MÜRİT HUKUKUNUN DERİN YARALARI!..
Ne yapacağız yani; kuşatmanın, işgalin, yağmanın, haksızlığın, vurgunun, adaletsizliğin ve cemaat faşizminin üzerine ülke olarak bir bardak su mu içeceğiz?..
Mürit-militan bürokratik kuşatmanın molla-medrese hattında, devletin ince damarlarına kadar sızan ihanet kollarından saçılan kanunsuzluklar yapıldığıyla-olduğuyla mı kalacak?..
“Oldu bitti geldi geçti” pervasızlığıyla “zararın neresinden dönersek kazançtır” kafasıyla mı hareket edecek bu ülke?..
Yukarıdaki soruların yanıtları külliyen “evet” ise vah bu devletin de milletinde haline!..
Diyecek ki kimileri, “AKP kendi yarattığı canavarı temizliyor ya?.. Emniyette, bürokraside, TSK’da en alttan en üste kadar örgütlenen FETÖ yapısı yavaş yavaş dağıtılıyor ya?..”
Evet, AKP son aylarda eski ortağının kuşatmasını dağıtmak için çalışıyor... Askerden polise, doktordan öğretmene, memurdan sanayiciye kadar imam-mürit hattında müthiş bir “terörist” avı sürüyor bu ülkede...
Velhasıl 30 binden fazla tutuklu FETÖ’cü, en az 200 bin görevden alınan ya da tamamen tasfiye edilen militan-mürit ordusunun deşifre olduğu varsayılıyor!..
FETÖ ekonomisinin can damarlarının kesilmesi, işadamlarının tutuklanması, mürit oldukları pek bilinmeyen, tatlıcıdan müteahhidine kadar yüzlerce gizli FETÖ üyesini bertaraf etmek için operasyonlar durmuyor... Çünkü her gün yeni hücrelere müdahale ediliyor...
AHTAPOTUN CÜPPELİ KOLLARI...
Yine de herkes çok şaşkın... Çünkü en profesyonel istihbarat örgütlerini bile kıskandıracak şekilde, kasetçilikten “bylock” tezgahına kadar sinsice yürütülen haberleşme ağının arkasında, devletin damarlarına sızan bir ahtapotun hangi kolları olduğu da tam olarak anlaşılamıyor...
Meğerse, baba kızının, öğrenci öğretmeninin, hasta doktorunun, astsubay üstünün, polis kendi amirinin FETÖ’cü olduğundan habersiz yaşamış bu ülkede!.. Vah ki ne vah?..
Hatta ve hatta, Genelkurmay Başkanı’nın kendi emir subayından, Cumhurbaşkanının ise yaverlerinin FETÖ müridi olduğundan habersiz devleti yönetmeye çalışması gibi bir şaşkınlık da çıktı ortaya!..
Ne acı değil mi; devlette bir bürokrat yok ki, arkasında bir “Brütüs” olmasın!.. Böylesine bir acizlik, gaflet, dalalet ve hatta göz yumanlarda olduğu gibi, ürkütücü bir ihanet içinde yürümüş devlet cemaat yollarında!..
El öperek, her istenilen verilerek, “hasret kaldık, dön artık vatana” nidaları atılarak, devletin kesesinden büyütülerek, bürokrasinin sırtında beslenerek ve himmet-haraç hattında palazlandırılarak en az 30 yıl süren bir “beraber yürüdük biz bu yollarda” tiyatrosudur bu...
UYARIYI GÖRMEYEN İŞBİRLİKÇİLER...
Yukarıdaki manzaranın farkındadır az buçuk okuyanlar, ilgililer ve en çok da vatanseverler... Yani FETÖ tehlikesine AKP henüz uyanmadan yıllar önce dikkat çeken, kaygı duyan ve de isyan edenler çoktur...
Aydınlık dergisinin en az 10 yıl önce, “Fethullah emniyeti ele geçirdi” gibi başlıklarla kapak yaptığı dehşetengiz öngörü içeren o müthiş haberleri kim unutabilir ki?.. Gafillere ebediyen tam kapaktır onlar...
Ancak vatanseverler, aydınlar, solcular, Atatürkçüler, cumhuriyetçiler meselenin tehdit kökenleri ve vahim geçmişini biliyordu da, devlet, ANAP, DYP, RP, AKP ve diğerleri “nasıl oldu da yıllar boyu bilemediler” sorusu hep yanıt arayacaktır...
İşte bu yüzden, yazının başında ki “oldu, bitti mi” cümlesiyle öne çıkartmaya çalıştığımız asıl gaflete ve ihanete gelelim...
Evet; FETÖ operasyonlarında devletin 15 bin hakim ve savcısından en az 7500’ü bertaraf edildi deniliyor... Ve yüzlerce avukat da...
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen FETÖ soruşturması kapsamında tutuklandıktan sonra etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak itirafçı olan eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici’nin ifadeleri ise örgütün yargı içerisindeki vahim yapısının tepelere tırmandığını kanıtlamış...
2011 yılında Yargıtay ve Danıştay üyelerinin nasıl seçildiğini anlatırken, buralara sızmış 94 FETÖ üyesi hakim ve savcının ismini de veren Hamsici’nin aşağıdaki ifadeleri ise yargının tepesinin nasıl kuşatıldığını gözler önüne seriyor. İşte söyledikleri;
“Cemaat üyeleri ile hakimevinde 3 defa bir araya geldik. Bu toplantılarda da Yargıtay ve Danıştay’a seçilecek isimler belirlendi. Cemaatin belirlediği isimler Yargıtay için 108 kişi aynen kendini korudu. Bizim ve diğer üyelerin belirlediği bazı isimler de listeye girince sayı 180’e kadar çıktı. Ancak resmi seçim sonucu, cemaatin daha önce belirlediği 108 adaydan 107 kişi aynen Yargıtay üyesi seçildi. Danıştay’da ise cemaatin belirlediği tüm adaylar seçilmiş oldu.”
ADALET GERİ GELECEK Mİ?..
Fethullahçılar, devletin en kritik kurumlarından olan yargıyı neredeyse tamamen ele geçirdiklerine göre şimdi asıl soruya gelelim;
FETÖ yargıyı müritleriyle kuşattığına göre en azından son 15 yıl içerisinde bu ülkede mahkemelerin verdiği kararlar ne kadar adaletliydi acaba?..
Ekonomik anlaşmazlıklardan ihalelere, ceza davalarından diğer tüm suç dosyalarına kadar verilen kararlar ne kadar tarafsızdı ya da cemaat ne kadar korundu buralarda?..
FETÖ’cüler; siyaset, bürokrasi ve ekonomideki güçlerini arttırmaya çalışırken, adalet mekanizması üzerinden devlete, yurttaşa, mağdura, haklıya, alacaklıya ve tasfiye edilen bürokrasiye ne kadar zulüm yaptılar?..
Kısacası, devlet son 15 yılda gerçek adaleti dağıtabildi mi bu ülkede?.. Kuşkulu, FETÖ yanlısı kararlarla kapatılmış kaç yüz bin dosya vardır ve bunun cemaat ekonomisiyle örgütlenmesine katkısı hangi boyutlardadır acaba?..
FETÖ operasyonlarında en vahim kuşkular bunlar olmalı değil mi?.. Çünkü adaletin olmadığı yerde anarşi doğar... O halde Adalet Bakanlığı araştırıyor mu acaba ihanet müritlerinin son yıllarda, sözde dağıttığı sahte adaletin derin yaralarını?..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac