REINA'da ASLINDA BUNLAR mı OLDU?..

Reina saldırganı nasıl oldu da elini kolunu sallayarak gece kulübünün önüne kadar gelebildi?.. Saldırgan, binanın içini biliyormuş gibi nasıl dolaşabildi?..

İçeride ona yardım eden birileri mi vardı?.. Nasıl oldu da katliamı yaptıktan sonra rahatlıkla üzerini değiştirerek kaçabildi?..

Adı bile açıklanmayan teröristin çektiği selfie videosu nasıl oldu da olağanüstü bir hızla polisin eline geçti ve medyaya sızdırıldı?..

Büyük katliam planlayan bir terörist önceden selfie çekip arkadaşlarına gönderir mi?... Böylesine apaçık iz bırakmak IŞİD gibi sinsice hareket eden bir örgütün yeni propaganda yöntemi mi?..

Gelelim Reina’nın içine... Katledilen turistlerin çoğu gerçekten Suudi krallığının çocukları mıydı?.. Onlar özellikle mi hedef alındı?.. Peki, Reina’nın içinden katliamın ilk görüntülerini “bir İsrailli”nin yaydığı doğru mu?..

Ve en önemlisi, gece kulübüne gelen Amerikalı’yla ilgili yazılanlar, konuşulanlar, iddialar ne kadar gerçekçi?..

Örneğin; bacağından yaralandığı belirtilen ABD’li William Jake Raak neden kameraların önünde, apar topar memleketine gönderildi?.. Bu şahsın Türkiye’den ayrılırken alaycı bir suratla, çelişkili ifadeler vermesi kuşkulu değil mi?..

Üstelik birlikte Reina’ya geldiğini söylediği ve yaralandığını iddia ettiği 8 arkadaşı neredeydi?.. Onları bırakıp adeta şov yaparak memleketine gitmesi şaşırtıcı değil mi?..

Katliam anında, yani karanlıkta teröristin elindeki silahın “AK-47” olduğunu bilecek kadar cevval olan Jake Raak’ın aslında “bir deniz piyadesi” olduğu ve “Pensilvanya”daki dükkanında askeri malzemeler sattığı doğru mu?..

Raak’ın Türkiye’den ayrılırken başından çıkarmadığı şapkasındaki arma ve yazı gerçekten Pentagon istihbaratının yan kuruluşlarından birine mi aitti?..

Sosyal medyada da bir kargaşa gibi yayılan yukarıdaki iddialar şu an faili meçhul gibi duran Reina katliamını kuşkulu hale getirmeye çalışan komplo teorileri mi, yoksa bir “bit yeniği” olduğu algısının daha fazla dışa vurması mı?..

Belli ki İstanbul polisi bu katliamın failini yakalayarak olayın perde gerisini çözene kadar kuşkular ve iddiaların sonu gelmeyecek...

ATATÜRK’ü VURMANIN ALT YAPISI!..

Ankara’da, AKP destekçisi bir sendika eğitim müfredatını hedef almış... Onlara göre neymiş efendim; “Kemalizm tek tipçi bir eğitim anlayışını dayatıyor”muş!.. Peh... peh... peh!..

Bu zavallılara sormak lazım; FETÖ’nün “eğitim” adı altında devleti teslim alma sisteminden, öğrenci evlerindeki bağnaz “eğitim” rezaletinden ve yurtlardaki sözde “eğitim” tuzağının teröre kadar ulaşmasından hiç mi ders almadınız?..

Nasıl olacakmış eğitim beyler?.. Her tarikatın, her cemaatin kendi kafasına göre, başı-sonu ve içeriği belirsiz, kendi şeyhinin zırvalarını dayatan bir medrese kafası mı düzeltecekmiş eğitim sistemini?..

Eğitim Bir-Sen adlı sendikanın sözde akademisyenlerden oluşan komisyonlara hazırlattığı müfredat raporunun tek hedefi var; eğitim-öğretim sisteminin Atatürk’ten ve de laiklikten arındırılması...

Ve aşağıdaki satırlar da, memleket terörden kan ağlarken tüm dertleri Atatürk olan bu sendikacılara ait;

“Kemalizm, Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze eğitim sisteminin üzerindeki kurucu etkisini sürdürmüştür. Bu ideoloji, devleti bireye önceleyen, farklılıklara izin vermeyen ve tek tipçi bir eğitim anlayışını dayatmaktadır...”

Eğitim Bir-Sen belli ki, bağnazların da sıklıkla başvurduğu sinsi bir takiyeci yaklaşıma sığınarak, “Kemalizm” üzerinden aslında Atatürk’ü ve onun aydınlanma devrimini hedef alıyor...

Yani sendikanın çağdaş eğitimi hedef alan raporunun tepki çekmesinden sonra “biz Atatürk demedik, Kemalizm dedik” şeklindeki savunması da bu takiyeci hezeyanı katmerleştirmekten öteye gitmiyor...

ŞAHİNBEY’de BAĞNAZLIK!..

- Zaruret olduğu takdirde bir tüccar yüzü açık bir kadına bakabilirmiş!..

- Batı medeniyeti kadını benliğinden çıkarmışmış!.. Nişanlı çiftler birbirlerine dokunmamalıymış!.. Kadınlar mecbur kalmadıkça yalnız başlarına taksiye binmemeliymiş.!

- “Fuhuş kapısı önce bakışla aralanır”mış!..

- Futbol ve piyango “resmi” uyuşturucuymuş!.. Mağaza vitrinleri, tabelalar, gazete, dergi, televizyon “uyuşturucu”ymuş, TRT de bu uyuşturucunun bir parçasıymış!..

Bu zırvalar “Kadın ve aile ilmihali” adlı bir kitapta yer alıyor... Ve safsataların yer aldığı bu kitaptan binlercesi AKP’li Mehmet Tahmazoğlu’nun yönettiği Gaziantep- Şahinbey Belediyesi tarafından yurttaşlara dağıtılmış...

Neresinden tutsanız çağdışılık ve rezalet... Yani toplumun yaşam tarzına müdahalenin AKP’li belediye eliyle resmen yaygınlaştırılması...

Bu rezaleti ortaya çıkartan Şahinbey Belediyesi’nin en genç meclis üyesi CHP’li Uğur Kalkan...

Videodan izledik; Tahmazoğlu, bu bağnaz satırların belediye eliyle yaygınlaştırılmasının sebebini soran Kalkan’ı mecliste konuşturmamak için her şeyi yapmış... Yani skandal icraatının tutanaklara geçmemesi için çırpınıp durmuş...

Tahmazoğlu o kadar komik ki, ısrarla “kafana uymayan bir yer varsa yazılı getir bana” diyerek Kalkan’ı susturmaya çalışırken, aslında o kitaptaki saçmalıkları onayladığını da göstermeye çalışmış...

Adını, aydınlanmanın dönüm noktası olan Kurtuluş Savaşı’nın kahramanlarından “Şahinbey”den alan bir ilçede bu kitabın dağıtılması gerçekten çok üzücü... Diyeceksiniz ki, “Tahmazoğlu bu, önceden yaptıklarına bakın ki, kimseyi dinlemez!..”

Doğru vallahi o Tahmazoğlu değil mi ki; ne ilginçse tam da 2013 yerel seçimlerinden kısa süre önce, belediyenin 25 dönümlük iki arsasını Bilal Erdoğan’ın TÜRGEV’ine bağışlayan?..

O Tahmazoğlu değil mi ki, 2016’daki 19 Mayıs kutlamaları için bilboardlara astırdığı afişlerden “Atatürk’ü anma”yı çıkartacak kadar safını iyice belli eden...

Ve o Tahmazoğlu değil mi, her yağmurda Şahinbey’in bataklığa dönüşmesini engellemek yerine, zırva kitapları belediyede dağıtan?..

CHP’nin başarılı meclis üyesi Uğur Kalkan’a bir tavsiyemiz var; çağdaş bir kent olan Gaziantep’in bu tip zihniyetlerden kurtarılması için arkadaşlarıyla birlikte Şahinbey’deki skandalların peşini bırakmasın...

https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac