Başbakan, geçenlerde Meclis grup toplantısında haykırıyordu:
-Eyy HDP, dağa kaçırılan çocuklarımızı gidin, alın, getirin. Siz adresi iyi biliyorsunuz. Getirmezseniz, bizim de B ve C planlarımız var, devreye sokarız ona göre...
HDP'den anında ve de tam bir "kara mizah" örneği yanıt geldi; örgüt, pardon parti yöneticilerinden bir hanım şöyle karşılık verdi:
-Adresi Başbakan da iyi bilir. Buyursun, gelsin çocukları gidip beraber alıp getirelim. Mekap ayakkabılar da bizden!..
Hanımefendi, Türkiye Cumhuriyeti Başbakan'ını Kandil'e davet ediyordu, hem de spor ayakkabı promosyonlu, zillete bakın... Haa, bi de Başbakan'ın bu çağrısına yanıt olarak, Diyarbakır Belediyesi önünde kamp kuran aileler bi güzel tartaklandı ve de "AKP'den para almakla" suçlandı iyi mi?!..
-Başkaca bi şey de olmadı, dağa servis devam etti!..
Erdoğan'ın planları
Başbakan, önceki gün de bi celallendi ki sormayın gitsin!..
Yine dağa kaldırılan çocuklardan söz etti, hızını alamadı, "yavrularımız dağlara kaçırılırken, BDP ve HDP'lilerin çocukları ABD'de, Avrupa'da eğitim alıyorlar" dedi...
Tabii, hiç kimse, "pardon Tayyip Bey, sizin çocuklar nerelerde okumuştu?" diye soramadı, doğal olarak!.. Neyse konumuz bu değil şimdi... Nerede kalmıştık? Haa bunun üzerine önce HDP'nin Eşbaşkanı Ertuğrul Kürkçü özlü bir yanıt verdi:
-Biz çocuk kurtarma servisi değiliz!..
Biz, "E, tamam işte, belli ki bu adamlardan hayır yok, nerede Başbakan'ın kürsüden ilan ettiği B ve C planları?" diye düşünürken, yanıt BDP lideri Selahattin Demirtaş'tan geldi:
-Başbakan'ın B planı gidip Abdullah Öcalan'a yalvarmak!.. C planı, ikinci defa yalvarmak!.. Onun tüm planları İmralı'dan onay almalı...
Ben, duyunca utandım!. Bilmem Başbakan ne düşündü?. Ancak bu sözleri söylediği sırada, PKK'nın kapattığı Bingöl-Diyarbakır yolunu devlet ikinci haftasında hâlâ açamamıştı... PKK'nın kolluk kuvvetleri diledikleri gibi kontrol yapıyor, vergi alıyor, ceza kesiyordu... İmralı'daki muhteremle "siyasi görüşmeler"in başladığını, hatta artık MİT değil bir bakanın bizzat görüşmelere katıldığını Mısır'daki sağır sultan bile duymuştu...
-Bu durumda, BDP Eşbaşkanı muhterem haksız mı yani?!..
Eyy halkım, görmüyor musun; durum artık "kabak gibi" ortada!.. Tayyip Bey'in B ve C planları, hem de yüzümüze karşı sırıtmıyor, kahkahalar atıyor:
-B planı: ver cumhurbaşkanlığını... C planı: al Güneydoğu'yu... Bu kadar basit!..
Bakan Bey'in kol saati
Eski Ekonomi Bakanı sıfatlı Zafer Çağlayan, Meclis yolsuzluk görüşmesinde kürsüden ne demişti?
-Bu kol saatinin parasını da vergisini de ben ödedim...
Üstelik, 750 bin liralık saatin bedelini ve vergisini ödediğine dair ne idüğü belirsiz bir takım kağıtları da kürsüden sallamıştı. İkisi de yalan çıktı!.. Saatin bedelini Zarrab denilen adamın şoförünün ödediği ortaya çıktı. Peki vergi? Onu da Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı açıkladı:
-Türk gümrüklerinde yapılmış bir beyan olmadığı gibi, vergi uygulamasına esas teşkil edecek bir eylem saptanmamıştır...
İşte bu kadar!.. Peki şimdi bu baştan aşağı yolsuzluğa, rüşvete ve yalana boğulmuş adam hakkında ne yapılacak?. Onun yanıtını da muhterem iktidar partisi verdi; Meclis'te kurulmasına karar verilen , 4 bakanın yolsuzluğunu soruşturacak komisyona aradan tam 1 ay geçmesine karşın AKP hâlâ isim bildirmedi...
-Demek ki neymiş?. Yiyin ağalar, bu han-ı iştiha sizin!!!
https://twitter.com/umit_zileli