Atatürk’ün koltuğuna oturtulan İsmail Kahraman adlı zat, “laiklik yeni anayasada olmamalıdır” diye açıkça cumhuriyete meydan okudu... Bu zatın Eskişehir’de yaptığı bir konuşmada da, cumhuriyeti kuranları “dinsiz”likle suçladığı ortaya çıktı...
Yani Atatürk’ün kurduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı (TBMM) kürsüsünde laiklik düşmanı bir zat oturuyor ve bu şahıs, muhalefetin duyarsızlığı nedeniyle ne yazık ki halen koltuğunda...
Biz de ülkedeki milyonlarca yurttaş gibi birilerinin Kahraman’ın yakasına yapışmasını ve Ata’nın koltuğundan indirilmesini bekledik... Özellikle de cumhuriyeti kuran ana muhalefetten beklenti büyüktü...
CHP’deki sessizliği Muharrem İnce bozdu... İnce, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na öyle bir suç duyurusunda bulundu ki, tokat gibi dersler içeren dilekçesi yalnızca Kahraman ve onun gibi bağnazları değil, bu kafalara bir iki laf etmenin dışında ses çıkarmayan gafilleri de sarsacak cinstendi...
Kahraman’la ilgili “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” nedeniyle kamu davası açılmasını isteyen İnce, “TBMM Başkanı esasen yaşamının önemli bir kısmında bilerek ve isteyerek laik anayasal düzeni ortadan kaldırmayı siyasal amaç edinmiş bir şahıstır” saptaması yaparken, dilekçesinde şu görüşlere yer verdi;
Laiklik özgürlüğün güvencesi...
- Laiklik ortaçağ dogmatizmini yıkarak aklın öncülüğü, bilimin aydınlığı ile gelişen özgürlük ve demokrasi anlayışının, uluslaşmanın, bağımsızlığın, ulusal egemenliğin ve insanlık idealinin temeli olan bir uygar yaşam biçimidir.
- Laiklik insanı kul olmaktan çıkarıp birey yapan, bireye kişiliğini geliştirmesi için özgür düşünce olanaklarını veren bu yolla siyaset-din ve inanç ayrımını gerekli kılarak din ve vicdan özgürlüğünü sağlayan ilkedir.
- Laik ülkelerde, gerçek vicdan özgürlüğünden söz edilebilmesi, laikliğin bu özgürlüğün güvencesi olduğunu göstermektedir.
- Devlet-din özdeşliğinin yol açtığı zararlar laiklikle önlenmiş, çağdaş uygarlık yolu laiklik ilkesiyle açılmış, bağımsız bir hukuk kurumu olarak yeni yapısına kavuşmuştur.
- Demokrasiye geçişin de aracı olan laiklik, Türkiye’nin yaşam felsefesidir. Laik devlette, kutsal din duyguları politikaya, dünya işlerine, hukuksal düzenlemelere kesinlikle karıştırılamaz.
- Anayasanın 14. madde 1. fıkrasında yer alan “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz” hükmü ile temel hak ve özgürlüklerin kötüye kullanılmasının hiçbir koşulda koruma göremeyeceği öngörülmüştür... Sanık İsmail Kahraman bilerek ve isteyerek Anayasal düzeni tümüyle değiştirip ortadan kaldırmayı amaçlayan eylem ve işlemleri alenen icra etmektedir.”
Cumhuriyete sahip çıktı...
Muharrem İnce’nin bu çıkışı son dönemde Meclis’in yanı başında hilafet çığlığı atanlar, meydanlarda şeriat bayraklarıyla dolaşanlar ve son olarak TBMM kürsüsünde laikliğe saldıranlar nedeniyle öfkeli olan milyonların yüreğine su serpmiştir...
Yalova milletvekili İnce, laiklik karşıtı Kahraman’ın yakasına yapışarak aynı zamanda milletvekili yeminine sadık kaldığını gösterdi, taarruz altındaki cumhuriyete ve bağnazların vurmaya çalıştığı laikliğe bir CHP milletvekiline yakışır hareketle sahip çıktı...
Ve en önemlisi ise İnce, Meclis muhalefetinin, AKP’lilerin cumhuriyete yönelik saldırıları karşısında gerekli tepkiyi vermediği bir ortamda, hem kaygılı milyonlarca yurttaşa yalnız olmadıklarını gösterdi hem de CHP’nin kuruluş felsefesine, köklerine ve mücadelesine nasıl kol kanat gerdiğini bir kez daha ifade etmiş oldu...
CHP siyaseti; cumhuriyet, laiklik, insan hakları, aydınlanma ve özgürlüklerin tehdit altında olduğu şu dönemde Muharrem İnce ve arkadaşları gibi davrandıkça büyüyecektir, gericilere taviz vererek değil...
Başbakan asla değişmez!!!
AKP’deki krizin onlarca nedeni var; yeni anayasa ve “başkanlık” meselesi nedeniyle Davutoğlu-Erdoğan arasındaki görüş ayrılıkları, cemaate yönelik operasyonlara bakış açısı, Suriye meselesi, kadrolaşma sorunları ve parti içi iktidar kavgaları...
Tüm bu sorunlar ve perde gerisindeki bilinmeyenlerin ciddi bir krize yol açacağı haftalardır belliydi... Nihayet Davutoğlu ile Erdoğan arasında önceki gün yapılan uzun görüşmenin ardından Mayıs sonunda AKP kongresi için karar çıktı...
AKP cephesinde bir şaşkınlık ki sormayın... En çok da yandaş kiralık kalemşorlar şaşırmış vaziyette... Çünkü önlerini göremiyorlar ve saf tutmaya çalışırken yalpalıyorlar... Eeee... işin sonunda en küçük hatada şutlanmak da var!.. Baksanıza, Milli Görüşçüler mutlak hakimiyet için en yakınlarına bile acımıyorlar!..
Gazete köşelerinde ve sosyal medyada ise Spor Toto oynarcasına tahmin yarışıyla birlikte, herkes kendi lider adayını öne çıkartmak ve parlatmak için çırpındıkça çırpınıyor...
Davutoğlu gitti de “yeni genel başkan kim olacak?..” Şu mu olacak, bu mu olacak, öbürü mü gelecek, sürpriz mi çıkacak?..
Cumhuriyetin konumu ve ülkenin gidişatı açısından düşünenler, “AKP var olduğu sürece koltukta kimin oturacağı da önemli değil” diyerek, zaten kişi değil ideolojiyle ilgili kaygılarını dillendiriyorlar...
Peki, yeni genel başkan için tahmin yarışına giren zavallılara ne demeli?.. Be karpuz kafalılar, siyasetin “tek” adamlığa teslim olduğu şu dönemde kimin başbakan olacağının ne önemi var ki?.. Nihayetinde; her kimle olursa olsun, her koşulda AKP’yi Erdoğan yönetmiyor mu zaten?..
Şu zavallı gafiller ANAP döneminden bu yana siyasetin aktörleriyle değil figüranlarıyla uğraşmaktan ne zaman vazgeçecekler acaba?..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac