CUMHURİYET VE DEMOKRASİMİZİN HUKUKİ YAPISI

Anayasa Mahkememiz 16 Haziran 1970 tarih ve K.1970/31 sayılı Kararında “cumhuriyet” kelimesini geniş anlamda yorumlamıştır. Yüksek Mahkemeye göre,

“.....buradaki [1961 Anayasası, m.9] değişmezlik ilkesinin sadece ‘cumhuriyet’ sözcüğünü hedef almadığını söylemek bile fazladır. Yani, Anayasada sadece ‘cumhuriyet’ sözcüğünün değişmezliğini kabul ederek, onun dışındaki bütün ilke ve kuralların değişebileceğini düşünmenin Anayasanın bu ilkesi ile bağdaştırılması mümkün değildir. Zira, 9. maddedeki değişmezlik ilkesinin amacının, Anayasanın 1., 2., maddelerinde ve 2. maddenin gönderme yaptığı başlangıç bölümünde yer alan temel ilkelerle niteliği belirtilmiş, ‘cumhuriyet’ sözcüğü ile ifade edilen devlet sistemidir.”

Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında da benzer şekilde,

.....dünya yüzeyine yayılmış ülkelere göz atılacak olursa, adları ‘Cumhuriyet’ olduğu halde, uyguladıkları rejim bakımından Anayasamız’daki sisteme taban tabana zıt düşen pek çok devletlerin bulunduğu görülmektedir.....

Yüksek mahkemeye göre, cumhuriyet “yurdumuzda siyasal iktidarın bütün ögeleriyle birlikte Ulusa geçişi” demektir.

Görüldüğü üzere Anayasa Mahkemesi, cumhuriyeti geniş anlamda yorumlamaktadır . .....Cumhuriyet monarşinin tersi olarak negatif bir şekilde tanımlanamaz. Türkiye’de cumhuriyet, Anayasanın “Başlangıc”ında ve özellikle 2’nci maddesinde belirtilen “laiklik”, “sosyal devlet”, “hukuk devleti” ve “demokratik devlet” gibi temel ilkeleri içerir. Cumhuriyet bu temel ilkelerle tanımlanır. Bu temel ilkelere aykırı olan bir kanun yahut, anayasa değişikliği, “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” diyen Anayasanın 1’inci maddesine ve özellikle bu maddenin değiştirilmesini yasaklayan maddeye (1961 Anayasasının 9, 1982 Anayasasının 4’üncü maddesi) de aykırı olur.....' 

Görülüyor ki bu kararlarında Anayasa Mahkemesi “cumhuriyet” kelimesini geniş anlamda yorumlamış, bu yoruma göre de değişmezlik yasağının sadece 1.değil, 2’nci maddede ifade edilen ilkeleri ve tanımları da kapsadığı görüşünü benimsemiştir. 

Cumhuriyet,
.....halkın kendisini özgür iradesiyle yönettiği ve  egemenlik hakkının belli bir kişi veya aileye ait olduğu monarşi ve oligarşinin karşıtı..... siyasi yönetim biçimidir .Bu niteliği bakımından siyasi ögeler içerir. 

Yukarıdaki tanıma ve Anayasa Mahkememizin kararlarına katılmayıp  cumhuriyeti sadece monarşinin karşıtı olarak dar anlamda tanımlayanlar vardır. Bunlara göre salt iktidara geliş biçimi rejimin niteliğini tanımlamak için yeterlidir. Seçimle geliniyorsa bunun adı cumhuriyettir. Bu görüş cumhuriyeti son  derece biçimsel bir tanımla  içi boşaltılmış bir kavram haline getirir. Dünya’da adına cumhuriyet sözcüğünü koymuş pek çok devlet vardır. Ama bunları klasik tanımlama ile -yönetim seçimle gelinmiş olsa bile- cumhuriyet olarak kabul etmek mümkün değildir. O halde günümüzde gerçek anlamında cumhuriyetten söz edebilmek ancak bu kurumun yanına demokrasiyi de koymakla olur.

Örneğin ; İran’da rejimin adı cumhuriyettir ve yönetim de seçimle iş başına gelmektedir. Biçimsel koşullar oluştuğu halde bu rejime klasik anlamında cumhuriyet demek olası mıdır?

Demokrasi; .....tüm vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu..... bir yönetim biçimidir ve çoğunluk, azınlık, fakir veya zengin olsun demokrasilerin ortak yönü halka dayanmasıdır . Siyasi rejimin cumhuriyet ve demokrasi üzerine kurulu olması halinde ideale yakın bir yönetim biçimi ortaya çıkar. Her ne kadar günümüz dünyasında monarşik rejimlerle yönetilir gibi görünen devletler varsa da bunların çoğunda uygulanan demokrasi o ülke yurttaşına cumhuriyet rejimini aratmamaktadır. İngiltere, Norveç gibi.. Bu ülkelerdeki monarşi kurumu nostaljik yaşayan veya ağırlıklı olarak muhafazakar görüşleri benimseyen halk için belli bir değer ifade etmekte ve belki de  artık turistik amaçla korunmaktadır.

Görülüyor ki demokratik bir devlette yaşama istemi cumhuriyet kavramının önüne geçmiştir. “Doğal hukuk’a ilişkin ve haklara dayalı” bir kavram olan demokrasi, siyasi niteliği ağır basan  cumhuriyetin -en azından biçimsel olarak- önüne geçmiştir. Doğru bir tanımla cumhuriyet; siyasi rejimin çerçevesini oluştururken  bu çerçevenin içi demokratik hak ve özgürlüklerle doldurulursa en azından daha iyisi bulununcaya kadar ideale yakın bir yönetim biçimi ortaya çıkar.

Demokrasi’nin halka dayalı ve devlet politikasının belirlenmesinde YURTTAŞLARIN EŞİT HAKLARA SAHİP OLDUKLARI bir rejim olduğunu söylemiştik. O halde bu tanımdan yola çıkarak denilebilir ki; bir ülkede bu tanımın tüm ögeleri uygulanıyorsa o ülkede demokrasi var demektir. Eğer bu öğelerin bir kısmı uygulanıyor veya bu uygulama muktedirin kafasındaki anlayışa göre gerçekleştiriliyorsa o ülke’de demokrasiden söz edilemez.

Demokrasiler “az” veya “çok” gibi tanımlarla ölçülüp uygulanamazlar. Demokrasi uygulamasında “ileri” veya “geri” nitelemesi yapılamaz. Demokrasinin varlığından bahsedilmesi için onun bütün kural ve kurumlarının eksiksiz uygulanması gerekir ki olağan olanı da budur. Tanım ve niteliğindeki  ögelerden biri yok veya eksik uygulandığında orada demokrasiden söz edemezsiniz. Ülkemizde zaman zaman dile getirilen “ileri demokrasi” söyleminin bu anlatım karşısında bir değer ifade etmediği de böylece ve kendiliğinden  ortaya çıkar.

Demokrasi devletin değil fakat devlet karşısında bireyin güçlendirildiği rejimin adıdır. Bireyler artık vazgeçilmez oldukları tüm dünya’da  kabul görmüş ve uluslararası metinlere ve bu yolla  milli hukuka girmiş tüm hak ve ilkelerden en geniş  biçimde yararlanmalıdırlar. Aksini düşünmek bile “abesle iştigal-gereksiz(boş) şeylerle uğraşmak”tır. Bir ülkenin ekonomik yönden ileriliği veya geriliğinin  saptanmasındaki ölçütler bellidir ; Milli gelirden bireyin aldığı pay,tüketilen enerji miktarı,dış borç yükü vs. gibi…Hukuki yönden belirleyici olanlar ise; siyasi iktidarın sarsıntısız geçmesi VE İNSANLARIN HAKLARINI ARAMAK İÇİN ÖZELLİKLE ULUSLARARASI MAHKEMELERİN ÖNÜNDE KUYRUĞA GİRİP GİRMEDİKLERİdir. Bir ülke vatandaşları; başta uluslararası olanının ve sonra da milli mahkemelerin kapısını aşındırıyorsa ,bir ülke mağdur ettiği vatandaşları için mahkeme kararları ile milyonlarca dolar tazminat ödemek zorunda kalıyorsa o ülkede ciddi hak ihlalleri ve ciddi demokratik uygulama yanlışlığı var demektir. Bu gerçekler dışındaki söylemler ise kaba bir demogoji olmaktan  öte bir değer taşımazlar.

Özeleştiri yaptığımızda ülkemizdeki cumhuriyet ve demokrasi uygulamasından memnun ve mutlu olduğumuzu söyleyebilir misiniz? Eksiksiz bir demokrasi var mı ? Cumhuriyet değerlerimizden  her geçen gün biraz daha uzaklaştırıldık mı? En azından bu yolda gayret sarfedenler  yok mu ? Soruları uzattıkça karşımıza hiç istenilmeyen cevapların çıkacağı pek belli değil mi? Onun içindir ki Ulu Önder’in takipçileri olarak bize teokratik ve köhne bir devlet yapısından, akla ve bilime dayalı, çağdaş, laik bir yapıya geçişimizin simgesi olan cumhuriyetimizi kurup armağan eden Yüce Atatürk için  söylenebilecek sözlerin en güzelini yakın arkadaşı İnönü’nün ifadesiyle haykıralım ;

“.....EŞSİZ KAHRAMAN ATATÜRK, VATAN SANA MİNNETTARDIR”


https://www.facebook.com/onder.ozturel