SIĞINMACILAR VATANDAŞ YAPILIRKEN, TÜRKİYE'den GİDENLERİN FARKINDA mısınız?

Son 3 yıldır Türkiye’den batıya göçmek isteyenlerin, bu amaçla girişimde bulunanların sayısında patlama var. Yapılan bir araştırmaya göre; nitelikli, yüksek eğitimli profesyoneller arasında (özellikle akademisyenler, mühendisler, bilişimciler) bu oran yüzde 30 artmış. En çok tercih edilen ülkeler ABD, İngiltere, Almanya ve Kanada. (Dr. Tolga Gürakar, Gülgün Feyman’la “Nasıl Yani” programı, Ulusal Kanal, 26. 12. 2016). Batının büyük üniversiteleri, “scholars at risk”, “academics at risk” programları kapsamında, Türkiye’den başvuru yapan bilim insanlarına daha fazla kontenjan ayıracaklarını açıkladılar. Türkiye’den de son bir yılda çok sayıda başvuru yapıldı. Yakın zamana dek AKP’yle el ele olan, son birkaç yılda ters düşen Cengiz Çandar gibilerine zaten batıda kapılar her zaman ardına kadar açıktı. Bu kez de öyle oldu. Bu noktada asıl sorun; Türkiye gibi, kaynakları sınırlı bir ülkenin, dişinden tırnağından artırarak okuttuğu, yetiştirdiği parlak beyinlerin yurt dışına göçmesinin orta ve uzun vadeli maliyetinin yüksekliği. Ve asıl soru; Türkiye’nin sorunlarının, Türkiye’yi Türkiye’den yönetme iddiasını taşıyanlar tarafından nasıl çözüleceği.

ABD, Kanada, Avustralya gibi yoğun göçmen alan ülkeler, son yıllarda daha az göçmen alıyorlar. Buna karşılık, Avrupa Birliği’nin Doğu Bloku kökenli üyeleri ve İspanya, Portekiz, Yunanistan gibi ekonomisi zorda olan üyeleri, adeta kampanya yaparak, gazete ilanı vererek, kendi pasaportlarını satışa çıkarıyorlar. Bu durum, sadece onların sefaletini, çaresizliğini, perişanlığını göstermiyor. Bu ülkelere göçmek isteyen bizim gençlerimizin de umutsuzluğunu, yılgınlığını, karamsarlığını gösteriyor. Söz konusu ülkeler, neredeyse pazarda çığırtkan tutup “Şu kadar avroya oturma izni, bu kadar avroya vatandaşlık veriyoruz” diyecek haldeler. Bu parayı veren ve Türkiye’den umudunu kesen zenginimiz de çok. Çoğunluğu çocuklarının geleceği için yapıyorlar bu yatırımı.

O kadar parası olmayanlar da, her ne pahasına olursa olsun kapağı yurt dışına atmak için her yolu deniyorlar. Aralarında “Ne iş olsa yaparım” diyen de var, yabancı istihbarat örgütlerinin ağına “akademik faaliyet” görüntüsü altında takılan da. Misal; Oxford Üniversitesi kütüphane ve arşivlerini Türkiye’de Kürt meselesi çalışmak isteyenlere açarak, burs veriyor. Türkiye’de HDP’nin seçmen tabanını, Avustralyalı bilim insanı çalışıyor. Suriyeli sığınmacıların Türkiye’nin toplumsal yapısı üzerindeki etkilerini çalışmak için de Norveç, doktora bursu veriyor. Unutmayalım, batıda büyük üniversitelerin bursları, doktora salonları sadece akademik faaliyet için kullanılmaz. Servislerin de av sahasıdır. Türkiye’nin tarımını geliştirmek, sanayileşmesini hızlandırmak, toprak reformunu hayata geçirmek, kalkınma planlarını güncellemek, bağımsız bir dış politika için seçenek oluşturmak için çalışanlara burs verilmez.

MESELENİN BAM TELİ

Devletler hukuku bilgilerimizi tazeleyelim: Sonradan vatandaşlık statüsü döneme, koşullara, ihtiyaçlara, bu statüyü veren ülkenin ekonomik, endüstriyel, bilimsel, teknolojik gereksinimlerine, elindeki insan malzemesine, ikili – çok taraflı ilişkilerine göre değişir. Yaygın olarak doğum yoluyla, evlenme yoluyla edinilen vatandaşlık statüsü, yukarıda anılan ihtiyaçlara koşut olarak başka yollardan da verilir. Misal; gayrimenkul edinerek, yatırım yaparak, belli bir süre oturarak, özel durumlar, özel kişiler gözetilerek. Yani sanat, spor, bilim, kültür insanlarına verilerek. Ülkemizde milli atlet Elvan’a, kulüplerimizde futbol oynayan yabancılara verilen Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı hemen akla gelen örneklerdir.  

Anımsanacağı üzere ülkemizdeki Suriyeli sığınmacıların bir bölümüne Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verilmesi gündeme geldi birkaç ay önce. Hükümet o dönem, Suriyelilere Türkçe bilme şartı, 5 yıl ikamet şartı, hayatını, faaliyetlerini Türkiye’de sürdürme şartı, meslek sahibi olma şartı, milli güvenlik ve asayiş açısından uygunluk şartı, kamu düzenine uygunluk şartı getireceğini açıkladı. Milyonlarca Suriyeli sığınmacıya Türkiye’nin vatandaşlık vermesinin olanaksızlığı yanında, Suriye’ye karşı çok düşmanca bir tavır olacağı da hatırlatıldı hükümete. Dahası, 1939’da Hatay’ın anavatana katılmasından bu yana nüfus ve vatandaşlık konusu üzerinde çok hassas olan Türkiye’nin, bu yönde adım atmasının, kendi ayağına kurşun sıkmak olacağı belirtildi. Zira Türkiye, Selçuklu yadigârı olan Irak ve Suriye Türkmenlerine bile değil vatandaşlık vermek, sahip çıkmazken; Batı Trakya’daki, Makedonya’daki Türklere (o bölgelerdeki ilgi, etki sahasını da gözeterek) vatandaşlık vermezken; Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verirse, Türkmenler ve Türklerin kalbini daha da fazla kırmış, onları daha da çok üzmüş olacaktı.

Suriye iç savaşından sonra ülkesi dışına çıkan Suriyeli sayısı 6.5 milyonu buldu. Bunun yaklaşık 4.5 milyonu ülkemizde. Birer milyona yakını Lübnan ve Ürdün’de. Avrupa Suriyeli sığınmacılar arasından doktorları, mühendisleri, sanat tarihçilerini, teknik elemanları seçip, aldı. Türkiye ise Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ni güncellediği zaman, Suriye’den gelenlerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapılmayacağı hükmünü getirmişti. Yani; Suriyelilere vatandaşlık verilmesi söz konusu olursa, bu hükmün de değiştirilmesi gerekiyor. Suriyeli sığınmacılar için en az 14 milyar dolar harcayan Türkiye’nin, hesaplamalara göre; en az 300 bin Suriyeli sığınmacıya vatandaşlık vereceği açıklandı. Halen Türk vatandaşlığına en yüksek talep Afganistan’dan geliyor. Türkiye, istisnalar hariç, Avrupa dışından gelenlere mültecilik hakkı vermiyor.

SIĞINMACI KİM, MÜLTECİ KİM?

Sığınmacı kavramı sistemimizde yok. Hâlihazırdaki Suriyeliler geçici sığınmacı statüsünde, mülteci değil. O nedenle Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar için “mülteci” denmesi yanlış. Devletler hukukunda mülteci, sığınmacı, göçmen farklı statüler. Mülteci; iltica talebinde bulunan ve bu talebi kabul edilen kişidir. Sığınmacı; mülteci olmaya adaydır. Uluslararası koruma arayan, statüsü resmen belirlenmemiş kişidir. Göçmen; genellikle ekonomik, politik gerekçelerle ülkesinden ayrılan, başka bir ülkede yaşayan kişidir.

Suriye politikası hatalarla dolu olan Türkiye’nin; ülkemizdeki Suriyelilerin konumunu, yoksulluğunu, çaresizliğini, hukuksal statüsünü tartıştığı bir süreçte, kendi evlatlarının yurt dışına çıkışına tanıklık etmesi elbette üzücü ve düşündürücüdür. Karamsarlığı beslemektedir. Beyin göçünün tersine göçe dönmesi için çabalamak, bunun için gereken siyasal, toplumsal, ekonomik, hukuksal, akademik iklimi oluşturmak gerekir. 

Kıssadan Hisse: Rahmetli Kayhan şarkısında “Gurbette akşam çok zor, çok zor. Gurbette akşam sohbete dost yok” derdi. Gurbette yaşayanlar bilir: Köksüz olmak, öksüz olmaktan daha ağırdır.