İHMAL-FELAKET, RÜŞVET-İHANET!..

"Ne olur şu yamaçlara beş-on katlı evler yapmayın... Bu çaylıklar azotla toprağı eritiyor... Bu balçığa dönüşüyor ve o binalar kaymayla karşı karşıya kalıyor..."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yukarıdaki konuşmayı sel afetinin darmadağın ettiği memleketi Rize'de yapmış...

Erdoğan bu konuşmayı kendi hazırlığıyla mı yaptı, yoksa danışmanlarının hazırladığı bir metni mi okudu bilmiyoruz...

Ancak neresinden bakarsanız bakın; bu konuşmanın içerisinde sadece bir gaflet yok; görevini yapmayan belediye başkanlarının- kaymakamların-valilerin, yani devletin tüm bürokrasisinin beceriksizliği-ilgisizliği-duyarsızlığı ve ihmalinin dışa vurumu da var...

Sormazlar mı insana; Rize dağ başında, başıboş bir memleket mi?..

İç savaşın darmadağın ettiği, devletin kontrolünü kaybettiği, Suriye'nin varoşlarında bir yerleşim bölgesi midir Rize?..

Yoksa belediye ve imar kanunlarının uygulanmadığı, herkesin kafasına göre-istediği yere, çarpık-çurpuk evler yapma özgürlüğünü ilan ettiği bir memleket mi oldu Rize?..

Yalnız Rize değil; su baskınlarının her zaman büyük felaketlere yolaçtığı tüm Karadeniz'de, yıllardır aynı gaflet ve ihanet hüküm sürüyor...

Cumhurbaşkanı kendi memleketinin oldum olası nasıl bir imar çarpıklığı içerisinde olduğunu bilmiyor mu?..

Derelerin kurutulduğu-ormanların tüketildiği, yamaçlarda-dere kenarlarında, baskına müsait alanlarda yapılan evlerin yıllar boyu büyük felaketlere yol açtığını bile bile; bir saptama mı yaptı Erdoğan, bir uyarı mı, ya da bir sıkıntıya-ihmale mi dikkat çekti belli değil...

TÜRKİYE, AVRUPA, SEL!..

Türkiye'de yapı ruhsatlarının nasıl verildiği bellidir... Belediyeler bu konuda bir numaralı sorumludur...

Yani devletin; ülkenin her tarafında gecekondulara, kaçak yapılara, ruhsatsız binalara sözde göz açtırmadığı (!!!) düşünüldüğünde, Karadeniz Bölgesi'nde de yurttaşlar kafalarına göre, imar dışı alanlarda-tehlikeli bölgelerde yapı inşa ediyorlarsa, bunun asıl sorumlusu, çarpıklığa göz yuman belediyeler, kaymakamlar ve valilerdir...

Sormazlar mı insana, madem sel baskınlarına uğrayabilecek alanlarda inşaat yapılıyor da, Rize Belediyesi nerededir, ne iş yapıyordur acaba?..

Evet; elin Avrupa'sında; deniz seviyesinin altındaki Hollanda'da, Belçika ve Lüksemburg gibi ülkelerde de su baskınları oluyor ama bunların nedeni iğrenç yapılaşmalar, imar rezaletini örtbas eden rüşvet skandalları, utanç verici yerleşim planları, doğanın acımasızca katledilmesi, derelerin insafsızca kurutulması ve su kaynaklarının, vadilerin ortasına ucube binalar yapılması değil...

Dünyanın her tarafında şiddetli yağışlar zarar verebilir ama, Türkiye'de (özellikle de Karadeniz'de) olduğu gibi, hiçbir ülkede sel baskınları adeta facialara yol açsın diye ortamlar yaratılmıyor, alanlar açılmıyor, tabiatın doğal kurallarına ihanet edilmiyor!..

Çünkü sel felaketlerinin özellikle AKP iktidarı döneminde sürekli gündeme gelmesinin en büyük nedeni "imar affı"yla ihanete uğrayan inşaat kuralları, belediyelerdeki rüşvet çarkı, ormanların tüketilmesi, derelerin- vadilerin-yamaçların imara açılması rezaletidir...

Erdoğan'ın Rize'de yaptığı konuşmanın bir başka bölümü de aslında bu konudaki asıl ihaneti gözler önüne seriyor...

AKP'nin TERSTEN GÖRDÜĞÜ!..

Erdoğan'ın afet sonrası gittiği ve vatandaşlara çay paketleri attığı Rize'de, yoğun yağış ve sel nedeniyle 6 kişi hayatını kaybetmiş, iki kişi kaybolmuş, binlerce ev ve iş yeri de balçığa gömülmüş...

Metrekareye 170 kg. yağışın düştüğü Arhavi'de ise taşkın sonrası yollar çamurla kaplanmış, bir kişi kaybolmuş, 430 ev ve iş yeri balçığa gömülmüş, onlarca araç hurdaya dönmüş, binlerce ev de elektriksiz kalmış...

Yani Rize ve Arhavi artık kangrenleşmiş imar çarpıklığının neredeyse her yıl tekrarladığı su baskını afetiyle darmadağın olurken, Erdoğan'ın Rize'de yaptığı konuşmanın bir başka bölümündeki tuhaf iddialar memleketin ahval ve şeraitiyle çatışmaktan ileri gidemiyor... Demiş ki Erdoğan;

"Ağaçlandırma seferberliği, sıfır atık projeleri, her alanda ortaya koyduğumuz özgün çalışmalarla Rabbimizin bize emaneti tabiata sahip çıktık. Vicdan sahibi herkes Türkiye'nin şehirleşme ve altyapılarındaki başarılarını takdir ediyor."

Erdoğan ve AKP iktidarı 20 yıllık icraatlarının her alanında farklı iddialarla ahkam kesebilirler, toz pembe manzaralar çizebilirler, yandaş medyanın çabasıyla tersine algılar yaratabilirler ama, konu imar çarpıklığı ve bundan kaynaklanan felaketler olunca orada durmaları gerekiyor...

Türkiye belki de son 50 yılda, AKP dönemindeki gibi, kentlerini-ormanlarını-vadilerini-tarım alanlarını-doğal güzelliklerini rantiyeye, imar rezaletlerine bu kadar kurban etmedi...

İmar skandallarının rüşvet-ihmal-beceriksizlik üçgeninde büyük facialara yolaçtığı bir ülkede, Erdoğan devlete para kazandırmak için "imar affı" rezaletini nasıl unuttu ki, Rize'deki konuşmasında imarda başarılı olduklarını öne sürebildi?..

Cumhurbaşkanı, Harran Ovası'ndan Çukurova'ya, Karadeniz yaylalarından Doğu Anadolu'ya kadar verimli arazilerin, hatta kıyı şeritleri, kamu sosyal tesisleri ve şehir merkezlerinde (mezarlıklardan sonra kalan tek yeşil alan) olan askerî arazilerin bile rantiyeye açıldığı bir ülkede, imar faaliyetlerindeki başarı iddialarını nasıl oluyor da "vicdan"larda sorgulatabiliyor ki?..

Lafı uzatmaya gerek yok... İmar ucubelerinin kentleri ve doğayı mahvettiği bir ülkede, toplum doğal afetlerin tehdidinden kesinlikle kurtulamayacak...

Çünkü felakete giden ihmalin yollarını ihanetler açıyor bu ülkede!..

O halde yazıyı bir gazete haberiyle bitirelim;

"Trabzon, Rize, Giresun ve Artvin'de, 'imar barışı'na başvuru sayısı 70 bine ulaştı. Başvuruların çoğunluğunu yaylalar, dere yatakları üzeri ya da kenarlarındaki kaçak yapılar oluşturuyor."

https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac