“Eskiden” dediysem 100 yıl önce değil, yakın zamanda yani 1990’lara kadar bir köye ilk kez elektrik bağlanınca çok önemli bir olaymış gibi gazetelere haber olurdu...
Çünkü memleketin yolsuz, elektriksiz, telefonsuz olduğu dönemlerdi ve gazete haberlerinde başlıklar da hiç değişmezdi, “Karanlıktan kurtuldular!..”
Teknolojiyi ellerinde oyuncağa dönüştürmüş yeni kuşağa gülünç gelecek bu haberleri neredeyse 1990’ın ortalarına kadar gazetelerde görmeye devam ettik...
İşte o elektriklenme furyasında, Güneydoğu illerindeki devlet yetkilileri de bayramlık elbiselerini giymişçesine heyecanla köylere gider, kürsüde ahkam kesilmesinin ardından trafonun içindeki gaz lambasına hep birlikte “püf” yapar, coşkulu alkışlar “aydınlanma”yı haber veren davul zurna seslerine karışırdı...
“Püf”lenen gaz lambası sönünce, köy meydanının ortasındaki trafoya bağlanmış bir ampul yakılır ve beldenin elektriğe kavuştuğu ilan edilmiş olurdu!..
O dönemlerde, devlet töreniyle karanlıktan kurtarılan köyün muhtarı açılışı yapan mülki idareye kuzu keser, afiyetle yenilir ve daha sonra karanlıkta kalmış başka köylerde de benzer merasimler tekrarlanırdı...
Günümüzde bile ara sıra bu tür haberler medyaya yansısa da, en çok da 1983’te göreve gelen ANAP döneminde yoğunlaşan “köylere elektrik” furyası ülkeyi karanlıktan (!) gerçekten kurtardı mı kurtarmadı mı meselesi çok tartışmalıdır!..
Kaçağın keşfi!..
Eminim, günümüzde son model akıllı telefonları ve bilgisayarları kullanarak adeta teknolojiyle alay eden yeni yetme kuşağa yukarıda anlatılan “lamba-ampul” içerikli manzaralar çok komik gelecektir!..
Çünkü elektriğin artık en ücra mezraya kadar sıradanlaştığı bir ülkede, aydınlatma enerjisi yalnızca iki mesele büyüyünce medyaya haber olabiliyor;
Örneğin, metropollerdeki elektrik kesilmeleri ve Güneydoğu’nun kimi kentlerinde neredeyse yüzde 70’e ulaşan kaçak elektrik rezaletinin Batı’daki suçsuz günahsız yurttaşın faturasına bindirilmesi!..
Peki, nerden geldik mazide almış bu “elektrik” meselesine?.. Merak etmeyiniz, gazete köşelerindeki bıktırıcı siyaset “ampul”ü konusuna girmeyeceğiz...
Memleket zaten PKK, IŞİD, intihar saldırısı, terör, dokunulmazlık, yeni anayasa ve başkanlık kavgası derken yeterince elektik yüklü ve siyasetin her alanında trafolar ardı ardına patlamaya devam ediyor!!!
Ne ilginçtir ki, şaşırtıcı ve düşündürücü bir gazete haberi getirdi bizi “elektrik” hikayesinin ortasına... Hem de yıllar öncesindeki çok vahim bir çelişkiyi anımsatarak!!!
İlk kez sinema!..
“Çelişki” demişken bakınız, dünya alem turistler, sinema ve dizi artistleriyle meşhur sosyetemizin paparazzilerle birlikte cirit attığı “Muğla”nın anlı şanlı ilçeleri son üç yılda hangi konuda gazetelere haber olmuş;
7 Mart 2014- Türkiye’nin önemli tatil merkezlerinden Bodrum’da daha önce hiç sinemaya gitmemiş kadınlar, sinemayla tanıştı. İlçeye bağlı köylerde yaşamlarını sürdüren kadınlar, Kent Konseyi Kadın Meclisi, ÇYDD ve Bodrum Belediyesi’nin desteğiyle otobüslerle ilçe merkezinde sinemaya getirildi. Yöresel kıyafetli, aralarında 70’li yaşlarındaki kadınların da bulunduğu grup, “Hükümet Kadın” adlı filmi izledi.
12 Ağustos 2014- Muğla’nın Menteşe Belediyesi’nin “Mutlu Çocuklar, Umutlu Yarınlar” projesi kapsamında, kırsalda yaşayan 7-12 yaş arası 40 çocuk ilk kez sinema gördü.
5 Mart 2015- Bodrum’da, daha önce hiç sinemaya gitmemiş yaklaşık 150 kadın ilk kez sinemayla tanışarak, “Kurtuluş Son Durak” adlı filmi izledi.
3 Mayıs 2016- Menteşe Belediyesi’nin çabalarıyla 6-15 yaş arası 300 öğrenci ilk defa sinemaya gitti!..
Urfa... Muğla...
Eminim tüketim toplumu zihniyetinin sosyal yaşamı da adeta esir aldığı bir ülkede, 20 yıl önce köylere elektrik bağlanması nasıl haber olmuşsa, 21. yüzyılın “çağdaş” Ege’sinin Muğla’sında, yaşamlarında “ilk kez sinemaya” giden çocuk ve kadınların medyaya haber olması da bir o kadar şaşırtıcıdır...
Ancak bu satırların yazarı için düşündürücü olan başka manzaralar da var... Evet, bizler Güneydoğu’da gazetecilik yaparken elbette elektriğe kavuşan köylere ilgili çok sayıda tören izledik, haberler yaptık...
Ancak hiç kuşkunuz olmasın; 1970’lerde Urfa’nın Kötüler Mahallesi’nde, kendi özel sinemasında öğrencilerine her gün film izleten bir ilkokuldan yetişmiştik...
Evet; diyorlar ya “Türkiye çağ atladı...” Yani “nereden nereye?..”
Yanıtı ortada; Türkiye’nin yokluk dönemlerinde, çevresindeki elektriksiz köylere rağmen kenar mahallede yaşayan bir kuşağı sinemayla büyüten özverili eğitim anlayışından 21. yüzyılın vahim çelişkisini bünyesinde barındıran ve insanları sinemadan bile habersiz olan Bodrum gibi tatil beldelerine!..
Son yıllarda büyüyen sosyo-ekonomik yozlaşma köyle kent ve yoksulla zengin arasındaki uçurumu büyütürken, haberleşme ve bilişim alanındaki gelişmelere bakarak, “Türkiye nereye gidiyor” demeden önce, “Türkiye nereden geliyor” sorusunu düşündüren çelişkilerdir bunlar!.. İyi seyirler Türkiye!..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac