MEYDANLARIN "ANKET"i NE DİYOR?..
Dünyanın hiçbir ülkesinde görülmemiş yoğunlukta anketler yapılıyor bu ülkede... Ve neredeyse her hafta!..
2018 seçiminin yarattığı şoktan birkaç ay sonra başlamıştı anket furyası...
O günden bu yana anket firmaları, bir yandan televizyonlarda- gazetelerde siyasi partileri kışkırtarak "erken seçim" naraları attılar, diğer taraftan da bu çağrıların yarattığı ortamdan yararlanarak masabaşı anketleriyle sözde kamuoyu oluşturmaya çalıştılar...
Neredeyse 4 yıldır her hafta bir anket piyasaya sürüldü bu ülkede...
Ve neredeyse üç yıldır da siyasi partilerle sözde politik uzmanlar "erken seçim olacak" diye ahkam kesmekten öteye gitmediler...
Gerçeği ve duygusalığı karıştıran sözde "stratejist" saçmalıklarının bir işe yaramadığını bu köşede sıklıkla anlatırken, çok önemli gerekçelere de dikkat çekmiştik...
İşte o gerekçeler "şu zamanda seçim olacak, bu zamanda baskın seçim gelecek" diye milleti uyutanların gözden kaçırdığı verilere de dikkat çekiyordu...
Medyadan emniyet ve ordunun dizaynına, ekonomik çevrelerin beslenmesinden "yoksullaştır-köleleştir" stratejisi ile toplumun dindar ancak çaresiz kesimlerini kendine bağlamasına kadar, AKP'nin her sosyo politik enstrümanı ele geçirmesini bir türlü göremedi muhalefet de, anket firmaları da...
2018 seçiminin üzerinden neredeyse 4 yıl geçti ve bu sırada en az 400 kez "erken seçim olacak" diye milleti uyutanların hepsi boş yere nara attıklarının da farkına varamadılar... Çünkü erken seçim olmadı, bu gidişle de olmayacak...
Kayseri'den yükselen çığlık...
Yazının başında "anket" dedik ya, bunların büyük bölümünün masa başında yapılmış rant amaçlı, toplumu rehavete sürüklemeye ve algı yaratmaya hizmet eden rakamsal abur cuburlardan ileri gitmediği onlarca kez ortaya çıktı...
Son yıllardaki anketlerin çoğunda ortaya serilen "çok farklı sonuçlar" sadece araştırma şirketlerinin içinde yuvalandığı "çelişki"yi anlatmıyor, partilerin sözde anketlerle nasıl uyutulduğunu da açığa çıkartıyor...
Aslında anket falan yapmaya gerek yok bu ülkede...
Köylerin- ilçelerin, çarşının- pazarın ve sokakların sesini dinlemek, markette- çarşıda- pazarda fiyat etiketlerine bakmak, işsizliğin nasıl bu kaos yarattığını tespit etmek ve ülkenin zam- yokluk- pahalılık girdabında adeta sosyal patlama yaşadığını anlamak için anket yapmaya gerek kalmıyor...
Evet; AKP'nin oy kaybettiğini görmek için de sözde anketlerin içine gömülmenin manası yok...
Çünkü siyasi partilerin içinde bulundukları gidişat her açıdan kendini göstermeye yetiyor...
Ne yazık ki ideolojisinden uzaklaşan ve bünyesindeki Atatürk düşmanlarıyla (!!!) toplumun iyice tepkisini çeken CHP, daha önce de vurguladığımız gibi (yüzde 23-25 bandında) yerinde saymaya devam ediyor...
Üç yıl önce kurulan ve kimi anketlerde oy oranı
"yüzde 20" olarak gösterilen İYİ Parti'nin hangi partilerden, "niçin" oy aldığı da bu kapsamda çok net anlaşılıyor...
Bir kez daha vurgulayalım ki, PKK ile bağını koparmayan ve Selahattin Demirtaş'ın da ısrarla "HDP Öcalan'ın projesidir" dediği bir siyaset anlayışının, şiddeti dayatarak kazanım elde etme stratejisinin arkasına saklanması artık Kürt seçmenin de tepkisini çekiyor, örgütleri, belediye başkanları ve liderleri etkisiz kılınmış olan HDP'yi eritmeye devam ediyor...
Ve çok önemli bir konu var ki, Atatürk'e vurgu yapan yeni partiler kurulmaya devam ederken, iktidar da- muhalefet de yaşadıkları erozyondan bir türlü ders almıyor...
Peki bu saptamaları kanıtlayan gerekçeler nedir?.. İşte burada akıllara ilk önce masa başındakilerin değil, meydanlardaki mitinglerin çarpıcı ve de sarsıcı sonuçları geliyor...
Yaşa Mustafa Kemal Paşa...
Merkez sağın, hatta milliyetçi seçmenin ağırlıkta olduğu Kayseri'de (hani şu CHP'nin birden fazla milletvekili çıkaramadığı "Anadolu kaplanları"nın kentinde) geçen hafta kamuoyuna öyle muhteşem bir görüntü yansıdı ki, sadece siyasi partilerin değil, partileri hortumlayan sözde anket firmalarının suratına da bir şamar gibi indi...
Erciyes Üniversitesi'nin bahar şenliğinde toplanan on binlerce gencin hep birlikte "Yaşa Mustafa Kemal Paşa" diyerek, İzmir Marşı'nı söylemesinin yarattığı o muhteşem coşku tüm Türkiye'nin yüreğine su serpti, toplumdaki umutları yükseltti...
CHP'nin yüksek oy aldığı İzmir ya da İstanbul'un sahil ilçelerinden biri değildi orası... Tam aksine "Yaşa Mustafa Kemal Paşa" çığlıklarının alarm verircesine, ortalığı inlettiği şehir, sol siyasetin de en zayıf olduğu Kayseri'ydi...
Bahar şenliğinde, on binlerce gencin ağzından İzmir Marşı'nın yürekleri zıplatan coşkusu ODTÜ'deki törenden de bir "dip dalga" gibi tüm Türkiye'ye yayıldı...
Son olarak İstanbul'da, bir özel üniversitede binlerce öğrenci hep bir ağızdan İzmir Marşı'nı söyleyerek sadece topluma, "umut bizde" demek için çırpınmadı, gaflet içerisindeki siyasi odaklara da "uyanın" çağrısı yaptı...
Evet; Türkiye'nin farklı bölgelerinde yüz binlerce öğrencinin hep birlikte Atatürk'e sarılması magazinsel bir olay değil...
Türkiye'nin farklı kültürlerinden okumak için üç kente gelen yüz binlerce öğrencinin aynı marşa odaklanması ve büyük kurtarıcıya bağlılığını göstermesi, bir kez daha vurgulayalım ki, gericiliğe- bölücüğe taviz veren muhalefete, cumhuriyetin kazanımları ve Tevhidi Tedrisat'ı hedef alan AKP'ye, iktidarın yıkımlarını örtbas eden yandaş medyaya ve Atatürk'e- cumhuriyete- laikliğe yönelik saldırıları gaflet içinde izleyen sözde muhalefet medyasına sert bir uyarı olarak tarihe yazılmıştır...
Atatürk bu ülkeyi gençliğe boşu boşuna emanet etmedi çünkü...
Cumhuriyet, Atatürk ve laiklik ne kadar saldırı altında olursa olsun, iktidar ve muhalefet odakları ne kadar gaflet içerisinde savrulursa savrulsun, Türkiye'nin farklı ilçelerinden gelmiş yüz binlerce gencin aynı çığlığı atması, tokattan da öte bir meydan okumadır da...
"Gaflet- dalalet ve ihanet" içerisinde olanlar ister ders alsınlar bu çığlıklardan, isterlerse almasınlar!.. Çünkü Türk gençliği rotayı çizmiş, aydınlığı işaret etmiştir...
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac