Recep Tayyip Erdoğan, 1989’da yapılan yerel seçimlerde Necmettin Erbakan’ın liderliğindeki RP’nin Beyoğlu Belediye Başkan Adayı idi. Karşısında SHP Adayı Hüseyin Aslan vardı ve bu seçim, Aslan’ın zaferi, Erdoğan’ın yenilgisiyle sonuçlanmıştı. Erdoğan, bu seçimde Beyoğlu’na başkan bile olamamıştı ama çok geçmeden önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve sonrasında ise tam 12 yıl Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olacaktı. O sıralarda böyle bir olasılık kimsenin aklının köşesinden bile geçmiyordu. Öyle ya, okul ve sınıf arkadaşlarını tanımadığımız, mezuniyet yıllığına bir türlü ulaşamadığımız, kim olduğunu bilmediğimiz bir Başbakan ile tam 12 yıl…

Üstelik bu Başbakan’ın, iktidarı elinde tuttuğu o süre içerisinde yandaşları tarafından literatüre geçecek şu hastalıklı tanımlamaların da sahibi olacağını kim bilebilirdi?

Hastalıklı Tanımlamalar


  • Allah’ın tüm vasıflarını üzerinde toplamış liderdir. (AKP Düzce Milletvekili Fevai Aslan-Düzce İmam Hatip Lisesi mezunu)
  • Sayın Başbakanımıza dokunmak bile inanın bence ibadettir. (AKP Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin- Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu) 
  • Erdoğan bizim için peygamber gibidir. (Aydın eski İl Başkanı İsmail Hakkı Eser)
  • Biatsa biat, itaatsa itaat, ölümüne arkasında duruyoruz. (AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner-İÜ Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu)
  • Rize, İstanbul ve Siirt mübarek şehirlerdir. Çünkü bu üç şehir, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük liderinin doğmasına vesile olmuştur. (Önceki Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış-The Baruch College of The City University of New York İşletme Fakültesi İnsan Kaynakları Bölümü mezunu)
  • Amerika’dan bile korkmayan, kimseyi takmayan, İsrail’e ilk defa özür dileten Başbakan’ımızı Allah bizim başımıza nasip ettiği için her gün iki rekat şükür namazı kılmamız gerekir. (AKP Trabzon Milletvekili Oktay Saral- Osmangazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü mezunu)
  • Tayyib’i üzmek, Allah’ı üzmektir. (Şiir)
  • Başbakanım, sen Atatürk gibisin, hatta Atatürk’ten de büyüksün! (?!)
  • Başbakan’ın g.t.n.n kılı olayım! (Bu da bir meczuptan)

AKP Tokat Milletvekili Zeyid Aslan, Meclis tarihine son dönemde yaptığı birçok magandalıkla geçti ve bu kategorideki yerini sağlamlaştırdı. TBMM bahçesinde dışarıya çıkarttığı bir koltuğun üzerinde çoraplarıyla ve bütün ihtişamıyla(!) yayılmış uyurken kendisini fotoğraflayan kadın gazetecilere “ben de sizin bacak aranızı çekip gazeteye bastırsam” demesi, Adalet Komisyonu’nda söz isteyen Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’na uçan tekme atması, say say bitmiyor. 

AKP Trabzon Milletvekili Oktay Saral da daha iki gün önce Meclis Genel Kurulu’nda CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan’a yumruk atarak hastanelik etti.

Halk Özür Beklerken O Tehdit etti

Halk, bazı AKP milletvekilleri tarafından gerçekleştirilen bütün bu magandalık ve saldırılardan sonra Başbakan’dan yumuşak bir adım ve özür beklerken O bunun tam tersini yaparak taraftarlarını kışkırtmayı ısrarla sürdürdü. 

Erdoğan, dün yani 24 Ocak 2014 günü, partisinin Ankara Belediye Başkan adayları tanıtım toplantısında konuştu. Konuşmasında bırakın özrü ve geri adım atmayı, tam tersine kışkırtıcılığı tehditle beslediği görüldü. Oktay Saral’ın Meclis’te gerçekleştirdiği yumruklu saldırıya gönderme yapan Erdoğan ‘tahrik devam ederse gelecekte de buna benzer şeyler çok yaşanır’ diyerek çözüm yerine bir kez daha aleni tehdidi seçti.

Erdoğan, konuşmasında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu Mustafa Sarıgül’e ait olduğunu iddia ettiği yolsuzluk dosyasıyla da tehdit etti. ‘Ey Genel Müdür, sana pazara kadar müsaade, eğer pazar gününe kadar sen İstanbul Büyükşehir adayınla alakalı o yolsuzluk klasörünü açıklamazsan ben CHP’nin raporunu kendim açıklayacağım’ şeklinde sert bir ifade kullandı.

