8 Şubat günü İstanbul Caddebostan Kültür Merkezinde (CKM) bir simpozyum vardı. Katılımcılar Eskişehir milletvekili Süheyl Batum, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, akademisyen Nurşen Mazıcı, kamuoyu araştırmacısı Hakan Bayrakçı ve bendeniz Erol Mütercimler. Moderatörlüğü ise kadınların sevgilisi gazeteci Ayşenur Arslan yaptı.
Çok önemli değerlendirmeler ve saptamalar yapıldı.
CKM, CHP’nin kalesi, kâbesi olan Bağdat Caddesindedir. Buradan da anlaşılacağı gibi, dinleyicilerin neredeyse tamamı CHP seçmeni ya da sempatizanıydı.
Solun, sosyal demokratların geleneksel tavrı eleştiri ve özeleştiridir. CKM’de de böyle oldu. Başka bir deyimle, ağacın kurdunun, içinde olduğunu bir kez daha gördü! Bunun çok olumlu yanları olduğu gibi olumsuz yanları da var.
Olumlu yanı, demokrasinin gereği budur. Olumsuz yanı ise, demokrasi kültürü olmayan Türk toplumunda, eleştiri tamamen yıkıcılığa gitmektedir. Çatışmaya dönmektedir.
Maalesef Türkiye sağının kültüründe ideolojik örgütlerde ve siyasal partilerde, öz eleştiri yoktur. Herkesin bildiği gibi, Türkiye’de halk, siyasal iktidarları yıllar boyunca sağcı partilere verdi. Tabii ki halk, demokrasi kurulmasın demiyor, tam tersine demokratik bir tavırla seçim sandığına gidiyor. Bu partilere oy veriyor. DP, AP, ANAP ve AKP sürekli iktidara taşındı. Yıl 1946 çok partili siyasal sisteme geçtik, yıl 2014 oldu, seçmen, sol ya da sosyal demokratları hiçbir zaman tek başına iktidarı vermedi. Ancak sağ siyasal partilerde, parti içi demokrasi yok. Bu nedenle de ülkede demokrasi yaratılamıyor.
AKP’nin İstanbul ilçelerinin belediye başkan adayları çoktan belli olduğu halde, CHP henüz bu adaylarını açıklamamıştır. Bu nedenle de dayanılmaz bir gerginlik yaşanmaktadır. Örneğin, Kadıköy ilçesinin adaylarından Selami Öztürk daha Temmuz ayında adaylığını açıklamışken, hâlâ beklemekte. Gazetelerde de, Sabancı Holding’den bir hanımefendinin Kadıköy’e başkan adayı olacağı yazılmıştır. Bunun tepkisi de salonda yankılandı.
Dedikodu alıp başını gitmiştir. Örneğin, Milliyet gazetesinde yayınlanan bir habere göre Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen’in yerine, akademisyen Deniz Ülke Arıboğan gösterilecekmiş. Üstelik bu habere göre, bizzat Kemal Kılıçdaroğlu aday göstermiş. Bunu gazeteden okuyunca, salon bir anda karıştı.
Çünkü, CHP’nin kökü, özü, devrimciliktir. Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin partileşmesidir. İlk büyük Kongresi Sivas Kongresidir. Laik Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur. Kurucusunun Gazi Mustafa Kemal Paşa olması nedeniyle, Atatürk’ün vizyonu egemen olmaya devam etmelidir. Yeni ya da yeniden CHP saçmalığı kabul edilemez. Akil adamlığa soyunmuş birisinin CHP’de yeri olamaz. Ergenekon, Balyoz gibi davalar sürecinde televizyon kanallarında acımasızca konuşmuş birisini burada yeri olamaz. Başka nitelikler de dile getirildi.
Toplantının sonunda CHP’nin üst düzey yöneticilerinden birisini aradım ve salondaki tepkiyi aktardım. Ve sordum. Bakırköy adayı doğru mu?
Cevap olarak şunu söyledi: “ Milliyet’teki bu haber tamamen asparagas. Bu hanımefendinin adı bile geçmedi.” Düşünmek gerekiyor. Bu haberi uydurmak gereksinimi neden doğdu? Ya da kimler üretti?
Peki, başkan adayının adını bana söyledi mi? Size söylemem!
Salon neredeyse tamamen CHP seçmeniydi ama partilerine de müthiş tepkiliydiler. Belli ki, bekledikleri, sertlik ve açıklıkta politikalar göremiyorlardı. Aslında neyi istediklerini kendileri biliyor muydu? Gerçekten anlamadım.
Nurşen Mazıcı, kafa atacak bir lider gerekir diyordu. Ayşenur Arslan da, Ümit Kocasakal’a hitaben, “kafa atacak birisi” diye hitap edince, salon gülmekten kırıldı geçti.
Süheyl Batum’un parti içinden aktardığı gerçekler ise, salonda soğuk duş etkisi yarattı. Batum’un konuşması, CHP’nin sol geleneğinde bizlere başka partilerde görülmeyen, sert eleştiri yapılabildiğini gösterdi . Demokrasi adına umutlandık.
Çıkan bir başka sonuç ise, stratejinin tanımından yola çıkıldı. “Olanaklarla koşulları örtüştürme sanatı” olarak en yalın şeklide tanımı yapılan stratejiye göre, partililerin bir kısmının karşı çıktığı Ankara adayı Mansur’un Yavaş’ın doğru seçim olduğu ortaya çıktı.
İstanbul için gösterilen aday olan Mustafa Sarıgül’e de geçmişte adının karıştığı bazı olumsuzluklar nedeniyle, azımsanmayacak sayıda CHP’linin tepkisi vardı. Onlara da bunun yanlış olduğu anlatıldı.
İlk adımda İstanbul’da AKP’nin mağlup edilmesinin hedef amaç olduğu hatırlatıldı. Eğer Ankara ve İstanbul gibi stratejik kentleri eğer CHP kazanırsa ya da AKP kaybederse, bunun genel seçimler için önemli bir gösterge olacağı ifade edildi.
Bu toplantıdan çıkardığım sonuç şu oldu. Sempatizanlık yeterli değil, duygudan uzak kalınarak, matematik akıl egemen olmalıdır.
Bu yazı kaleme alındığında Kılıçdaroğlu, İstanbul’un ilçe adaylarını açıkladı. Bir sonraki yazıda bunu yorumlayacağım.