine sahip.

Hisselerin yüzde 31.96’sı on binlerce kişiye dağılmış, borsada işlem görüyor.

Atatürk’ün vasiyet ettiği ve sağlama almak için kanun da çıkardığı, kalan yüzde 29.09’luk hisse ise CHP’nin uhdesinde.

CHP bu hisseleri asla satamaz, nemasından yararlanamaz.

CHP’nin tek avantajı, banka yönetim kuruluna atanacak 4 ismi belirlemesi.

Bugüne kadar CHP’nin, bankanın ağırlıklı sahibi konumundaki çalışanların sandığının arzusu hilafına bir atama yaptığına hiç şahit olunmadı.

Hisse dağılımından da görüldüğü gibi bankanın bir patronu yok.

Patron konumunda bir şirket de yok.

Sahip konumunda olanlar banka çalışanları ile borsadan hisse senedi almış vatandaşlar.

AKP iktidarı ise bankayı ele geçirmek için bir operasyon hazırlığı içinde ve bu yeni olmadığı için asıl niyet yıllardır biliniyor.

Ancak buna karşı, bankanın sahibi pozisyonundaki sandıktan hiçbir açıklama yapılmıyor.

Sandığın başında, bankaya 14 yıl genel müdürlük yapan Ersin Özince oturuyor.

Bu sessizliğini hiç anlamıyorum.

“Biz politikaya girmiyoruz” bahanesi olamaz, çünkü konu Türkiye’nin en köklü bankasına yapılan bir müdahaledir ve en büyük ortağın bu konuda söyleyecek bir sözünün olması gerekir.

Ersin Özince ise susmayı tercih ediyor.

Muhtemelen korkuyor, çünkü zamanında Ekonomi Bakanı Ali Babacan’a, “Bir gece yarısı bankacıları da mı yaka paça içeri alacaksınız?” diye bir çıkış yapmış, ancak ardından iktidarın hışmına uğramıştı.

Şimdi yeni dalgadan çekiniyor olabilir ama nereye kadar?

Deyin ki konuştuğu için Özince’yi sandığın başından attırdılar.

Hiç olmazsa şanıyla şerefiyle gitmiş olmaz mı? Böyle susup olacaklara boynunu eğmekten daha iyi değil mi?

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Sarayın da danışmanı olunca insan daha çok sinirleniyor

Şimdi şu tweeti okuyun önce;

“Mustafa Kemal Paşa,30 Nisan 1919’da Resmi Gazete’de yayınlanan Sultan Vahdettin imzası ile Samsun 9. Ordu Müfettişliği’ne tayin edilmiştir. Mustafa Kemal, Samsun’a herhangi bir kişi olarak değil, Osmanlı’nın en parlak subayı olarak çıkmıştır. Sultan Vahdettin Han’ı rahmetle anıyorum.”

Sinirlerinize hakim olmadan bitirebildiniz mi?

Bunu yazan, adının önünde profesör unvanı da olan Burhan Kuzu. Atatürk’ten, ilkelerinden, Cumhuriyet’ten, hukuk ve demokrasiden hazzetmeyebilir ve bunu dile de getirebilir. Ancak bunu Cumhurbaşkanlığı danışmanı sıfatıyla yaptığı zaman işin rengi değişiyor. Kurtuluş Savaşı’nın ilk adımının atıldığı bir günde bile önceliği vatanı bırakıp kaçan bir padişaha övgüler düzmeye ayıran bir kişinin, hangi sıfatla tanımlanacağına lütfen siz karar verin.

İRONİ

Hah işte böyle olacaksınız

Bu fotoğraf önceki gece TRT ekranından çekildi.

AKP Genel Başkanı Erdoğan, TRT’de yayınlanan Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma yarışmasına telekonferans yöntemiyle bağlanmış. Yarışmacıları kutlayan Erdoğan, “Hayırlı bir iş yapıyorsunuz” demiş.

Beni ilgilendiren tarafı, programa katılanların büyük ekranda Erdoğan belirince takındıkları tavır.

Hepsi ne kadar saygılı, hepsi el pençe divan değil mi?

İşte böyle olmalı tüm vatandaşlar, muhalefeti de dahil.

AKP Genel Başkanı, ekranda bile görünse esas duruşta olmalı herkes.

YENİ ÖĞRENDİM

Yunanistan sınırına gönderilen mültecilerin akıbetini nihayet öğrendik

Hatırlarsınız Erdoğan; İdlib’de, Rusların askerlerimizi şehit etmesine çok öfkelenip sınırlarımızın açılmasına karar vermiş ve on binlerce kişiyi Yunanistan sınırına yığmıştı.

Yunanistan’ın geçişlere izin vermemesi üzerine, özel harekat polisleri sınıra gönderilmiş ve zorla gönderilen Suriyelilerin geri dönmeleri engellenmeye çalışılmıştı.

Sonunda bu pek de akıllı olmayan operasyon, yine iktidarın eline yüzüne bulaşmıştı.

Tam o sırada korona olayı patladı, tüm dünya kapılarını kapayınca, sınırdaki mülteciler olayı da küllenmeye başladı.

O günden beri ısrarla soruyorum, “Yunanistan sınırına götürdüğünüz mültecileri ne yaptınız, o insanlar şimdi ne durumda?” diye.

Hiç cevap vermiyorlardı, sonunda Fahrettin Altun bir Amerikan gazetesine yazdığı yazıda bu konuda ilk kez açıklama yaptı.

Altun’un Amerikan gazetesindeki yazısının ilgili bölümü şöyle;

“Yunanistan’la kara sınırımıza, bekleyen birçok Suriyeli sığınmacıyı geri getirerek virüsün yayılmasını engelledik. Ayrıca mülteci kamplarında ve Suriye’nin kuzeyindeki yerlerinden edilmiş insanlar nezdinde gerekli önlemleri aldık.”

Gerçi o insanların nereye götürüldüğünü açıklamamış ama en azından Yunanistan sınırında kimse kalmadığını teyit etmiş.

Biz de bu sayede öğrenmiş olduk.

FIKRA GİBİ

Vallahi billahi bu haber gerçek

Önce haberi birlikte okuyalım;

Kayseri’de İngiliz bayrağı

Kayseri’de, İranlı Mohammad Reza K.’nın (32), 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda evinin balkonuna astığı İngiliz bayrağına benzeyen havlusu, mahallelinin tepkisine neden oldu.

Polis, şikayet üzerine Reza K.’yı gözaltına alırken, Kayseri Valiliği de yaptığı açıklamada, “Söz konusu havluyu kurutmak için balkonuna astığını iddia eden yabancı uyruklu şahıs hakkında gerekli yasal işlemler başlatılmıştır” dedi. 

Ayrıca valilik havluya da el konduğunu açıkladı.

Fıkra gibi değil mi?

Hayır, haber gerçek.

Tıpkı daha önce bir film çekimi için Kayseri Kalesi’ne asılan, üzerinde haç bulunan afişlerin “Dinimize saldırıyorlar” gerekçesiyle şikayet edilmesi ve devlet güçlerinin film çekimini durdurması gibi bu da gerçek.

Muhtemelen her yerde satılan İngiliz bayrağından yapılma plaj havlularından biriydi balkona asılan.

Ve yine muhtemelen o İranlı, bunun İngiliz bayrağı olduğunu bile bilmiyordur.

Ama kül yutmayan bazı Kayserililer duruma el koymuş, valilik de gerekeni yapmış.

Güzel ülkeyiz vesselam.

https://twitter.com/can_atakli_