SINIRA AKIN, TEHLİKE YAKIN!..
Türkiye'de sığınmacılara yönelik tepkiler son bir hafta içerisinde doruğa ulaştı, sosyal medyada infial var... Peki ya asıl tehdit nereye uzanacak?..
Antalya halinden 5 liraya alınan domatesin İstanbul'da 30 liraya yükselmesi gibi fahiş fiyat politikası toplumun zaten sabrını tüketmişken, bir de sayıları 10 milyona yaklaşan sığınmacı ya da kaçak göçmenlerin hem istihdam, hem de tüketimde yarattıkları darboğaz var ki, toplumdaki infiali iyice körüklüyor...
Afgan, Suriyeli, Pakistanlı ya da benzeri ülkelerden kaçarak Türkiye'ye yerleşmiş sığınmacı-kaçak göçmenlerin asayiş açısından yol açtıkları vahim sıkıntılar yetmezmiş gibi; Afrika ve Ortadoğu ülkelerindeki sorunları bahane edenlerin adeta kurtuluş kapısı olarak kullandıkları Türkiye sınırlarından girişlerinin devam etmesi derin bir çelişki de yaratıyor!!!
Sığınmacı kaçakların hem asayiş olaylarına yol açması, hem toplumu kışkırtacak davranışları arttırması ve hem de büyük kentlerin göbeğinde gettolar yaratarak sınırları iyice zorlaması toplumda zaten öfke yaratmışken, en önemli soru yanıt arıyor;
"Bu kadar tepkiye rağmen Irak, İran, Suriye sınırlarından kaçaklar halen nasıl girebiliyor?.."
Sığınmacı sorununun giderek bir "millî güvenlik meselesi" haline geldiğini kanıtlayan her gün onlarca video da yayımlanıyor sosyal medyada...
Bu videolar, Türk vatandaşlığı pazarlayan Arap sığınmacıların ofislerindeki faaliyetleri, ellerinde Türk pasaportlarıyla şov yapanları ya da nüfus müdürlüklerinde işlem yapanların büyük bölümünün sığınmacı olduğunu gösteren görüntülerden ibaret değil...
Neredeyse Türkiye'nin her tarafında yol açtıkları asayiş sorunları (gasp-cinayet-taciz-tecavüz-soygun-hırsızlık) gibi olayların yanı sıra, sığınmacı ve kaçakların sosyal medya kışkırtıcılığı da var ki, tam anlamıyla utanmazca bir pervasızlık!..
Sokaklarda, parklarda, caddelerde, iş yerlerinde kadınları görüntüleyerek, bunları sosyal medya platformlarında rayting malzemesi gibi pazarlayan soytarıların yol açtığı kışkırtmalarla birlikte, sığınmacı, kaçak meselesinin asıl çıkmazı da yansıyor videolara...
İşte o videolar; sınırlardaki 1028 kilometrelik duvara, tel örgülere, gözetleme kuleleri ve güvenlik zincirlerine rağmen nasıl oluyor da kaçak göçmenlerin ellerini kollarını sallayarak (vadileri-ovaları aşarak) Türkiye'ye gelebildiklerini de sorgulatmaya devam ediyor...
Suçlu sadece insan kaçakçıları mı?.. Bölgedeki yetkililerin ihmali ya da suçu yok mu?..
50 BİN SURİYELİ SUÇA KARIŞTI...
Peki; sığınmacılara-kaçak göçmenlere yönelik tepkiler son bir haftada infiale yol açmışken, aynı zamanda (sınırların delik deşik olabilmesi) nasıl tartışılabiliyor acaba?..
Yani sığınmacı meselesi iyice kangrenleşmişken ve 10 milyonu aşan bu kitlenin yol açtığı sosyo ekonomik sorunlar güvenlik meseleleriyle birlikte büyümüşken, adeta yangına benzin yetiştirircesine kaçaklar nasıl girebiliyor Türkiye'ye?..
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Şubat ayı ortasında (3 milyon 700 bin Suriyeliden 2020'de 37 bin 418, 2021'de 50 bin 231'inin suça karıştığını açıklamışken) yani, sığınmacı-kaçak göçmen çıkmazının yol açtığı asayiş olayları zirve yapmışken, diğer yandan toplumu muzlu-nargileli danslı şaklabanlıklarla kışkırtanların alaycılığı furyaya dönüşmüşken, nasıl oluyor da, devlet tüm gücünü kullanarak sınırları kontrol altında tutamıyor?..
Videolar üzerinden, "Biz burada kalacağız, siz gideceksiniz" şeklindeki sığınmacı kışkırtıcılığının geçen hafta İstanbul'da olduğu gibi bir Suriyeli'nin dükkanın önüne sandalye atarak elindeki bıçakla 'erkek olan gelsin' şeklinde tehditler savurmasına kadar gelebilmesinden nasıl ders almıyor AKP yöneticileri?..
Evet; sığınmacı ya da kaçak göçmen sorununun kangrenleştiğini gösteren her gün yüzlerce video medyaya yansırken;
bu pervasızlık sadece yabancı fonlardan beslenen paçavraların asayişi bozan yabancıların sınır dışı edilmesine karşı çıkmasından değil, sınırlardaki "açık"lardan da cesaret alıyor... Peki, sınırlarda gerçekten neler oluyor?..
KAPIDA BEKLEYEN TEHDİT!..
Muhalefet liderleri sınırların delik deşik olduğunu gerekçe göstererek AKP'yi hedef alırken, devletin çeşitli kurumlarından farklı bilgiler de geliyor...
Devletin Anadolu Ajansı'na geçen yılın ortalarında yansıyan bir habere bakılırsa,
"Hudut hattında önlemlerini artıran güvenlik güçleri, termal kamera, sensör ve dürbünlerle gerçekleştirdikleri gözetleme, zırhlı araçlarla yaptıkları devriye faaliyetleri sayesinde 2021 yılında 120 binin üzerinde düzensiz göçmenin ülkeye girmesini önledi, 15 bin kişiyi de il sınırlarında yakaladı."
İşte bu tür haberlere rağmen, yaşanan çelişkiyi, her gün yüzlerce Afgan'ın, Van sınırını aşarak Türkiye'ye girdiğini gösteren videolar deşifre ediyor...
Bu videolar, Türkiye içindeki sığınmacı-kaçak göçmen meselesinin iyice büyüyeceğini kanıtlarken,
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "2016 yılından itibaren sınırlarımızda engellediğimiz kaçak göçmen sayısı 2 milyon 327 bin, yakaladığımız kaçak göçmen sayısı da 1 milyon 293 bin 662'dir" demişti...
Peki; bir yandan sığınmacı-kaçak göçmenlere yönelik tepkiler infiale dönüşürken, diğer yandan Van sınırı ve çevresinden kaçak geçişlerin devam edebilmesi başka nasıl bir tehdidi haber veriyor acaba?..
İçişleri Bakanı Soylu'nun geçtiğimiz Şubat ayında, medya temsilcilerine göç tehlikesini anlatırken verdiği şu bilgiler de, tehlikenin kolay geçmeyeceğinin işareti;
"İran sınırında 2 milyon, İdlib'de 3,9 milyon, Cerablus, Azez, Mare, El bab bölgesinde 1,2 milyon, Afrin'de 550-600 bin, Resulayn, Talebyad'da 300-350 bin olmak üzere 8 milyonun üzerinde hemen harekete geçmeye hazır göç kitlesi var."
Meselenin özeti bellidir; Türkiye içerisinde asayiş olaylarını da arttırarak millî güvenlik meselesine dönüşen sığınmacı-kaçak göçmen sorunu, sınırın ötesinde bekleyen tehlike ile birlikte, önümüzdeki dönemde iyice kangrenleşecek...
Üstelik Avrupa ülkeleri bu tehdidi sadece seyrederken, Türkiye sınırdaki tüm mücadeleye rağmen hedef ülke olmaya devam edecek...
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac