CEMAAT AKP SAVAŞINI KİM KAZANACAK

Bize söylenen, savaş, önce dersaneler konusuyla başladı. Hükümet dersanelerin kapatılacağını ilan edince bir anda ortalık ateş hattına dönüştü.

Cemaatin önde gelenleri bunun aleyhinde olarak çeşitli açıklamalarda bulundular.

Dersanelerin örgütü, öğretmenler, öğrenciler ve veliler vardı.

Buradaki rasyonel düşünce dersanelerin özel okullara dönüşmesi tartışıldı. Ama tüm dersane sahiplerinin okul kurma gücü var mıydı?

Erdoğan’ın ısrarı 2008 yılında dersanelerin kaldırılacağını söylemişti ama 2013 yılına kadar bu başarılamadı. Çünkü milli eğitim bakanları bu konuda arzu istek ve hedefe varmada istekli olmadılar.

Başbakan neden bu kadar kararlı davrandı.

Ya bu dersane işinden vazgeçersiniz ya da biz sizi yıkarız!

Erdoğan bu konuda şantajla karşılaşacağını söylemişler. Bu ifade CNNTürk’te konuşan Bülent Arınç’a aittir. Cemaat mensubu bazı şahsiyetler Erdoğan’ı kasetler var, yayınlarız diyerek tehdit etmişler.

Arınç’a göre 17 Aralık’ın nedeni buymuş!

Mücadele AKP zihniyetiyle değil daha çok Erdoğan’la Cemaat’in bazı önde gelen aktörleri arasında bir çatışmanın var olduğu şeklinde bir savunmayı kabul edebilir miyiz?

Elbette hayır.

Peki durumu nasıl değerlendirmek gerekiyor.

Her iki tarafın da tabanı aynıdır. Ve, her seçimde işbirliği yapmışlardır. Başbakan ne istediler de vermedik demiştir. Her şey bu denli açıkken bu savaş neden ortaya çıktı?

2002’ye giderek değerlendirmek gerekiyor. AKP iktidara geldiğinde, ekonomik iktidarın ve bürokratik iktidarın kendisinde olmadığını fark etmiştir. Cemaat bu anda  “ yıllardır biz hazırlık yaptık, bizim çocuklarımız sizin emrinize amadedir”  dediler.

Her iki tarafta parasal konularda anlaşmaya varıp, paylaşırlarken, öyle görünüyor ki, AKP’nin kadroları daha fazla “havuz” yapmaya başlamış!

İşte bu faaliyetleri izlemeye almış olan Cemaat’in strateji kadroları, geleceği görerek arşiv biriktirmeye başlamış.

Düşünelim, her iki taraf ta dinsel alanda “muhafazakâr” oldukları iddiasındakilerdir.

Bunlar  nasıl inanç ehli insanlardır ki, anayasayı ve yasaları bir kenara bırakın, dinen yasak ve günah olmasına karşın hem şantaja hem de yolsuzluğa, daha açık yazayım,  kamunun malını parasını çalmaya teşebbüs etmişlerdir.

Halk Cemaat ile AKP arasındaki ilişkinin koptuğuna inanmaktadır. Bu sorunu lokalize etme şansı yoktur. Fethullah Gülen Cemaatinin dışında da bilebildiğimiz kadarıyla 42 cemaat daha var. Bu cemaatlerde kaç kişinin olduğunu bilemiyoruz.

Demek  ki  etki güçleri, devletin bir yerlerinde bürokrat ve teknokrat olarak kadrolarını yerleştirmiş olmalarından gelmektedir. Piyasaları da ellerinde bulundurduklarından siyasi alanı da ellerine geçirmek için yoğun çaba harcamışlar.

Cemaatler birer sosyolojik varlıklardır. Yüzlerce yıldır varlıklarını devam ettirmektedirler.

Siyasi partilere gelince…

Bunların siyasi bilimler açısından iki kaynağı bulunmaktadır. İdeolojik ve konjonktürel partiler.

DP ve ANAP gibi AKP de konjonktürel bir partidir. Yani, belli bir süreç sonrasında politika sahnesinden çıkıp gidecektir.

Ancak bugün çok güçlü desteğe sahip bir partidir. Üçüncü kez seçim kazanırken, dünya siyasi arenasında çok ender görülen şekilde, her kezinde oyunu artırarak iktidara geldi. Erdoğan da bundan kaynaklanan bir  meşruiyet  gücüne sahip. Bunu da en sert şekilde kullanıyor.

AKP iktidara gelirken, millet adına devleti yöneteceklerini söylerken, iktidarın üçüncü döneminde “bürokratik devletin” tam da kendisi oldular.

Başbakan “benim valim, benim genelkurmay başkanım, benim şuyum buyum” derken,  tam da bunu kanıtlamaktadır. Yani kendisini devletin yerine koymuştur.

Cemaatin bürokrasi devletiyle, bürokratlaşmış AKP iktidarı bu zeminde güç çatışmasına girdiler.

Temel sorun şuydu; kim devlete egemen olacak?

Erdoğan burada stratejik karar vererek, Cemaate cepheden saldırıya geçti. Koç başıyla büyük bir delik açtı. Ve bu gedik giderek büyüyor.

Kısa vadede AKP iktidarı bu savaşı kazandı, kazanacak da…

Ancak…

Uzun zaman aralığında geçmiş yüzyıllarda olduğu gibi Cemaat yine kazanacak. Neden mi?

Çünkü, yalnızca yolsuzluk, hırsızlıklar nedeniyle değil, AKP ideolojik  olmayıp  konjonktürel  bir siyasi parti olduğundan dolayı!

Şöyle bağlayabilirim; 2002’de iktidara taşınan AKP’yi ve Cemaati yaratan ve iktidarda kalmalarını sağlayan  dışarıdaki “yüce akıl” kimdir?

Bu sorunun yanıtını verebilirseniz, kendi akıl oyununuzu yapmış olacaksınız.