ÇOCUKLARIN BİLE HAYALLERİNİ ÇALDINIZ!..

Bu ülkenin en bahtsız, en zavallı insanları kimlerdir diye sorsanız yanıtım hazır:

Çocuklar ve gençler!..

Bu ülkenin en büyük potansiyeli hatta hazinesi olarak gösterilen genç nüfus, bırakın hayal etmeyi, düşünmekten bile çekiniyor, korkuyor!..

Toplumdaki eşitsizlik, ayrımcılık, ötekileştirme en çok onları vuruyor, yaralıyor, örseliyor… Tabii ki toplumun diğer kesimleri de, örneğin 60 yaş üstü milyonlarca yurttaş, erken emeklilikten yararlanamayan, sefalete düşen yığınlar, işçiler, asgari ücretliler, sağlıkçılar, esnaf, onlar da çilenin dik alasını çekiyor; toplumun neredeyse dörtte üçü koyu bir yoksulluğun pençesinde… Ancak çocukların çok önemli bir özelliği var:

Onlar bizlerin, ülkenin geleceği!.. 

Özellikle virüs günlerinde bu durum olanca çıplaklığı, korkunçluğu ile ortaya çıktı; adına “uzaktan eğitim” adı verilen traji-komik sistemde, milyonlarca çocuk akıllı telefonu, bilgisayarı ya da interneti olmadığı için anayasanın emrettiği eğitim-öğretim eşitliğinden faydalanamadı mesela!

Televizyon ekranlarında ağaçların tepesine çıkıp internete, telefon erişimine ulaşmaya çalışan, kara kışta tek sıra halinde yüksek tepelere çıkıp uzaktan eğitime bağlanmaya çalışan çocuklar gördük!..
Babasına yalvarıp komşudan internet yardımı istetip evin damına bağlantı çekilirken sevinçle izlemeye giden yavrunun çatıdan aşağıya düşüp hayatını kaybetmesinin öyküsü yürek parçalayan bir örnek değil mi?

Sonra da bu çocuklarla uzaktan eğitime rahatlıkla erişebilen çocukları devlet eşit şartlarda sınava tabi tutuyor…

Bunun adı eşitsizlik değil, zulümdür, anayasayı da ihlaldir?!.

Bu durum kader değildir!..

Siz daha İstanbul’u, İzmir’i hatta denizi bile görmeyen milyonlarca çocuk olduğunu biliyor muydunuz?

Siz İstanbul’da yaşayıp henüz denizle tanışmayan yüzbinlerce çocuk olduğunu biliyor musunuz peki?!.

Bu çocukların nasıl hayali olsun!..

Bu ülkede henüz oyuncakla oynaması gereken yüzbinlerce çocuğun çırak olarak çalıştırıldığını, hayatlarında oyuncak nedir bilmemiş bu çocuklara devletin, bırakın el uzatmasını bir de “çıraklık tarifesi” bile oluşturduğunu biliyor muydunuz!

İşte bu çocukların büyük bölümü ya okumaktan kopuyor ya da okumayı hatta üniversiteyi bitirmeyi başarabilse bile sonuçta “üniversiteli işsiz” sıfatını kazanmaktan başka bir yarar elde edemiyor!

Yazıya “hayal etmek” ile başlamıştım; bugün, bu güzelim ülkede gençlerin tek hayali var; o da bu ülkeden çekip gitmek ne yazık ki! Bunu ben söylemiyorum, kamuoyu yoklamaları söylüyor… Yeditepe Üniversitesi’yle MAK Danışmanlık’ın yaptığı çok kapsamlı bir “Gençlik Araştırması” sonucunu paylaşayım:

Gençlerin yüzde 76’si geçici olarak da olsa yurtdışında çalışmaya kesin olarak “Evet” yanıtı verirken, kalıcı olarak gitmek isteyenleri oranı yüzde 64 oldu!

Bir çocuğun “Birilerinin çok utanması gereken” hayali!

Şimdi, daha dün sosyal medyada paylaşılan ve içimi parçalayan bir başka örnekten söz edeceğim…

Bir ilkokulun 5. sınıf öğrencilerine Türkçe sınavında şöyle bir soru sorulmuş:

En büyük hayaliniz nedir? Kısaca yazınız.

Çocukcağız da kısaca yazmış:

Babamın parası olup tüm borcumuzu kapatması ve işi olması!

En fazla 11 yaşındaki bir çocuğun hayali bu; üzerindeki o ağır yükle iki satırlık “en büyük” hayalini gayet acıklı olarak anlatmıyor mu?.. Acıklı diyorsam, o çocuktan daha önce bu ülkeyi yönettiğini iddia edenler için söylüyorum!

Ancak bir ülke ilelebet perişanlığı, yoksulluğu, hayallerinin bile yok edilmesini yüklenemez…

Bir çocuğun hayalini bile gasp edenler, günü geldiğinde “o sandıkta” hesabını fazlasıyla ödeyeceklerdir!..

Büyük bir kederle yazmıştım yukarıdaki yazının bir bölümünü geçmişte… Çok daha beter bir tabloyla karşı karşıya kalacağımızı, on milyonların tarifsiz bir yoksulluk hatta açlıkla sınanacağını, emeklilerin yok sayılacağını, asgari ücretin bile çok altında bir ücretle adeta unutulmaya terk edileceklerini bilmiyordum doğal olarak! Bir öngörü ile bitireyim:

O gençlerin, yaşlıların, emekçilerin ahı fena vuracak bu yıkımın sorumlularını!

https://twitter.com/umit_zileli