Bu, Psikolojik Bir Rahatsızlık mı?

Başbakan geçtiğimiz yıllarda, bilindiği kadarıyla habis bir kalınbağırsak hastalığı nedeniyle bazı ciddi ameliyatlar geçirdi ve idame tedavisi sürüyor. Zira bilindiği üzere bu tip hastalıklarda takip protokolleri bir takım idame tedavilerini de gerektirmektedir.  Modern tıbbın hastanın yaşamını tehdit eden böyle ciddi hastalıkların tedavisinde psikolojik desteğe de önemli bir yer verdiği bilinen bir gerçektir. Çünkü insan ego’su, vücut bir hastalıkla karşılaştığında, sürekli olarak ‘ben nasıl olur da bunu yenemem’ kavgasını verecektir. Hele ki Erdoğan gibi ego’su yüksek bir şahsiyetin ruhunda bu iç savaşın verilmediği bir an bile olmayacaktır. 

Düşünsenize, taraftarlarınız, yani koca koca adamlar, sizi Allah’a, Peygamber’e eş koşmuşlar, doğduğunuz, yaşadığınız yerleri kutsal ilan etmiş, size dokunabilmeyi bile ibadetten saymış, biat etmiş, kulunuz olmuşlar… Allah’a her gün sizin için iki rekat şükür namazı kılıyorlar… Sizi üzmeyi Allah’ı üzmekle eş tutuyorlar… Bazıları abartıp g.t.n.z.n kılı olmayı bile hayal ediyor… 

Size gelince, tam 12 yıl boyunca 780.500 km²’lik bir yüzölçümünde muhalefetsiz at koşturmuşsunuz. Siz ne derseniz olmuş, sizin ‘olma’ dedikleriniz olmamış.

Bütün bunların yanında bir gün, siz, yani 780.500 km²’nin efendisi, bir de bakmışsınız ki Gezi Parkı denen 38 dönümlük dandik(!) bir parktaki 3-5 ağacı korumaya çalışan 4-5 çocuk hayatınızı alt üst etmiş(!).
 
Sayın Başbakan, işte ülkemizin son 1 yılına damga vuran bütün bu olayların temelinde, içte ve dışta b.kumuzla kavga eder hale gelmemizin kaynağında bana göre sizin ruh halinizin iyi olmaması da önemli bir yer teşkil ediyor.

Siz Allah da değilsiniz, Peygamber de… Derhal tedavi olun… Bu hem size hem de bize iyi gelecek… Ama inanın size daha iyi gelecek! 

Gelelim CHP Genel Başkanına yönelik olarak az önce sözünü ettiğim ruh halinizle ettiğiniz tehdide…

Kılıçdaroğlu Ne Yapacak?

Başbakan’ın tehdidine CHP’den jet bir yanıt verildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, TBMM’nde derhal bir basın toplantısı düzenledi. Koç’un yanıtı da en az Başbakan’ın konuşması kadar sertti. Koç, Başbakan’a hitaben ‘Elini tutan yok, CHP burada, Mustafa Sarıgül İstanbul'da, ne biliyorsan hemen açıkla. Elinde ne delil varsa hemen ortaya koymazsan namertsin’ şeklinde konuştu.

Mustafa Sarıgül ise gene 24 Ocak 2014 tarihinde Başbakan’ın bu tehdidine birkaç tweet atarak cevap verdi.

  • 16.59 Boğazına kadar yolsuzluğa batmış olanlar kaybedenlerin telaşı içindedirler.
  • 17.09 İftiralarla iktidarını korumaya çalışanlar tarih önünde hesap vereceklerdir.
  • 17.41 Pazar günü Kocamustafapaşa’da yurttaşlarımla birlikte olacağım. 11 yıl bekledin! 2 gün daha bekleme! Ne açıklayacaksan açıkla!
  • 19.08 Beni durdurabileceklerini, susturabileceklerini, korkutabileceklerini sananlar, şunu bilin ki, beni susturamayacaksınız, durduramayacaksınız!
Haluk Koç’un cevabını yeterli sertlikte bulan ama Başbakan’ın tehdidine karşılık tam bir muhataplıkla karşılığının verildiğini düşünmeyen CHP kamuoyu Mustafa Sarıgül tarafından twitter aracılığı ile verilen yanıtı da yetersiz görüyor.

Şimdi gözler merakla Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan’a vereceği cevabı bekliyor…