2019'un ANAHTARI KİMİN ELİNDE?..
Yarın dünden daha mı iyi olacak yoksa biz geçen 16 yılda olduğu gibi, gelecek yılda da "dün"ü mü arayacağız?..
Türkiye'de milyonlarca insan, belki de toplumun yarısından fazlası 2018'i geride bırakırken eminim yukarıdaki soruyu aklında tutacak ve gelecek kaygısıyla birlikte yanıt aramaya devam edecek...
İnsanlık Mars'ta yaşam alanları ararken, Türkiye'de milyonlarca insan geçen her yılın bugünden daha iyi olduğuna kanaat getirmeye çalışıyor ancak gelecekle ilgili kaygısını da bir tarafa bırakamıyor...
Çünkü eskiden, ne olursa olsun güzeldi bu ülke... Toplum bu kadar kamplaşma kurbanı olmamıştı, insanlar bu kadar birbirine düşman değildi, farklı siyaset ya da inanç grupları arasında bu kadar büyük uçurumlar oluşmamıştı...
Rant büyüdükçe, yoksulla zengin arasındaki eşitsizlik-haksızlık arttıkça, kavga da çoğaldı bu ülkede!..
Eskiden enflasyon, zam, işsizlik, yoksulluk, açlık ve sosyo ekonomik çıkmazlar bu kadar sarsmıyor, toplum karanlık çıkmazlarda bu kadar çırpınmıyordu...
Teknoloji bu kadar gelişmemişti ama yine de mutluydu insanlar...
AKP'nin böbürlendiği köprü, tünel ve otoban yatırımlarının bu kadar önemli görülmediği dönemlerde, toplumsal dayanışma, ulus bilinci, cumhuriyeti ayakta tutan idealler, sevgi ve saygı Türk toplumunu, birbirine kenetlenmiş halde yaşamaya devam ettiriyordu...
Ne yazık ki AKP ile birlikte, en alttan en yukarıya kadar kimyası değişti Türkiye Cumhuriyeti'nin...
Yalnızca rejimin gelecek kaygısı toplumu endişelendirmiyor, aynı zamanda Doğu'dan Batı'ya; muhafazakârından şeriatçısına, sağcısından solcusuna kadar toplumun değişik katmanları bu kadar birbirine düşman olmamış, öfke bu kadar büyümemiş, kardeş kavgasına varan çatışmalar bu kadar artmamıştı...
Yani, sokaklarda insanlar ulusal bayram kutlaması, Ramazan'da oruç tartışmaları ve son dönemde olduğu gibi "Millî Piyango haram mı" eleştirileri yüzünden birbirini bu kadar boğazlar hale gelmemişti...
Evet; AKP ile birlikte Türkiye'de yalnızca yolsuzluk, adam kayırma, siyasi rant savaşı, doğanın kirlenmesi ve sahillerin yağmalanması artmadı...
Bu ülkede işsizlik arttı, yoksulluk büyüdü, çaresizlik girdaba dönüştü, yoksullaştır-köleleştir siyaseti rant politikasını ayakta tutmak için kullanıldı ve Türkiye her açıdan yaşadığı kirliliğin içerisinde, aynı zamanda çok da çaresiz kaldı...
Kaostan kurtulacak mı Türkiye?..
2018'in geçmiş aylarına bakalım şöyle... Türkiye kaç mutlu gün yaşadı acaba?..
Ulusal bayramların bile ambargoya uğradığı Türkiye'de, enflasyon ve toplumsal huzursuzluk nedeniyle Şeker Bayramı'nın, Kurban Bayramı'nın bile tadı kaçtı...
Bir yandan PKK, bir yandan FETÖ ve diğer yandan sınır ötesi operasyonlar, politik çatışmalar, diplomatik kavgalar ve komşularla gerginlik politikası da 2018'in her gününde gerginlik yaratmaktan ileri gitmedi...
Ve tabii ki terörden beter olan ekonomideki derin ve sinsi karmaşayı unutmamak lazım... En önemlisi de o çünkü...
