Değerli okuyucular,
Özellikle CHP seçmeni olan sevgili dostlar,
Sorumu sizlere yöneltiyorum..!
Her birimizin sadece birer Oy’umuz var, öyle değil mi?
Yani o bir Oy’umuzu da har vurup harman savuracak halimiz yok herhalde…
Sorum şu;
10 Ağustos 2014’te yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP ve MHP’nin ortak adayı olan Ekmeleddin İhsanoğlu’na gönül rahatlığı ile ve içinize sindirerek mi oy verdiniz?
Yanıtınız Evet ise şimdilik size söyleyeceğim bir şey yok…
Yanıtınız Hayır ise…
-Yani 10 Ağustos 2014 akşamı Erdoğan’ın balkon konuşması sırasında baş ağrısı çektim diyorsanız…
-‘Hay Allah koca Türkiye benim yüzümden bu balkon konuşmasını dinlemek zorunda kaldı’ diye pişmanlık duyuyorsanız…
-Ya da 11 Ağustos 2014 sabahı gazeteleri açıp seçim sonuçlarını okuduğunuzda kalbiniz karamsarlık ve üzüntüyle sıkıştıysa…
Sakın üzülmeyin, sizin ilacınız belli!
Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy verdiğiniz için pişmansanız, telafisi var!
Anlaşılan o ki ve de ne mutlu ki siz tam olarak Ekmeleddinleştirilememişsiniz!
*
Cumhurbaşkanlığı seçimi için CHP ve MHP’nin ortak aday belirleme sürecini hatırlayınız.
Delegasyonları atanmış, yetkili kurulları atanmış ve milletvekilleri atanmış olan CHP ve MHP’nin, anlaşılan o ki kendileri de atanmış bulunan Genel Başkanları Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli bir seçim ittifakı yapıvermişlerdi aniden.
Atanmış olan kadrolarının şerrinden de bu sayede çekinmeyen muhteşem ikili, ‘kendilerine dayatılan’ ‘üst akıl programı’nı kimseye danışmadan pervasızca uygulamaya koyabilmiş ve bu ortaklıktan nur topu gibi bir Ekmeleddin İhsanoğlu doğurmuşlardı…
Hattâ Kılıçdaroğlu o kadar ileri gitmişti ki koca bir halkı da kendi atanmış kadrolarından sanarak ‘adam gibi tıpış tıpış sandığa gideceksiniz’ deme cüretini gösterebilmişti…
Bahçeli’nin hakkını yemeyelim! Zira önümüzdeki 7 Haziran seçimleri için İhsanoğlu’nu partisinden aday göstermesi ona artı bir puan getirmese de eksilerinden birini silmeye yaramıştır.
Çünkü Kılıçdaroğlu ile kurduğu ortaklıkta dominant tarafın Bahçeli olduğu artık açıkça ortaya çıkmıştır.
*
Şimdi sırada yeni bir proje vardır.
Demokrasi, laiklik ve birlikten yana olan seçmenin bu projeyle bir kere daha Ekmeleddinleştirilmesi ve nihai olarak ayrıştırılması planlanmıştır.
Bu kez Ekmeleddin ismi HDP ile yer değiştirmiştir…
“Aman HDP’ye oy verelim yoksa AKP başımıza bela olur”, “Yoksa Erdoğan başkanlık sistemini getirir” korkutmalarıyla seçmenin dikkati gerçeklerden uzaklaştırılmak istenmektedir.
İşbirlikçiler, liboşlar, satılık kalemler ve yetmez ama evetçiler bu amaca hizmet etmektedirler.
CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin “HDP’nin güçlenmesi ve temsilcilerini Meclis’e taşıması bizleri mutlu eder” diyebilmiştir.
Kemal Kılıçdaroğlu kendisini “Dersimli Kemal” olarak tanımlamaktadır.
CHP milletvekilleri Tunceli’de basın açıklaması yapmak için Atatürk heykeli altında buluşmak yerine Seyit Rıza’da buluşmayı tercih etmişlerdir.
WikiLeaks'in sızdırdığı belgelere göre, ‘Gölge CIA’ diye bilinen Amerikan düşünce kuruluşu Stratfor'daki kod adı TR 705 olarak açıklanan Sezgin Tanrıkulu önümüzdeki seçimde de yağlı lokmayı kapmıştır.
Tanrıkulu, baro başkanlığı yaptığı Diyarbakır yerine yeniden İstanbul 2. bölge 3. sıraya kontenjan adayı olarak yerleştirilmek suretiyle taltif edilmiştir.
Oyunda, kurguda ve projede değişiklik yoktur.
Başroldeki ‘Esas Oğlan’lar rollerini korumuştur. Rollerini kaybeden veya kaptıranlar da geçen sezon oynanan oyunda birer oyuncu değil aslında figüran oldukları gerçeğiyle yüzleşmelidir. Ya da şimdi kendini ‘Esas Oğlan’ zannedenler derhal uyanmalıdır…
AKP ve HDP müttefiktir. ‘Üst Akıl’ın kılavuzluğunda adına ‘çözüm süreci’ veya ‘açılım’ dedikleri bir yola çıkmışlardır ve artık geriye dönemeyecekleri bir noktadadırlar.
Vazgeçemezler…
Esas Oğlan’larını değiştiremezler. Hakan Fidan’ın sırf bu nedenle oyunun dışına çıkmasına müsaade edilmemiştir. Hiç birinin ‘sıkıldım, oynamıyorum’ deme lüksleri ve şansları yoktur. Müttefikler ya yola çıkarken anlaştıkları amaçları gerçekleştirecekler ya da beraberce yok olacaklardır…
HDP seçime parti olarak girme kararı almıştır. Bunu düşünmüş, danışmış, İmralı’yla konuşmuş, tartışmış ve nihayet üst akıl tarafından garantisini aldıktan sonra kararlaştırmıştır. Bunda Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı sonucun payı da büyüktür.
Selahattin Demirtaş’ın 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde yurt içi, yurt dışı ve gümrük sandıkları dahil olmak üzere aldığı oy yüzdesi %9,76’dır. Bu sonuç, daha çok CHP’den çevirebilmeyi başardığı oylarla gerçekleşmiştir.
Toplumun Ekmeleddinleştirilme süreci bu sonuçta çok etkili olmuştur.
HDP barajı geçebilirse 60’a yakın milletvekili çıkarabilecektir. HDP’nin bu milletvekili sayısına erişmesi, İmralı’nın da, Kandil’in de sesinin tonunu değiştirecek, yükseltecektir.
HDP barajı geçemezse elbette AKP daha çok milletvekili çıkaracaktır ancak bu sayı asla anayasayı tek başına değiştirebilecekleri kadar yüksek olmayacak ve kendisine siyasi bir partner aramak zorunda kalacaktır. Bu da neredeyse imkansızdır.
Eğer HDP’nin gerçek ve tabana dayalı gücü gerçekten %10’u geçiyorsa, ona zaten diyebilecek bir sözümüz olamaz. Ancak az önce bahsettiğim işbirlikçi, liboş, satılık kalem ve yetmez ama evetçiler ile kifayetsiz siyasetçilerin pompalamasıyla böyle bir sonucun çıkabilme olasılığı gerçekten sinir bozucu.
Eğer 8 Haziran sabahı yeni bir Ekmeleddin pişmanlığı yaşamak istemiyorsanız lütfen uyanık ve dikkatli olunuz.
Ekmeddinleştirilememeniz dileği ile, aslında kısa kesmek istediğim ama bir türlü beceremediğim bu yazının uzunluğundan ötürü sizlerden özür dilerim.
NOT: Bu yazının Ekmeleddin İhsanoğlu’nun şahsiyeti ile hiçbir ilgisi yoktur. İsmi Kılıçdaroğlu-Bahçeli dayatması yüzünden bir kavram olarak kullanılmıştır.
https://twitter.com/drtayfunbudak
https://www.facebook.com/tayfun.budak.790