KABİL'de FİGÜRANLAR SATILANLAR, PUSUCULAR!..

Afganistan'da yaşananlar, Amerika'nın Irak'ı işgali sırasında, Bağdat'taki kuşatma, ihanet, teslimiyet ve çöküş manzaralarını da anımsattı...

Bütün Orta Doğu'ya, hatta Avrupa ve Amerika'ya da meydan okuyan Saddam Hüseyin'in o görkemli ordusu ne tuhaf ki yoktu ortada!..

Dönemin Irak Enformasyon Bakanı, Bağdat'ın en büyük meydanında Amerika'ya karşı nutuklar çekerken, üzerinde ABD uçaklarının dolaşması ise emperyalizmin parayı ve gücü kullanarak sahnelediği, utanç verici bir ihanet filminin perde arkasını özetliyordu...

Komandolarından mekanize birliklerine kadar, Orta Doğu'nun sözde en güçlü ordusu algısını yaratmak için zaman zaman elinde kılıçlarla ve tüfeklerle Bağdat meydanlarındaki askerî geçit törenlerinde gösteriler yapan Saddam Hüseyin'in generalleri ve üst düzey yetkilileri ABD işgali başlamadan ortadan kaybolmuşlardı!..

Çünkü Amerika; Kuveyt'i ilhak etmesi ve daha sonraları yalan olduğu ortaya çıkan nükleer silah bulundurduğu iddiasıyla Irak'a müdahale etmeden önce, belli ki istihbarat birimleri (!) çok çalışmış ve ordunun kilit noktasındaki isimler dolara ve Miami'de yaşama ikna edilerek satın alınmıştı!!!

Velhasıl Iraklı ordu yöneticileri de, tıpkı Amerika'nın eline Irak'ta kimyasal silah var yalanını sıkıştıran Bağdatlı bilim adamları gibi ülkelerine ihanet etmişlerdi...

Irak ordusunun bu ihaneti Saddam'ı idam sehpasına götürürken, çocukları ve torunu ise ülkelerine ihanet etmeyerek, Amerikan askerleri ile çatışırken can vermişlerdi...

ABD'nin YENİ TAŞERONU!..

Evet; Taliban'ın Kabil'e girişi öncesi yüzbinlerce Afgan askerinin ortada görünmemesi de, 2003'deki Irak işgalinde yaşanan askerî ihaneti gündeme getirdi...

Çünkü 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından Irak'ın yanısıra, Afganistan'ı da işgal eden Amerika'nın, apar topar Kabil'den çekilmesiyle birlikte, daha birkaç yıl önce dağlardaki mağaralara sığınan Taliban'ın da hızlıca başkentin içine kadar girmesi, Irak'taki satın alma (!!!) faaliyetinin bir başka versiyonu olarak gündeme geldi!..

İşte bu yüzden; kim kime ihanet etti kuşkusuyla Afganlı aydınların, sinemacıların, gazeteci ve bilim adamlarının Afganistan'ı sattılar iddialarına dayanarak ortaya çıkan sorular ürkütücü olduğu kadar şaşırtıcıdır da...

Bu arada ABD Başkanı Biden'in çekilme kararını savunurken, sonsuza kadar Afganistan'da kalarak orayı dizayn etmek gibi bir görevimiz olamaz demesi de, perde gerisinde ABD ile Selefi terör örgütü Taliban arasında bir işbirliği anlaşması yapıldığı kuşkusuna yol açtı...

O halde soralım; Afrika ve Orta Doğu coğrafyalarında kukla devletler kurmakta bayağı becerikli olan Amerika, Afganistan'daki eski figüranların meseleyi çözemeyeceğini anlayınca, acaba Taliban'a şans vererek bu kez kendine dinci örgütten bir kukla yönetim mi oluşturdu..

Bu soruyu güçlendiren bir başka iddia ise Amerika'nın Afganistan'dan çekilirken 90 milyon dolar değerindeki askerî teçhizatı da bölgede bırakmış olması!..

İşte insanın aklına geliyor; Amerika neden o kadar ağır askerî teçhizatı imha etmedi ve götürmedi de, Taliban'a bıraktı..

Bir başka soru da; Orta Doğu ve Afrika'ya egemen olmaya çalışan Amerika, Afganistan'da işlenmemiş 3 trilyon dolarlık yeraltı kaynaklarının başına Taliban'ı bekçi mi yaptı acaba..

TALİBAN'ı AKLAMA YARIŞI!..

Yukarıdaki soruları haklı çıkartan gerekçeler çok olsa da, içlerinde Türkiye'yi ilgilendiren şüpheli maddeler de bulunuyor...

Afganistan'ın Taliban'a bırakılması bir iddia ise ve bunun için Amerika'nın eğittiği 300 bin Afgan askerinin ortadan kaybolması kuşkuluysa, Türkiye'ye akın eden Afganlar arasında bir tek kadın-çocuk ve yaşlının olmaması, çoğunun da askerlik çağında olması göz önüne alınarak şu soru da ısrarla öne çıkıyor;

Acaba Afgan ordusunun askerleri, Taliban'ın işgali öncesinde sığınmacı adı altında, sivil kıyafetlerle Türkiye'ye mi gönderildi..

İşte tüm bu soruların, kuşkuların ve endişelerin yanıtları hem Taliban'ın bundan sonraki hareket tarzı, hem de Afganistan içerisinde Taliban muhalifi örgütlerin, halk kitlelerinin ve etnik toplulukların tepkileri ile ortaya çıkacak...

Çünkü başta Penşir vadisinin aslanı olarak bilinen ve bombalı saldırıda öldürülen Şah Mesud'un çocukları olmak üzere, birçok bölgede insanlar Taliban'a karşı silahlanıyor...

Bu arada Kabil'den ayrılırken köpeklerini bile özenle uçağa taşıyan Amerika'nın, bir yandan Taliban'ı eyleme geçmemesi konusunda uyarması, diğer yandan da adeta takiye yaparak hem dünya kamuoyunu ve hem de Türkiye gibi bölgedeki tek laik devleti ikilemde bırakması şüpheleri artırıyor...

Peki; bir yandan geçmişte terör estirmesi nedeniyle sadece Afganistan'da değil, Orta Doğu, Afrika ve Avrupa'da da büyük kaygı uyandıran Taliban, sosyal medya üzerinden sevgi kelebeği algısı yaratmak için lunaparklarda piyesler sergilerken, diğer yandan da şeriat kurallarını uygulayacağız dediği kadınlardan birkaçını öldürmesi, önceki gün de Afgan ordusunun dört önemli komutanını stadyumda, halkın önünde idam etmesi, Amerika'ya ve özellikle de Türkiye'ye neden uyarı ve ders olmuyor acaba..

Söyler misiniz; kimi şaşkınların Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nı Taliban'ın dinci işgali ile karşılaştırma rezaleti, Davutoğlu'nun Taliban eski Taliban değil diyerek toplumu bir kez daha şaşırtması ve Erdoğan'ın ise Taliban'la görüşmekte kararlıyız demesi nasıl bir planın ve gafletin sonucudur acaba..

Önümüzdeki birkaç günde de, Amerika'nın daha önce terör örgütü ilan ettiği Taliban'ın Afganistan'daki sinsi devinimine, dünyanın içinde bulunduğu teyakkuza ve Türkiye'nin hangi tezgahın içerisinde hatalara sürüklenmeye çalışıldığına dikkat çekmeye devam edeceğiz...

https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac