İSMET İNÖNÜ

Birkaç satırla kısa bir İsmet Paşa portresi:

Yenilmiş, yıkılmış, parçalanmış, borçlanmış, silahları elinden alınmış bir imparatorluktan genç, güçlü, güvenilir, çağdaş bir devlet yaratan devrimci kadrodandır İsmet Paşa. O kadronun ikinci adamıdır.

Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın Batı Cephesi Komutanı’dır. Genelkurmay Başkanı’dır. Mudanya Mütarekesi’ni TBMM adına imzalayan heyetin başındadır.

İsviçre’de Lozan Müzakereleri sırasında kendisine suikast yapılacağı ihbarına karşı önlem alması, zaman zaman güzergâhını değiştirmesi, arabasında Türk Bayrağı taşımaması önerildiği halde, ne güzergâhını değiştirmiş ne arabasındaki Türk Bayrağı’nı indirmiştir. Konakladığı yerden müzakerelerin yapıldığı Şato Otel’e başı dik gelip gitmiştir.

Lozan’da her oturumda çetin bir diplomat olduğu izlenimi bırakmıştır. Koltuğunun altında dosyasıyla salonu terk ettiği görülmemiştir. Lozan’da Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını tüm dünyaya onaylatırken, en çok da kapitülasyonların kaldırılması için mücadele vermiş ve başarmıştır.

İsmet İnönü’nün ülkemizin çok partili parlamenter rejime geçişinde de büyük gayreti, emeği, özverisi vardır. 1950 yılında yapılan genel seçimlerde uzun süren iktidarını kaybettiğinde “Benim bu yenilgim, en büyük zaferimdir” demiştir, demek yüceliğini göstermiştir.

1950’li yılların sonuna doğru muhalefet partisi lideri olarak bir TBMM oturumunda, iktidarın başarısızlıklarını sıralarken, iktidara mensup goygoycu milletvekillerinin saygısız saldırganlıklarına karşı, “Sizi tarih kürsüsünden seyrediyorum. Suçluların telaşı içindesiniz” demiştir.

İnançlı ve imanlı bir Müslümandır İsmet Paşa. Ama dini hiçbir zaman siyaset aracı, çıkar malzemesi yapmamıştır.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında, emperyalist ülkeler, ABD, İngiltere ve Rusya, Alman yayılmacılığına karşı Türkiye’yi ısrarla savaşa sokmak istemişlerdir. Bu amaçla farklı ülkelerde müzakereler yürütülmüştür. İnönü altı yıl süren (1939 – 1945), 60 milyona yakın insanın öldüğü o savaşa Türkiye’yi sokmamıştır. Direnmiş ve “Büyük devletlerle askeri ilişkiye girmek, bir ayı ile yatağa girmeye benzer” demiştir.

İkinci Dünya Savaşı sonunda bu kez ABD, komünizmin yayılması ve SSCB’nin güçlenmesi endişesiyle Truman Doktrini çerçevesinde Marshall Planı başlığıyla bir kısım ülkelere silah ve gıda yardımı yapmıştır. Bu yardım, ikili antlaşmalarla düzenlenmiştir. Yoksa İsmet İnönü, gerek askeri, gerek siyasi hayatında hibe diye, hediye diye bir şeyler alacak karakterde değildir. Ve İnönü, 1964’te Türkiye ve ABD arasında, Johnson Mektubu nedeniyle gerilim yaşandığında, “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye orada yerini alır” demiştir.        

İnönü, hemen hergün gerek bölgemizde, gerekse dünyada gelişen ve değişen olayları, bildiği birkaç yabancı dilden izlemiştir, ömrünün son günlerinde, hasta yatağında bile.

İnönü, satranç oynardı. Çocukluğumda onun komşu bir Müslüman ülkenin kralı ile satranç oynadığının fotoğrafını gördüğümü bugün de hatırlarım. Belki de günümüzdeki Ürdün Kralı Hüseyin’in babası Kral Abdullah’tı o kişi.

İnönü, kitap okurdu. Saatlerce, sayfalarca kitap okuduğunun fotoğrafı da belleğimdedir. Hergün aralıksız, günde 300 – 400 sayfa kitap okuduğu söylendi ve yazıldı geçmişte.

70 yıllık devlet hizmetinde İsmet İnönü devleti hep sırtında taşıdı. Ne kendisi ne de yakınları hakkında şüpheli, hileli bir olay ne duyuldu, ne yazıldı.

Ne var ki üzgünüz. Böyle devlet adamlarımızın benzerlerini çoğaltamadık.