2018'in sonlarına doğru rant şebekelerinin döviz üzerinden milletin boğazını sıkmasını, bunu fırsat bilen piyasanın "soğan"dan bulgura kadar her türlü gıda maddesine fahiş oranda zam yapmasını, üretici kan ağlarken stokçuların milletin kanını emmesini ve devletin tüm bunları göstermelik operasyonlar dışında, sadece seyretmekle yetinmesini de unutmadık...
Diğer yandan ise siyasette milyonları kahreden hezimetler... İşte bu da en acısı!..
24 Haziran seçimlerinde "umut" yükselmişken, siyasetin, yani muhalefetin beceriksizliği yüzünden hem milletvekili hem cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan hezimet, toplumu şok eden şaşkınlık ve AKP'lilerin yine "balkon" konuşmasıyla, rejim kaygısı yaşayan kitlelere adeta meydan okuması da unutulmadı!..
2018'deki vahim hezimetin, o kangrenleşmiş yenilginin ardından, muhalif siyasilerin tüm bunlara karşın pervasızca ve vurdumduymaz davranmasının toplumun yarısında yarattığı travma da unutulmadı, unutulmayacak...
100. yılda beklenen direnç...
2018 Türkiye'sini anlatmaya gerek yok... Hepimiz bu topraklarda yaşıyoruz ve hepimiz 2018'de de ülkenin yarısından fazlasını karmaşa, gerginlik ve endişe içerisinde tutan sosyo ekonomik ve siyasal travmaların şokuyla sarsıldık...
Anımsatmaya gerek yok artık, bugün bitecek olan 2018'i...
Geçmişten ders alalım ama geçmişe takılarak, gelecekle ilgili adımlar atamayacağımızı da bilerek davranalım artık...
Ülkeye 16 yılı aşkın süredir kaos yaşatan AKP, toplumu gererek ve son dönemde olduğu gibi "tehdit, baskı ve korku" yaratarak "muhafazakâr demokrat" adı altındaki siyasetini sertleştirirken, muhalefet ve ona güvenen milyonlarca insan ne yapacak acaba 2019'da?.. İşte asıl mesele de bu?..
Yazının başında, "yarın dünden daha iyi mi olacak" diye sorduk ya, işte asıl sorun da burada...
"Dün"den iyi olması için "yarın"ı nasıl şekillendirecek bu ülkede AKP'ye karşı olan kitleler ve iktidarla mücadelede ne yazık ki yetersiz olan siyasetçiler?..
Kaos madem siyasetin demokrasi çarkı içerisinde giderilecek, madem ki ülke cumhuriyetle yönetiliyor ve madem ki siyaset bunun lokomotifi, o halde ülkenin içerisine sürüklendiği karmaşayı-kaygıyı gidermenin en önemli gücü de muhalefet...
Muhalefet, 2018'de yaşadığı seçim hezimetini 31 Mart'taki yerel seçimlerde bir nebze olsun gideremezse; Türkiye, hiç kuşkusuz 2019'un ilk çeyreğinden itibaren, geçmişteki 16 yıldan çok daha büyük travmalar yaşamaya gebe olacak...
AKP değişmeyeceğine göre, halk da değişmediğine göre, değişecek olan "mekanizma" bellidir aslında...
Milyonların güvendiği muhalefet partileri ya kendilerine çeki düzen verecekler ya da demokratik bir değişimin ardından ülkeyi AKP'ye karşı daha dirençli yönetecek siyasi kadrolara teslim olacaklar...
Kimse kusura bakmasın; bir ülkede sürekli kaos yaratan bir parti ısrarla iktidarda durma başarısını gösteriyorsa, hiç kuşkusuz karşısında muhalefetin de bir başarısızlığı vardır...
2019 da değişimin anahtarı toplumun önünde duran muhalefettir... Ve o muhalefet, Atatürk'ün Samsun'a ayak basmasından bir asır sonra, yani "1919'un 100. Yılı"nda bir hezimet daha yaşamaktan utanmayacaksa, peşinen yazıklar olsun!..
Sevgili okurların yeni yılı kutlu olsun...
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac