DOLANDIRICILAR - AÇGÖZLÜLER; SUÇLULAR!..

"Zenginin malı züğürdün çenesini yorar" derler ya, son yıllarda sayıları artan dolandırıcıların ve umut tacirlerinin vurgunları da milleti oyalamaya devam ediyor...

Farklı dolandırıcılık uygulamalarının yoğunlaştığı son yıllarda, Türkiye'deki tek mesele seçim öncesi plan-proje adı altında vaat yağmuruyla milletin oyunu çalan, ancak sözlerinin hiçbirini yerine getirmeyen siyasi dolandırıcılar değil!..

Bunların çok büyük bölümü de, hayali projelerle, şatafatlı afişlerle- kitapçıklarla, televizyon konuşmalarıyla ve miting zırvalarıyla, aday oldukları beldeler için adeta cennet vaadinde bulunan hırsız belediye başkanlarıdır...

Bırakın eski yılları; 2019'da seçilen bazı belediye başkanlarının hayali yatırım kitapçıklarına bakınca, son 2 yılda vaatlerinin yüzde 5'ini bile yaşama geçirmediklerini görün ki, siyasi kandırmacılığın nasıl etkili olduğunu anlayıverin...

Bir başka vurgunculuk yöntemi de, işte yukarıda dikkat çekilen siyasi dalevereciliğin taşeronluğunu yapan medya dolandırıcılığı... Vurguncu siyasilerin sahte vaatlerini sorgulamadan reklamlarını yapmak, para karşılığında yalanlarını manşetlere- ekranlara taşıyarak onlara yardım ve yataklık etmek de bir tür dolandırıcılık değil mi?..

Elindeki medya silahını FETÖ'ya satarken, karanlık paralarla kurdukları televizyonlarda hep FETÖ'cuları (!!!) konuşturan siyasilerin ve tv kurmak için belediyelerden topladığı paraları cebe indiren yoldaşlarının eylemi ise medya-siyaset tacirliğinin bir başka yüzü!..

Kara paracılardan "10 milyon euro" haraç istemek nasıl ahlaksızlıksa; inşa ettiği stüdyoları (kendi partilerine ve liderlerine saldırsınlar diye) iktidar tetikçilerine teslim etmek de vurguncu siyaset ihanetçiliğinin bir başka versiyonu!..

Siyaset- medya dolandırıcılığı hattındaki en büyük rezaletler ise kara paracı otellerde beleşe ağırlanan televizyoncu- gazeteci-yazar kılıklı kiralıkların Sedat Peker tarafından ifşa edilen rezillikleridir...

VURGUNDAN DERS ALMAYANLAR...

Medya-siyaset-rant işbirliğince kurulan ve  halkın da, devletin de dolandırıldığı olaylar elbetteki bitmiyor bu ülkede...

Kaç kişi anımsıyor bilemiyoruz ama, Türkiye'de son yıllarda en çarpıcı dolandırıcılık yöntemlerinden biri de telefon üzerinden şantaj ve tehditle yürütülen vurgunculuktur..

Ne yazık ki generallerin, anlı şanlı artistlerin- şarkıcıların- bürokratların, hatta kendini "yaşam koçu" diye pazarlayan zavallıların bile kolaylıkla tuzağa düştüğü telefon dolandırıcılığı yıllar boyu kasıp kavurdu ortalığı...

Ne tuhaf değil mi; Urfa'nın Harran ilçesi ve çevresi ile bazı beldelerinde, çoğu ilkokul mezunu, Türkçe bile konuşamayan telefon dolandırıcılarının tuzağına, okumuş yazmış insanlar da düşmüştü... Hangi korkunun sonucudur bu teslimiyet acaba?..

Son 5 yıl içerisinde binlerce kişiyi- milyonlarca lira dolandıran telefon gaspçıları, kendilerini savcı ve polis olarak tanıtmış, kurbanlarının FETÖ ve PKK bağlantısı olduğunu öne sürmüş, bu örgütlerin arşivlerinde mağdurların isimlerine, telefon numaralarına rastlandığını iddia etmiş ve bu şekilde milyonlarca lira parayla ziynet eşyalarını kendi elleriyle çeteye teslim etmelerini sağlayabilmişti...

Güneydoğu köylerinde, havuzlu villaları, son model araçları ortaya çıkan çete mensupları yoğun operasyonlara rağmen ne yazık ki halen faaliyetlerine devam edebiliyorlar...

Gelelim Türkiye'yi son yıllarda sarsan asıl dolandırıcılığa... Yani kısa yoldan para kazanacağını düşünen sözde uyanıklarla onların zaaflarından kolaylıkla yaralanan dolandırıcıların şoke edici tezgahlarının boyutlarına...

KENDİ DÜŞEN AĞLAMAZ...

Akıl almaz vurgun yöntemiyle Türkiye'yi sarsan ve yüzbinlerce zavallıyı kısa yoldan dolandıran tek kişi, eski bulaşıkçı, ilkokul mezunu Mehmet Aydın değil...

İstanbul-Suadiye'de bir kuaförde sekreter olarak çalışan ve medyaya "Zeynepbank" olarak yansıyan kadının çok sayıda kişiyi, "Daha önce bankacılık yaptım, paranızı değerlendireyim" diyerek milyonlarca lira dolandırması unutulmamalı...

Thodex üzerinden 400 bin kişinin 2 milyar dolar dolandırılması olayı ise gündemde sıcacık duruyor...

En sarsıcı olay da, "tosuncuk" lakaplı Mehmet Aydın'ın "çiftlikbank" tezgahına 520 binden fazla uyanığın (!!!) üye olması, kolay para kazanmaya hayalindeki 132 binden fazla açgözlünün ise bu ilginç dalavere kumpasına 1.1 milyar dolar kaptırması...

Evet; Türkiye'de büyük dolandırıcıların bir bölümü yakalandı, bir bölümü firarda ama gerideki gerçekler ise dolandırıcılık-açgözlülük açısından çok düşündürücü...

Çünkü dolandırılan açıkgöz (!) sözde yatırımcılar aval aval ortada geziniyor, dolandırılan milyarlarca dolar para ise kayıp ve kesinlikle bulunamayacak....

Şimdi söyler misiniz; 12 Eylül sonrası banker vurgunculuğu, "saadet zinciri" rezaleti ve jetpa skandalından bile ders almayan kolay paracı-açgözlü uyanıkların çarpılması olaylarında tek suçlu dolandırıcılar mı?..

Kimse kendini kandırmasın; 1980 sonrası siyasetin yol verdiği "benim memurum işini bilir" zihniyetinin toplumda yarattığı yozlaşmanın sonucudur dolandırıcılık olayları...

Yani tek suçlu dolandırıcılar da değil... Varlıkları ile yetinmeyen, çalışmadan, ter dökmeden, kısa yoldan daha çok kazanma hayalinde çırpınırken, aptalca tuzağa düşen yüzbinlerce uyanık da vurgun tezgahlarının ortağı ve şaşkın figüranlarıdır...

Velhasıl, geçmişteki vurgunculardan ve büyük dolandırıcılık olaylarından bile ders almayan sözde uyanıkların dolandırıldım diye ağlaması, ah vah etmesi, kendini mağdur göstermesi ikiyüzlülükten başka birşey değil...

"Kendi düşen ağlamaz" dememişler boşuna...

https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac