FİTİLİ YANAN DİNAMİT!..
Neredeyse her gün bir anket yayınlanıyor bu ülkede...
Ve o anketlerin neredeyse tamamında AKP'nin oy kaybettiğine dikkat çekiliyor...
Bu anketlerdeki sonuçlar sadece AKP'nin oy kaybetmesi, CHP'nin neredeyse yerinde sayması, İYİ Parti'nin oylarının yükselmesi, PKK'dan kopamayan HDP'nin zayıflaması, Memleket ve Zafer gibi yeni kurulan partilerin (özellikle Atatürk duyarlılığıyla) muhalefetten oy çekerek güçlenmesinden ibaret değil...
Anketler doğruysa ve toplumun tepkileri AKP'nin 20 yıllık iktidarının sonuna geldiğine dikkat çekiyorsa, üzerinde düşünülmesi gereken asıl mesele (bu ülkenin geleceği için) yaşamsaldan da ötedir...
İşte CHP lideri Kılıçdaroğlu önceki gün "memleketin beş temel sorunu"na "demokrasi, ekonomi, dış politika, eğitim ve toplumsal barış" üzerinden dikkat çekerken,
"Artık sağcıydı, solcuydu, ortacıydı falan yok. Mesele Türkiye meselesi... Mesele; 100 yılda inşa ettiğimiz Cumhuriyeti, ikinci yüzyılda demokrasiyle taçlandırma meselesidir" demiş ya, bu açıklamalardan ortaya dökülen özet de şudur;
Bu ülkede artık gidişattaki tahribat, yıkım ve çatışmayla birlikte, siyasetin rotası "milli" olanlar ve olmayanlar üzerinde şekillenecek...
Velhasıl toplumun beklentilerine, ülkenin gidişatına, geleceğine yön verecek, halka huzur, refah getirecek ve son 20 yılda yaşanan yıkımları onaracak bir siyaset anlayışı, ancak cumhuriyetin mirasına ve millî servete sahip çıkmakla kazanacak...
//////////////////////
İŞTE ASIL "MEMLEKET MESELESİ..."
Evet; bir çoğu uyduruk olan anketleri bir tarafa bırakırsanız, sokaktaki insanların kendi aralarındaki konuşmaları iktidarın oy kaybettiğine ısrarla dikkat çekiyor...
Bir kesim Millet İttifakı'na vurgu yapıyor, bir kesim ise "kararsız"lığa devam ediyor...
Ancak toplumun büyük bölümünün üzerinde hemfikir olduğu bir gerçek var ki, AKP'nin gidişi ile birlikte Türkiye'de son 20 yılda yaşanan erozyonun giderilmesi çok büyük zaman alacak...
O halde konumuz Kılıçdaroğlu'nun "memleket meselesi" dediği, gericilik, bölücülük kıskacında Türkiye'nin tükendiğini görenlerin ise "millî olanlar-olmayanlar"a dikkat çektiği gidişatta, konuyu ülkenin "en önemli mesele"sine getirmek kaçınılmazdır...
Peki; neler mi tüketiyor umutları ve neler mi körüklüyor gelecek belirsizliğini?..
Hiç kuşkusuz terör bu ülkenin en büyük sorunu...
38 yıldır şiddeti dayatarak kazanım elde etmek isteyen PKK, AKP'nin "açılım" gafleti ile birlikte iyice palazlandıktan sonra devlet uyanmış ve son 4 yılda yapılan operasyonlar Suriye'ye yönelik önümüzdeki günlerde planlanan büyük harekete kadar gelmiş...
Terörden sonra hiç kuşkusuz bu ülkenin en büyük sorunu geçim sıkıntısı...
Korona yıkımı, döviz sarsıntısı ve piyasa vurgunculuğuyla birlikte dünyanın birçok ülkesinde de görülen hayat pahalılığı Türkiye'de devletin denetimsizliği yüzünden utanç verici bir çizgiye gelirken, toplumsal bunalım da ne yazık ki büyüyor...
Peki, bu iki önemli sorun Türkiye'yi her açıdan halen kemirirken, gelecek açısından büyük endişe uyandıran ve belki de tüm çıkmazların temelindeki "o asıl mesele"ye ne demeli?..
///////////////////////
ÜNİVERSİTELİ ODACILAR!..
İktidarın müdahaleleri, tarikatların örgütlenmeleri ve devlet içerisinde ezelden beri paralel yapı kurmaya çalışan FETÖ gibi cemaatlerin darbe girişimine kadar giden sinsi operasyonlarından etkilenen "eğitim"deki yıkım ürkütücü biçimde büyümeye devam ediyor...
Evet; konu gerçekten "memleket meselesi..." Çünkü birçok bilge adamın da dikkat çektiği gibi, "bir ülkenin çöküşü isteniyorsa ilk önce eğitim sistemine müdahale edilmeli" şeklindeki o sinsi strateji ne yazık ki Türkiye'de ısrarla uygulandı...
İşte Tevhid-i Tedrisat'a, Atatürk ilke ve inkılaplarına yönelik müdahaleler yüzünden Türkiye'de bir yandan devlet okullarında, diğer yandan da çoğu tarikat ve cemaatlerin denetimindeki eğitim kurumlarında bağnazlık, Atatürk düşmanlığı, gerici kadrolaşma hız kesmeden devam ediyor...
Eğitim müfredatına yıllardır yapılan müdahaleler nedeniyle Aydınlanma Devrimi ise sayfa sayfa saldırıya uğruyor...
Eğitimin darbelenmesi; sadece bağnazlığın okullarda kadrolaşması, bir gecede beş binden fazla eğitim kurumunun imam hatibe dönüştürülmesinden de ibaret değil...
Eğitimdeki kalitesizlik, erozyon ve laçkalık yüzünden lise ve üniversite giriş sınavlarında yüz binlerce öğrencinin sıfır çektiği bir ülkeye dönüştü Türkiye...
Çünkü her köşede derme çatma apartmanlar sadece orta eğitim kurumları olarak değil, sözde üniversite olarak hizmet veriyor, çevresel donanım, spor ve sosyal tesislerden yoksun beton binaların içerisinde Türkiye'nin geleceği inşa edilmeye çalışılıyor!!!
Ve dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar vakıf üniversitesi adı altında yükseköğretim kurumu açılırken, her yıl mezun olan milyonlarca genç işsizlik buhranında, gelecek belirsizliğinin cenderesine atılıyor...
Ne yazık ki özel üniversiteler adeta diploma satarken, mezun olan gençler AVM'lerde tezgahtarlık, market zincirlerinde kasiyerlik yapmaktan öteye gidemiyor, beyin göçü ise durmuyor...
Hatta geçtiğimiz aylarda Urfa ve Adıyaman'da yapılan kamu sınavlarında olduğu gibi şoför, temizlikçi ve odacı kadrolarına başvuranların büyük bölümünün üniversite bitirmiş gençler olması vahameti anlatmaya yetiyor...
/////////////////////////
DEŞİFRE, MANZARA, TEHLİKE!..
İşte tüm bu vahim gerçekleri AKP lideri Erdoğan'ın, partisinin Ankara'nın Kızılcahamam ilçesinde düzenlenen "30. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı"nda yaptığı konuşma bir kez daha anımsattı bize...
Çünkü konuşmasında eğitimdeki "icraat"larına dikkat çekerken, aslında büyük bir yıkımı da deşifre etmiş AKP lideri... Bakınız ne demiş Erdoğan;
"... 70 bin olan akademik personel sayımız 185 bine 1,5 milyon olan üniversite öğrencisi sayımız 8,3 milyona çıktı. İktidarı devraldığımızda 76 olan üniversite sayısı bugün 208'e çıktı."
Erdoğan'ın bu açıklamaları, eğitimin sürüklendiği kalitesizlik açısından da ürkütücü bir manzarayı ifşa ediyor...
Evet; yazının başında dikkat çektik ya, AKP'nin oy kaybettiği gerçek...
Ancak bu ülkenin nasıl düzeltileceği konusundaki kaygılar da alarm veriyor...
Çünkü iktidar değiştiğinde belki sosyo ekonomik sıkıntılara karşı çözümler bulunabilir ama, ülkeleri çökertmek için "ilk müdahale" edilen "eğitim" sisteminin Türkiye'de aldığı darbelerin giderilmesi 20 yıldan fazla zaman alacak...
Çünkü Türkiye, yandaş medyanın da perdeleme faaliyetleri ile sosyo politik, sosyo kültürel ve sosyo ekonomik sorunların girdabında oyalanırken, 2023'e gelmeden cumhuriyetin rövanşını almaya çalışan sinsi siyaset, cemaatlerin desteği ve gerici, bölücü çevrelerin darbeleriyle eğitimi çökertmeyi sürdürüyor...
Velhasıl, "eğitimin temeline konulan dinamit"in fitili yanmaya devam ediyor!..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac