VURGUN, CEZA, KUŞKU!..
Bir ülkeyi sosyo ekonomik açıdan çökertecek en büyük tehlike devlet denetiminin yerle bir olmasıdır..
Çünkü devletin etkisinin olmadığı bir coğrafyada güvenlik de çalışamaz, hukuk da, bürokrasi de...
İşte böylesi bir çıkmazın ortasında denetimsizliği büyük bir tehdide dönüştürecek en büyük etken de devletteki başıboşluktur...
- Yargıda başıboşluk olursa, hukuk yerle bir olur...
- Bürokraside başıboşluk olursa, devletin işlerliği kalmaz...
- Güvenlikte başıboşluk olursa, ülke huzura muhtaç olur...
- Sınırlarda başıboşluk olursa, memleket yol geçen hanına döner...
- Ve piyasa denetiminde başıboşluk olursa, aracılara- hırsızlara- vurgunculara-stokçulara- piyasa teröristlerine, halk düşmanlarına ve "kartel"lere gün doğar...
İşte milletin Korona- enflasyon kıskacında daha çok "fakr-u zaruret"e mahkum edildiği son iki yılda, "kurt puslu havayı sever" misali, "kazıkla kazıklayabildiğin kadar" mantığıyla piyasaları allak bullak eden; tuzdan una, şekerden yağa, sebzeden meyveye kadar binlerce çeşit ürüne yüzde 40 ile 400 arasında zam yapan piyasa vurguncuları da meydanı boş buldukları için kazançlarına kazanç kattılar, iyice köşeyi döndüler...
Ve unutulmasın ki, market zincirlerinin televizyonları- gazeteleri reklam bombardımanıyla susturduğu bir dönemde, devletin denetimindeki başıboşluğun büyümesinde, başını kuma gömen (özellikle de yandaş) medyanın büyük payı oldu...
Ancak Yeniçağ hiçbir koşulda susmadı, halkın sesi olmaya devam etti...
Yeniçağ defalarca uyardı...
Özellikle Korona'nın yaşamı mahvettiği son iki yılda, milletin sofrasından lokma çalan piyasa vurgunculuğuna tepki gösteren gazetelerin başında Yeniçağ geldi...
Vurguncuların market raflarında etiket değiştirmekten yorulduğu son iki yılda, yoksul kesimleri süte- yumurtaya- makarnaya muhtaç eden zam çeteciliğine bu köşede de defalarca dikkat çekildi;
" Vurgun çeteleri durmuyor", " Vurgun- çöküş- alarm", "Millet sefalette, siyaset gaflette", "Bir millet nasıl soyuluyor" başlıklı onlarca yazıda, sadece fahiş düzeye ulaşan zamların halkı nasıl açlığa mahkum ettiğine dikkat çekilmedi, vurgunculuğun boyutları belgelerle anlatıldı ve en çok da Maliye, Sanayi, Ticaret ve İçişleri Bakanlıklarına ısrarla "operasyon yapın, durdurun bu vurgunu, halkı ezdirmeyin, kartel oluşturanlara karşı susmayın, milleti açlığa mahkum eden zam çetelerine göz açtırmayın" diye defalarca çağrı yapıldı...
İşte o yazılardan biri olan 24 Ekim 2020'deki uyarıda şöyle deniliyordu;
"... En az on milyon insanın açlık sınırında yaşadığı bu ülkede, toplumun her bireyi marketlerdeki fiyat terörünü iliklerine kadar hissediyor ve 'devlet nerede' diye sormaya devam ediyor ama nafile... Nasıl yani; Sanayi ve Ticaret bakanlıkları olayı seyrediyorsa, tıpkı çetelere olduğu gibi stokcu, fırsatçı ve karaborsacı ahlaksızlara yönelik operasyonu da İçişleri Bakanlığı mı yapmalı?.. Sanayi Bakanı Mustafa Varank ya da Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, kim müdahale edecekse bir an önce etsin piyasadaki rezaletlere..."
Peki; Yeniçağ'ın manşetlerle yol gösterdiği bu yazılardan sonra ne mi oldu?..
Devlet devletliğini yapsın..
Hiçbir zaman "biz yazdık oldu" şeklinde bir tavır içerisinde olmadık ama, Yeniçağ okurları bilir ki, bu köşe halkı makarna alamaz hale getiren piyasa vurgunculuğu ile AKP'nin buna uzun süre göz yummasına çok sert tepkiler gösterdi...
Yine bu köşede yer alan "Operasyon yapılmayan tek örgüt" başlıklı ironik yazıdan sonra Sanayi ve Ticaret bakanlıkları iki kez fahiş fiyatla mal satanlara "ceza verildi"ğini açıklasa da, ne aracılar durdu, ne toptancı çeteleri, ne vurguncular, ne de etiket değiştirmekten yorulan marketler...
Evet; halkı özellikle son iki yılda acımasızca soyanlar kimdir, AKP çok iyi biliyor olmalı...
Çeteler, piyasa vurguncuları kimleri kapsıyor, fahiş fiyatla mal satanlar kimlerden cesaret alıyor, aracılıktan vurgun yapanların ardında kimler vardır, "devlet" de çok iyi biliyor olmalı...
Ancak acımasız gıda zamlarının milleti iyice bezdirmesi AKP'yi de yıpratmaya başlayınca ve iktidarın oyu giderek daha çok düşünce, devlet devletliğini hatırlamış olmalı ki, en çok şikayet edilen market konusuna müdahale edilmiş...
Sonunda yurttaşlardan milyonlarca şikayet gidince ve AKP nefes alamaz hale gelince, yani iktidarı sarsılınca, beş büyük market zinciri ile tedarikçiye "kartel oluşturarak haksız kazanç elde ettikleri için 2.6 milyar lira para cezası" kesilmiş...
Bu cezanın sözkonusu marketlerin cirolarına göre yapıldığı duyurulduğuna göre, son iki yılda Korona denetimsizliği sırasında elde edilen haksız kazancın boyutları da ortaya çıkmış oluyor...
Denetimler durmasın...
Velhasıl; devlet devletliğini bir zahmet yapmış gibi görünse de, bürokrasinin- yargının ve devletin neredeyse tüm kurumlarının halk nezdinde büyük şikayetler aldığı bir dönemde, bundan sonrası için önemli kuşkular da yok değil... Sormak lazım;
- Piyasa vurguncularına ve fahiş fiyatla mal satanlara operasyonlar sürecek mi?..
- Abulucular, toptancılar stokçular dururken operasyonlar yalnızca market zincirleri ile mi sınırlı kalacak?..
- Ve asıl konu, 2.6 milyar liralık ceza tahsil edilecek mi, yoksa daha önce "beşli çete" olarak nitelendiren bazı müteahhitlere yapıldığı gibi, vergi affı benzeri bir yöntemle hasıraltı mı edilecek?..
Özetle; ülkenin sosyal- siyasal- ekonomik açıdan iyice sarsıldığı bir dönemde, AKP vatandaşı canından bezdirmişken devlet (denetim konusunda da) devletliğinden kuşku bırakmasın artık...
Ülkeyi kasıp kavuran sosyo ekonomik bunalımda halk bezgin, toplum sefalette, insanlar çaresiz çünkü...
Ne yazık ki Korona'dan sonra, döviz şaşkınlığı ve bahanesiyle birlikte piyasalarda halen fahiş fiyatlarla mal satılıyor, pazarlardan marketlere kadar acımasız zamlar milleti mahvediyor, toptancı- arabulucu-stokçular bildiğini okuyor ve halk devletten ısrarla devletliğini yapmasını bekliyor...
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac