CİDDİ ve İNANDIRICI…

Günlerdir tüm ülke enerjisini, zamanını, saatlerini, günlerini harcıyor; belge, sahte, tape, montaj, kumpas, hain, itiraf, iftira, bedel, ihanet, savunma, jüri, taarruz, rehin, rüşvet, saat, siyasi rant, siyasi casusluk, “vatandaşım nerede notası”, bildiri, fezleke, kaos hizmetkarlığı, belge fırsatçılığı, algı yönetimi, itibar cinayeti, Sarraf tiyatrosu gibi kavramlarla yatıp kalkıyor. Yazık değil mi bu halka?

AKP genel başkan yardımcısı; “Sarraf rehin alınmıştır” diyor. Başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsü; “Sarraf baskıyla iftiracı haline geldi. Yargı eliyle ABD’de bir tiyatro oyuyor, hedef CB’dır” diyor. Hızını alamayan Binali Bey, Kılıçdaroğlu’na; “Senin karşında CB var. Onunla baş edemeyeceğini anladın” diye gözdağı veriyor. Partili CB ve partisinin genel başkanı cumhurbaşkanı, kendi deyimiyle CEHAPE genel başkanına “bedelini ödeyeceksin!” diye bağırıyor. Yazık değil mi bu ülkeye?

ABD’de jüri önünde A. Engin’in deyimiyle; bülbülleşmiş, bülbülleştirilmiş, bülbül olmuş, ya da bülbül kesilmiş hayırsever vatandaşlıktan ajanlığa sıçramış olan biri öttükçe bazıları hop oturup hop kalkıyor. Yazık değil mi bu ülkenin itibarına?

Yazdıkça bilgisayarın tuşlarına basan parmaklarım bile utanıp sıkılıyorken, karman çorman bilgilerin bile bizi yeterince rahatsız ettiğini görüyorken hala ortalarda tırım tırım salınanları görünce yazık değil mi bu ülkenin yerle bir edilen imajına?

Ülkemizde siyasi bir deprem yaşanıyorken, siyasi bir kırılma noktası bekleniyorken, bir değişim dalgası arzu edilirken kimsenin yüzünün kızardığını, görmemek ilginç değil mi?

Hele de sakallı bıyıklı koca koca adamların; “Bizi yıkmaya çalıştılar olmadı öyle denediler olmadı şimdi de şunu deniyorlar!” şeklindeki kof ve boş açıklamalarını günde 7 değil 37 kez dinlemek zorunda kalmak acı ve zor değil mi?

Neresinden tutsan elinde kalıyor, aklında kalıyor, aklın kalıyor! Yüksek tepelerden açıklama yapılıyor; 3.5 milyon Suriyeliye 30 milyar dolar harcandı diye. Yani 4 kişilik Suriyeli bir aileye 40 bin dolar vermişiz. Yazık değil mi bu ülkenin harcanan kaynaklarına?

Ha bu arada kayıt kuyut, hesap kitap tutulmamış. Nereye harcanmış, harcanırken kime sorulmuş belli değil. Profesör olan başbakan yardımcısı; “Yol yaptık ya! Yapılan yollardan Suriyeliler geçmiyor mu?” diye ilginç bir açıklama yapıyor. Yazık değil mi tüm bu harcama ve yapılan yollara rağmen çıplak ayakla dilenen ve 25 metre karede 10 kişi barınan Suriyelilere?

Söz profesörden açılmışken bir süre önce ünlü bir üniversitenin rektör yardımcısı olan bir başka profesör katıldığı bir canlı yayında; “Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor. Ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış cahil halktır. Olayları en rahat okuyanlar ilkokul mezunlarıdır. Üniversite ve sonrası çok vahim, çünkü zihinleri bulanık” demişti. Yazık değil mi o üniversiteye ve orada okuyan gençlere?

Ülkeye katkıda bulunan İran asıllı hayırsever vatandaşlıktan hain, iftiracı, casus, ajan gibi sıfatlara yükseltilen(!) Zarrab’ın malvarlığını okuyanlar karşılarına çıkan gayrimenkul ordusunu görünce nefes almakta zorlandılar ve uçuklayan ağızlarını tedavi etmeye çalıştılar!

Kanlıca’da 2 yalı, Kandilli’de 1 köşk, Büyükçekmece’de 47 daire, İstanbul’da 4 yazlık, Bakırköy’de 3 lüks daire, Tuzla’da fabrika, özel jet, atlar, tablolar, ofisler, yazlıklar vb. Yaklaşık 300 milyonluk gayrimenkul.

Bu listeye nefes mi dayanır? Ağız uçuklamasın da ne yapsın?