DEMOKRASİ YOKTUR... OLANIN İÇİ BOŞTUR...

Demokrasi, ‘tüm bağlı bulunanların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit haklara sahip olduğu bir yönetim biçimi’ olarak tarif edilmektedir.

Gerçek dünyada yaşanansa bir algı illüzyonudur. 

***

Aslında demokrasi yoktur.

Sadece Türkiye’de değil, hiç bir yerde yoktur.

Gerçekte mevcut olmayan bu kavram, birçok devlet isminin başına, ortasına ya da sonuna bir sıfat olarak konmuştur.

Sadece sıfat olduğu içindir ki;

Daha az demokrasi veya daha fazla demokrasi diyebiliyoruz… 

Bazılarımız sosyal demokrasi isterken, bazılarımız da dinci demokrasi peşinde koşabiliyoruz…

Öğretmenler öğrencilerini 
doğrudan demokrasiyarı doğrudan demokrasi veya temsili demokrasi masallarıyla kandırabiliyorlar…

Demokrasinin azı-çoğu, sosyali-dincisi, doğrudanı-temsilisi olamaz… 

Ya vardır ve tamdır... Ya da yoktur… 

İşte bu nedenle de yoktur…

***

Demokrasi sadece bir kelimedir…

Maalesef toplumsal yaşam düzenine faydadan çok zarar veren bir kelimedir…

Çünkü demokrasi kavramının yarattığı sis perdesi, kan emen vampirlerin kolaylıkla arkasına saklanabildikleri mükemmel bir kamuflajdır.

Ve bu kan emen vampirler, demokrat kılığındaki otokratlardır…

Bunlar bazen cumhurbaşkanı veya başbakandır…

Bazen de siyasi parti başkanı…

İlçe başkanları da bunlardandır…

Bazen Kızılay veya Kanarya Sevenler Derneği başkanıdırlar…

Galatasaray ya da Fenerbahçe başkanıdırlar bazen…

Bazen de HSYK başkanı…

Anayasa Mahkemesi başkanıdırlar mesela…

Veya Genelkurmay başkanıdırlar bazen…

Bazen de manga komutanıdır bunlar…

Başhekimdirler bazen…

Muhtar da olurlar, imam da, papaz da…

Aile reisi de…

Ortak adları otokrattır…

Demokrasi kılıfına gizlenip yaşarlar…

***

Aslında demokrasi yoktur…

Gerçek dünyada yaşanan sadece bir algı illüzyonudur…

Mevcut düzen, demokrasi kılıfında yutturulan otokrasidir…

Küçük otokratlar, küçük çıkarlar karşılığında susmayı seçmiştir…

Bu sayede büyük otokratlar da sıkıştıkları zaman susturmayı becerebilmiştir…

Ve bu kan emme düzeni hep böyle yaşanmıştır, yeni bir şey de değildir…

***

Sorun aslında demokrasi sorunu değildir…

Sorun demokrasi kılıfı arkasına saklanmış otokrasi sorunudur…

İnsanlar artık uyanmalıdır… 

Daha fazla demokrasi diye çığlıklar atılacağına, kahrolsun otokrasi diye bağırılmalıdır…

Otokrasiyle mücadeleye aileden ve mahalleden başlanmalı, öncelikle kadın-erkek arasındaki mutlak eşitlik sağlanmalıdır.

Analar, babalar, çocuklar, tüm aile bireyleri, özgür, sorumlu, eşit olmalı, özgürlüğü ve eşitliği için sorumluluk almalı, savaşmalıdır… Aile içi otokrasisi yıkılmalıdır…

Bunun önüne dikilecek olan bütün engeller; analar, babalar, kardeşler, çocuklar da tereddüt etmeden cesaretle kenara itilebilmelidir…

Evdeki otokrasinin yıkılmasıyla başlatılan koşulsuz eşitlik anlayışı halkalar halinde genişleyerek yayılacaktır. 

Bu anlayış siyasal yönetim sistemine de yansıyacak; bu suretle siyasi partilerin mahalle temsilciliklerinden ilçe ve il yönetimlerine, genel merkezlerine, nihayetinde genel olarak ülke yönetimine yayılacaktır… 

Ağalık, beylik, şeyhlik, şıhlık, eğer insanlar çekirdek ailelerini uyandırabilirlerse ortadan kalkacaktır…

Bu sayede ve bu anlayışla liderlik koltuğuna oturanlar, kaydı hayat şartıyla değil eşit yurttaşların adil seçimleriyle koltuklarını koruyabileceklerdir.

Otokratik düzen aileden başlayarak yıkılmalıdır…

Bunun için önce kadınlarımız uyanmalıdır...

https://twitter.com/drtayfunbudak
https://www.facebook.com/tayfun.budak.790