İŞTE AKP'nin MUTLU ZENGİNLERİ!..

Ranta bulaşmış siyaset yandaşlarını kalkındırırken, yüzde 85'ini ele geçirdiği medyasını büyütürken, ihale vurguncuları devleti yağmalayarak zenginleşirken, Türkiye'de özellikle son 20 yıldır değişime, kurtuluşa odaklanan bir kesim ise sadece umudu büyütmeye çalışıyor...

İşte AKP'nin iktidara geldiği 2002'den bu yana o "umut" yeterli gelişmese de, ayakta durmaya devam ediyor...

Siyasetin "seçenek" sıkıntısının da zorladığı umut bekleyişinin perde gerisinde, toplumun vatana, millete, bayrağa bağlılığı kadar, gelecek kaygısının yol açtığı endişelerin de payı var...

Toplum ısrarla direniyor ama, kendini "muhafazakâr demokrat" ilan eden AKP gibi bir parti (son 20 yıldaki bütün seçimlerden) ne tuhaf ki zaferle çıktı ve muhalefet partileri 2019 yerel seçim başarısı dışında iktidarı değiştiremedi...

Sadece AKP'nin iktidarda kalmasının yol açtığı yorgunluk değil, bir de başta laiklik ve Atatürk'e saldırılar olmak üzere, özelleştirme yağmasıyla millî servetin yok edilmesi, rejimin hassas noktalarıyla (hatta zaman zaman Anayasa ile oynanmaya kalkışılması) da toplumun ısrarla ayakta tuttuğu umudun direncini arttırıyor...

AKP'yi bir türlü iktidardan indiremeyen muhalefet partilerinden çok daha dirençli bir duruş sergiliyor toplumun bir kesimi...

Çünkü tek dayanakları var onların; "ülke bir gün karanlıktan kurtularak aydınlığa çıkacak, yolsuzluklar, vurgunlar bitecek, rüşvet çarkının yanı sıra, kadrolaşmadaki liyakatsizlik ve haksızlıklar sona erecek..."

İktidarı kimler kolluyor?..

Türk toplumunun en az yarısı AKP'nin dayattığı yanlışlara, skandallara, yolsuzluklara tepki gösterirken, (başta CHP olmak üzere muhalefetin bir kesimine kızarak, küserek oy verirken) Türkiye'de yaşanan çarpıklıklara karşı direnç sadece "umut"tan beslenmiyor...

Üstelik umudun karşısında başka çarpıklıklar olduğunu gösteren kimi araştırma sonuçlarını muhalefet partileri de göremiyor, Atatürkçülere, cumhuriyetçilere sansür, ambargo uygularken, FETÖ ve PKK yandaşlarına, kinci cumhuriyetçilerle liboşlara ekranlarını, köşelerini açan sözde muhalefet medyası da göremiyor...

Siyasi anketlerin büyük bölümünün masa başında partileri tırtıklamak için yapılan toplumsal algı operasyonları olduğuna sıklıkla dikkat çeken bir gazeteci olarak, özellikle "sosyal araştırmalar"ın zıt tarafına bakılmasını da zorunlu görüyorum...

Evet; AKP'nin hızla oy kaybettiğini görmek için masa başı siyasi anketlere bakmak gerekmiyor...

Ortada bir gerçek var; Türkiye tüketiliyor, AKP tabanının bile sabrı tükeniyor, yazının başında dikkat çektiğimiz kitlenin ise umudu artıyor...

İYİ Parti'nin yükselişte, CHP'nin de ne yazık ki yerinde saydığını gösteren siyasi anketlerdeki sonuçlar bir tarafa; üzerinde düşünülmesi gereken asıl mesele AKP'nin bu kadar skandala ve ekonomik krize rağmen halen nasıl olur da "yüzde 30 bandında" durabilmesi...

İşte bu paradoksa dikkat çeken ve dün gazetelere yansıyan son "sosyal araştırma"ya da aynı pencereden bakmak gerekiyor...

Sefalet ve göbek atanlar...

Okurların dikkatine sunmak istiyorum; ekonomik çarpıklığın altında ezilen kitlelere mi bakmak gerekiyor, yoksa memleket yangın yeriyken ve (bir tane ekmek 5 liraya yükselmişken) yaşamlarından oldukça mutlu olan azınlığın içinde bulunduğu şaşırtıcı çelişkiye mi?..

İşte BUPAR adlı bir şirketin, "ekonomik sıkıntıların yansımaları"na dikkat çeken araştırması "mutlular-mutsuzlar" çelişkisi açısından da çok düşündürücü...

"Hayat standardımız eskiye göre düştü" diyenlerin oranı yüzde 81 civarındaymış...

Yurttaşların yüzde 59'dan fazlası geçinme kaygısı yaşıyormuş...

Yüzde 72.5 oranındaki kitle "ülkede ekonomik kriz var" demiş...

Toplumun yüzde 94'ten fazlası "yeni bir ev almak konusunda düşüncesi olmadığını" vurgularken, yüzde 89'u "gelirinin büyük bölümünün kiraya gittiğinden" yakınmış...

Araştırmanın bu alanındaki sorulara verilen yanıtlar Türkiye'nin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik çöküşü anlatmaya yetiyor...

Ancak ülkedeki bazı çarpıklıkları görmek için olayların perde gerisine bakılması gerçeği bizi karşıt gruptakilerin verdiği yanıtlara odaklanmaya zorluyor...

Örneğin deneklerin yüzde 24.6'sı "geçim kaygısı yaşamadığını" söylemiş!.. Bu soruya yüzde 16.2'lik bir kitlenin "fikrim yok" diye yanıt verebilmesi "Mars'ta mı yaşıyorlar" sorusunu öne çıkarmaktan ileri gitmemiş...

"Ülkemizde ekonomik kriz var" mı sorusuna "hayır" yanıtı veren yüzde 5.3 oranındaki kitlenin dışında yüzde 22.2 oranında bir grup var ki, onlar ise "ekonomik kriz var ama, kriz değil" diye yanıt verebilmiş!!!

Araştırmadaki bir başka soruya verilen yanıtlar ise Türkiye'de geçim sıkıntısı ve toplumsal buhrana rağmen halen "mutlu bir azınlık olduğu"nu bir kez daha ortaya çıkartıyor...

Çünkü "hayat standardınız değişti mi" sorusuna yüzde 6.5 oranındaki grup "hayat standardım arttı" demiş!.. Yüzde 8.6'lık grup "hayat standardım aynı" demiş, 3.1 orandaki kitle ise ne tuhaf ki "fikrim yok" yanıtını vermiş!..

Evet; yazının başındaki saptamalar sadece son 20 yılda yaşanan erozyona rağmen AKP'nin nasıl oluyor da halen yüzde 30'larda olmasına değil, aynı zamanda muhalefetin (bir yerel seçim başarısı dışında) neden yerinde saydığına da dikkat çekiyor...

İşte tüm çarpıklıklara rağmen yüzde 30'luk kitleyi arkasında tutan AKP'nin ekonomik gidişattan, gelecek kaygısından endişe duymayan bir kitleyi var etmesinin üzerinde de sosyologların ve siyaset bilimcilerinin ısrarla durması gerekiyor...

Sözün özü; geçen ay yapılan ve Türkiye'deki millî gelirin yüzde 75'inin, yüzde 25'lik mutlu kitle tarafından tüketildiğini gösteren resmî veriler ne kadar doğru değil mi?..

Velhasıl Türkiye'de dört kişiden üçü açken, biri ise şatafattan göbek atmaya devam ediyor...

https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac