MİSLİYLE İHANET, MİSLİYLE EDEBİYAT!..

Henüz 5 yıl öncesiydi... O zamanlar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet devletin derinliklerine bu kadar nüfuz etmemişti!!!
PKK sınır dışında tamamen sıkışmış, Güneydoğu kırsalındaki hücreleri mağaralara çekilmiş, teröristler vur-kaç saldırıları dışında hareket kabiliyetlerini iyice yitirmeye başlamıştı...
Öyle şehirlerde her gün bombalar patlamıyor, patlayıcı yüklü kamyonlar sinsice ölüm saçmıyor, adına “fedai eylemi” denilen canlı bomba saldırılarına cüret bile edilemiyordu...
Bırakın teröristlerin, ellerinde kalaşnikoflarla şehir merkezlerinde “hendek” kazmasını, militanlar pusu ve taciz ateşleriyle ayakta durmaya çalışan hayaletlerden ibaretti!..
Velhasıl o zamanlar devletin bütünlüğü esastı, Türk, Kürt, Arap vs. her etnik yapının ortak huzurunu gözeten bürokrasi anlayışı devlete egemendi...
O zamanlar halkın can güvenliği ve huzuru için canını siper eden asker ve polisler siyaset gafillerince siperden ya da karakollardan çıkartılıp geri plana gönderilmemişti!!!
Meselenin özeti şuydu; 4-5 yıl öncesine kadar “devlet”in terörü bitirme kararlılığı vardı ve PKK daraltılan kıskacın cenderesinde iyice tükenmek üzereydi...

Tiyatronun kanlı sonu!..

Ancak PKK her sıkıştığında ezeli bir plan yine dayatılmaya başlandı... Örgüt 1990’lardan itibaren olduğu gibi, yine iç ve dış işbirlikçilerin desteğiyle “ateşkes” ya da “eylemsizlik” sürecini dayatıyordu...
Çünkü PKK’ya yönelik yürütülen kapsamlı operasyonlar örgütü önemli ölçüde erozyona uğratıyor, teslim olan teröristlerin sayısı artıyor ve PKK’ya katılanların sayısı da iyice azalıyordu...
Hem Avrupa, hem Kuzey Irak’taki Kandil Dağı ve hem de Güneydoğu’daki yapısı iyice darbe alan PKK, İmralı’da yatan Öcalan’la temas yolları da olmayınca “şiddeti dayatarak kazanım” elde etme projesini etkili olarak yürütemiyordu...
İşte 2012’den önce defalarca uygulandığı gibi “ateşkes” ve “eylemsizlik” planı bir kez daha devreye sokuldu... “Barış” uğruna hazırlanan strateji bir kez daha masaya yatırıldı ve nasıl olduysa iç ve dış güçlerin de baskısıyla ikna edilen AKP, adına “açılım” denilen tiyatroyu sergilemeye karar verdi...
Peki sonra ne mi oldu?.. Bir ülkede, 32 yıldır millete kan kusturan ayrılıkçı terör karşısındaki gaflet ne yazık ki hızla ve alkışlarla ihanet çizgisine ulaştırıldı... Hem de siyaset, devlet, medya ve bilumum işbirlikçi korosunca, Doğu ile Batı arasındaki kardeşlik köprüsüne dinamit yerleştirme pahasına!..

İkiyüzlülüğün resmi!..

Şu meşhur “misliyle” muhabbeti de o zamanlar, yani 2012’den itibaren “açılım” sinsiliği sırasında zirve yapmaya başladı...
AKP medyası, PKK’nın yıllardır yürüttüğü ayrılıkçılık propagandasını ne yazık ki “misliyle” alkışlamaktan çekinmedi...
Öcalan’ın uzattığı ellerine ve yaptığı çağrılara bile “misliyle” muhabbet gösterildi... PKK ve Kandil’e misliyle gülücük gönderildi... Siyaset ve devlet, PKK’nın “açılım” isteklerine “misliyle” “açıl”maktan kaçınmadı!..
PKK’nın neredeyse ulusal “kahraman” yaptığı Öcalan’a gazete köşelerinde ve televizyon ekranlarında “misliyle” yağ çekildi, destanlar yazıldı...
Bugün PKK terörüne sözde isyan eden dinci basının utanmaz kalemşorları salt Erdoğan’a yağ çekme uğruna, “açılım” destekçiliği iddiasıyla PKK ve Öcalan’a “misliyle” ilgi gösterdi...
Peki ya, siyasetin gaflet ve ihanet tuzağında “misliyle” sergilediği vahim utanmazlığa ne demeli?..
“PKK ile görüşmedik” iddiasını kanıtlama uğruna “şeref”lerini masaya koyanların, “Oslo” kayıtları ortaya serildiğinde nasıl çuvalladıklarını halk “misliyle” gördü...
Çünkü PKK, devletin Güneydoğu’daki askeri varlığına karşı “misliyle” militan sevkiyatı yaparak yanıt vermişti... Artık Güneydoğu’nun küçük ilçelerinde asker ve polisin “misliyle” PKK’lı vardı...
Unutmayın ki; Oslo’da PKK yöneticisi Sabri Ok’a “şehirlere patlayıcı yığdığınızı biliyoruz” diyen dönemin MİT yetkilisinin aksine, PKK, bombanın yanı sıra “misliyle” silah da depolamıştı kentlere...

Rest, örtbas, nafile!..

Evet; İstanbul-Vezneciler’deki saldırının ardından dünkü birinci sayfasına, “misliyle ödeteceğiz” manşeti atan AKP yandaşı Sabah gazetesinin daha geçen yıl, “PKK şehirlere 20 bin silah yığdı” şeklindeki başlığının yankıları da bugünlerde yaşanan her saldırıda “misliyle” duyuluyor...
Velhasıl AKP yanlısı medyanın neredeyse tamamının dünkü manşetinde, “misliyle karşılık verilecek” muhabbetini görünce, iktidarın “açılım” oyununa düşerek devlette ve millete yarattığı erozyonu bir kez daha “misliyle” anımsamış olduk...
AKP medyası ile korkak matbuat geçmişte teröre karşı dayatılan gaflet ve ihaneti alkışlamasaydı, Erdoğan’ın Vezneciler saldırısının ardından yaptığı, “misliyle karşılık verilecek” şeklindeki, artık bayatlamış meydan okuma sözlerini de derinlemesine sorgularlardı...
Teröre “misliyle” taviz verilen bir ülkede, yaşanan her acının ardından sergilenen meydan okuma, restleşme, gövde gösterisi ve “terörle mücadele” edebiyatı ne geçmişte sergilenen gaflet ve ihaneti örtebiliyor ne de kısa sürede unutturulmaya çalışılan acıları yok edebiliyor...
Bu memleketi Doğusu ve Batısıyla seviyorsanız, son yıllarda siyaset eliyle dayatılan hiçbir rezaleti, gafleti ve ihaneti unutmayın, unutturmayın... Hem de “misliyle!..”
Aksine vatan uğruna ölenlerin kemikleri de “misliyle” sızlar ki, en acısı da odur...
Misliyle öderler... Misliyle ödeteceğiz... Misliyle ödediler...

https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac