TÜKENİŞ!..

Önce, “Boğazına kadar batan Türk büyükleri” başlıklı dünkü yazımdan bir bölüm:

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bu akşam Habertürk’te ilk kez, iki gerçek gazetecinin karşısına çıkacak! Merdan Yanardağ ve İsmail Saymaz soracak, o yanıt verecek! Bu yazı yazıldığı sırada henüz bu “karşılaşmaya” saatler var. Son anda “iyi saatte olsunlar” duruma müdahale etmezse, sizler bu yazıyı okurken, bu programı izlemiş olacaksınız…

Peki ne söyleyecek? Bilmiyorum! Ancak bana kalırsa söyleyeceklerinden çok daha önemli bir bir durum var:

–İnandırıcılık!..

Çünkü bugüne dek söyledikleriyle hep “seviye” sorunu üzerinden eleştirilmiş, hele son olarak ‘karısının iç çamaşırları arkasına sığınan’ sözleriyle epey büyük tepki çekmişti!

Bu akşamki TV programı Soylu’nun belki de son şansı olacak; inandırıcı olduğu ölçüde, iki namuslu, bilgili ve zor sorular soracak olan gazetecinin önünde dik durabildiği ölçüde başarılı olacak!..”

Bu yazıda iki noktaya dikkat çekmek istemiştim:

İnandırıcılık ve “iyi saatte olsunlar!”

Tam da düşündüğüm ya da bir başka deyişle “korktuğum” oldu; iyi saatte olsunlar, benim düşündüğüm gibi olmasa da işe karıştı! İnandırıcılık kısmı ise tam bir felaketti!

Dünkü, reklamları çıkarırsak, 2.5 saatlik programı teknik olarak ele alırsak, düzenleniş açısından bile sınıfta kalmıştı…

Moderatör için yetersiz sözcüğü bile hafif kalırdı mesela! Hani, televizyon stajyerlerine “Moderatörlük nasıl yapılmaz?” diye sorsanız, gösterilecek başlıca örnek olarak verilebilirdi!.. Programın baştan sona “icraatın içinden” formatında olması için cansiperane çalıştı desem yeridir!

Daha, soru soracakların oturtuluş biçiminden, moderatörün açış konuşmasından itibaren programın nereye evrileceği belli olmuştu ama dişimizi sıkıp izledik! İsmail Saymaz’la Merdan Yanardağ’ın iki ayrı köşeye oturtulması ve her sorunun ağızlarına tıkanması ise sefaletin bir başka boyutu idi!

Kısacası, çok kötü hazırlanmış bir mizansen izledik!..

Soylu’nun “anlatmama” maratonu!..

Şimdi gelelim yerlerde sürünen “inandırıcılık” meselesine…

Son söyleyeceğimi baştan söyleyerek başlayayım; sokaktan birini çevirip, “Süleyman Soylu yaklaşık 2.5 saat ne konuştu?” diye soracak olsanız, aklı başında tek yanıt alamazsınız…

İçişleri Bakanı yaklaşık 2.5 saat “hiç” konuştu!..

Bence akıllarda bir tek cümle kaldı, birazdan anlatacağım… 2.5 saati özellikle vurguluyorum; çünkü, neredeyse yalnız başına konuştu, sorulabilen soruların hiçbirine ya yanıt vermedi ya da verirmiş gibi yaptı!.. Bakın Soylu dışındaki gazeteci ve televizyoncuların konuşma süreleri şöyle:

İsmail Saymaz 3 dakika 17 saniye, Merdan Yanardağ 2 dakika 38 saniye, Veyis Ateş 1 dakika 14 saniye, Mehmet Akif Ersoy 54 saniye…

Toplasanız 10 dakikayı bulmuyor!.. Moderatörün saptırma ve güzellemelerini de katarsanız, süre açısında şampiyon açık ara Soylu! Peki bu “şampiyon” ne konuştu derseniz koca bir hiç, bir de gerekli gördüğü yerlere mesajlar!.. Ancak bir cümlesi vardı ki “seviye” meselesini halkın adeta gözüne soktu ve büyük tepki çekti…

Sanırım Mehmet Akif Ersoy sordu o soruyu; “Milyonlarca kişi Sedat Peker’in videolarını izliyor, ne diyorsunuz?” sorusuna şöyle cevap verdi Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanı:

Milyonlarca insan çocuk pornosu izliyor ya. Milyonlarca insan sapık şeyler izliyor!..

Bu nasıl bir yanıttır anlamaktan acizim doğrusu!

Çadır sirki ve sefalet!

Aslında program o anda sona erdi!

O soruya bu yanıtı veren Bakan Bey, 5 ton kokain sorusunu mesela hiç duymadı! İsmail Saymaz’ın, Merdan Yanardağ’ın defalarca aynı soruyu yinelemesine karşın yanıt vermedi. “Peker’den ayda 10 bin dolar alan siyasetçi” sorusuna ise sürekli “Oraya geleceğim” deyip, sonunda “Savcıya söyleyeceğim” yanıtını verip adeta alay etti!..

Fatih Altaylı’nın dün köşesinde yaptığı tespitin altına imzamı atarım; şöyle yazdı Altaylı:

Bu program izleyicilerin beklentisini karşılamak için değil, Soylu’nun ittifak içi mesajlarını verebilmesi için istenmişti besbelli. AKP ve MHP genel merkezlerinde izlense yeterdi, boşuna milyonların izlemesine gerek yoktu!..

Sonuçta, milyonlarca insan bir şov izledi ama çok acemice, kaba saba tasarlanmış, inandırıcılıktan uzak bir şovdu! Süleyman Soylu henüz farkında olmayabilir, “Nasıl susturdum” diye övünebilir de… Ancak, artık ne o koltukta ne de bir başka makamda rahatça oturabilir…

Zaten “tükeniş” sözcüğü de bu gibi durumlar için yaratılmıştır!..

İki gazeteci arkadaşıma gelince, yukarıda içeriğini belirttiğim bir “çadır sirkine” alet edilmek istendiler… Soru sormak için büyük mücadele verdiler, sordular da… Ancak Soylu’nun ilk bir saati adeta “gaspetmesi” ve moderatör felaketi,  zaten amacı ve hedefi ortaya koymuştu…

Son söz:

Böylesine bir mizansen bile Süleyman Soylu’nun kendisini  kurtarmasına yetmedi, ne yazık!

Habertürk’ün, “süre bitti” diye apar topar yayını bitirip, ardından aynı programın bantını yayına koyması ile ilgili ise tek bir sözcük yeter:

Sefalet!..

https://twitter.com/umit_zileli