BU KIVRAKLIĞA YETİŞMEK ZOR!..

Bu nasıl bir hızdır, bu ne biçim bir kıvraklıktır, pes doğrusu!..


Aslında, yazılarımızı günlük değil saatlik, yani bir kaç saat aralıklarla yazsak dahi bu kıvraklığa yetişmemiz olanaksız!.. Daha dün, “HDP’nin nafile çırpınışları” başlığı altında, “her kafadan bir ses çıkıyor” görüntüsünün pek hayra alamet olmadığını yazmış, “bunun sonu başta Selahattin Demirtaş olmak üzere tasfiyeye gider” demiştim...

Bu yazıdan yalnızca bir kaç saat sonra Selocan aldı sazı eline, bakın ne dedi:


-Yeni bir anayasaya ihtiyaç var. Güçlendirilmiş yerinden yönetim istiyoruz. Parlamento çözüm sürecini gündemine almalıdır. Silahların tümüyle devreden çıkacağı bir atmosfer istiyoruz...


Demirtaş’ın sözlerini Türkçeye çevirirsek, şu mesajları veriyor:


-Öncelikle “vallahi de tallahi de seni başkan yaptırmayacağız” afra tafralarından vazgeçtim diyerek, hem Saraya mesaj çakıyor hem de İmralı ve Kandil’den aman dileniyor!..


-Yeni anayasa ihtiyacından dem vurarak “pazarlığa açığız” mesajı veriyor...


-Bir sonraki cümlesinde “Güçlendirilmiş yerinden yönetim” kartını masanın üzerine koyuveriyor... Bu ne demek?. İlahi arkadaşlar; bu bal gibi ÖZERKLİK demek!..


-Arkadaşın “çözüm sürecini Meclis ele almalı” sözleri ise kargaları bile güldürüyor, çünkü çözüm oyununun tek muhatapla, tabii “başkanın adamları eliyle” Saray’a endeksli olduğunu gayet iyi biliyor!..


- Son cümlede ise geleneksel tehdit dilini kullanarak “çözüme yanaşmazsanız, siz bilirsiniz, silahlar konuşur, cenazeler gelmeye devam eder” demeye getiriyor..


Siyasetin karanlık dilinin Türkçesi bu!..


Saray’ın Apo kartı!..

Tam da bu kıvrak gelişmeler yaşanırken Saray’ın elini rahatlatan karar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden geldi...

AİHM, müebbet hapis cezasının insanlık dışı olduğu kararı verip, Abdullah Öcalan’ın tahliye edilmesine hükmetti... İlk bakışta PKK/HDP lehine bir karar gibi görünse de aslında Saray’ın pek işene gelen bir gelişme!..

Daha dün, Saray’ın has adamı Yalçın Akdoğan, HDP’ye çatarak, “Öcalan’ı diri diri gömdüler” dememiş miydi?.. Hah işte AİHM kararı bu andan itibaren pazarlık masasında en önemli koz olarak ortaya sürülecek... Çok mu dolandırdım; en kestirme sonucu söyleyeyim o zaman:

-Ver başkanlığı, al Öcalan’ı!..


Zaten yandaş kalemler, olacakların altyapısını hazırlamaya başladı bile; Sabah gazetesi yazarı Emre Aköz açık açık yazdı:


-Öcalan eve çıkarılabilir. Hatta uygun miktarda özerklik bile düşünülebilir!..


İşin püf noktası da burada işte “uygun miktarda özerklik!” Dozaj öyle bir ayarlanmalı, öyle bir “elma şekerli” tarif yaratılmalı ki, halk galeyana gelmesin... Onu da zaten Demirtaş dünkü açıklamasında söyledi:


-Güçlendirilmiş yerinden yönetim!..


Sonrası kolay... “Öcalan niçin bırakıldı” diye ağlaşan yurttaşlara AİHM kararı gösterilecek, Türkiye’nin uluslararası anlaşmalara attığı imzalar hatırlatılacak veee duyunca artık güler misiniz, ağlar mısınız aynen şöyle denilecek:


-Biz hukuka saygılıyız!..


Değer miydi?..


Atalarımızın çok güzel bir deyişi vardır:


-Kendi düşen ağlamaz!..

Önce Hürriyet’in emekli genel yayın yönetmeni, daha seçim sonuçları belli olur olmaz “fabrika ayarlarıma döndüm, artık AKP’nin yaptığı iyi şeyleri de yazacağım” şeklinde içler acısı bir açıklama yaptı... Ardından Hürriyet gazetesi birinci sayfasından, gerçekten utanç verici bir açık mektup yazarak açıkça aman diledi...


Dün bu alçaltıcı tavır alışı yazmış, “belki affederler, hatta toptan affederler” diye bitirmiştim. Ancak bu o kadar kolay olmayacak gibi görünüyor!.. Bu “aman dileyişlere” ne Saray’dan ne de parti yönetiminden en ufak bir yanıt geldi... Onun yerine “en tepelerden bilgi almakla” övünen Star gazetesi yazarı Cem Küçük, köşesinden ses verdi, ama ne veriş!.. Küçük gayet açık bir şekilde aynen şöyle dedi:


-Artık seni de biz yöneteceğiz. Seninle ilgili kararları da artık biz alacağız Aydın Doğan...


Bu kadarla yetindi sanıyorsanız aldanıyorsunuz; Cem Küçük, “paralel yapıyla mücadele edeceğiz diyorsan” diyerek, kovulmasını istediği gazetecilerin listesini de açıkladı. Üstelik emir vererek:


-O zaman Eyüp Can’ın işine son vereceksin. Yardımcısı var Bülent Mumay, ikisinin birden sözleşmesini feshet. İyi niyetini anlayalım. Nazlı Ilıcak Kanal D’de program yapıyor, kovacaksın. PKK meselesine girmiyorum. Ahmet’i, Şirin’i, Nevşin’i kovsun demiyorum... Biz de bakacağız senin durumuna. Daha karar vermedik...


Aydın Doğan bu emirleri yerine getirir mi bilemem, kısa sürede görürüz artık... Bir tek şey söyleyerek bu utanç yazısını kapatayım; Ne kadar dik durursan , o kadar yaşarsın... Yoksa, devasa servetlerin de olsa ancak yaşayan bir ölüsündür...


-Değer miydi bunca aşağılanmaya!..


https://twitter.com/umit_zileli