KEMALİSTLER HAKLIYDI!..
Halk Tv’de sevgili Ayşenur Aslan’ın hazırlayıp sunduğu “Medya Mahallesi” programının dünkü konuğu gazeteci Levent Gültekin’di...
Güzel programdı doğrusu; İslamcıların mahallesinde yetişen, imam hatip mezunu Gültekin, son yıllarda hem yazılarıyla, hem çıkardığı “şatafatlı mağlubiyet” kitabıyla AKP’nin görkemli iktidar yıllarını, İslamcılığın ise nasıl ağır bir yenilgiye uğradığını anlatan Gültekin, programda da insan anatomisini temel alarak, laikliğin “iskelet” olduğunu, yok olması durumunda her şeyin darmadağın olacağının altını çizdi, hoş bir üslupla...
Bunlara hiç bir itirazım yok, tam tersine benim düşündüklerimi, o mahalleden gelen bir gazetecinin ilginç örnekler vererek anlatması gelecek adına da umut verici geliyor... İtirazım, “hepimiz hata yaptık”, “laikliği Atatürkçülerin elinden, İslam’ı da İslamcıların elinden kurtarmak, böylelikle barış içinde bir ülke yaratmak” içerikli çıkışları!..
Nisan ayında yazdığı “Laikliğin kıymetini anladınız mı diye soranlara” başlıklı yazısında Atatürkçülerle, Kemalistlerle ilgili o kadar yanlış, o denli “genel geçer”, o kadar “fahiş hatalarla” dolu yorumlar, çıkarımlar yapmıştı ki, “buna bir yanıt gerek” dediğimi anımsıyorum. Ancak gündemin yoğunluğu nedeniyle bir türlü o “yanıtı” yazamadım.
-Medya Mahallesi bu fırsatı yarattı, Ayşenur’a teşekkürler...
O günahlar kimlere ait?..
Levent Gültekin yazısına, AKP’nin çatışmacı, baskıcı, dini hamasete dayalı yönetim şeklini eleştirenlere(yani kendisi gibi) Kimi Atatürkçülerin eleştiri getirdiğini belirterek başlıyor, “size laikliğin önemini anlatmaya çalıştık, dinlemediniz. Şimdi anladınız mı Atatürkçülüğün kıymetini diye soruyorlar” dedikten sonra şöyle diyor:
-Görünüşe bakılırsa, Atatürkçüler haklı çıkmanın gururunu yaşıyor. Acaba gerçekten haklı mı çıktılar?. Geçmişte uygulanan laiklik pek kıymetliydi de biz mi anlayamadık. Söyler misiniz Allah aşkına Atatürkçüler gerçek anlamda laikliği bu ülkede ne zaman uyguladılar?..
Sonra o her zamanki argümanları sıralıyor; laikliği sopa olarak kullanmaktan tutun, türbanlılara zulüm, başörtülülerin askeri tesislere alınmaması vb.. “Bir gün olsun itiraz etmediniz, bunun laiklikle ne ilgisi var” diye sormadınız” suçlaması yapıp, “Alevileri yok saydınız, dindarları ezdiniz, solcuları yok ettiniz. Sizden başka herkes mutsuzdu bu ülkede” diye de darağacına çekiyor!..
Yazdıklarından, kitabından, televizyon programlarındaki konuşmalarından, Levent Gültekin’in okuyan, araştıran, bilgilenmek için çabalayan bir gazeteci olduğunu düşünüyorum. O halde yakın tarihi epey iyi bildiğini varsaymalıyım. Ancak bu yazısında bunun tam tersini görüyorum...
-Yazdıkları neredeyse tümüyle yanlış!..
Bu ülkeyi neredeyse 65-70 yıldır “sağcı kafa” yönetiyor, Atatürkçüler değil!. Yazısında, farkına varmaksızın, “Kendisine Atatürkçü, laik diyen zevat” saptamasında bulunmuş... İşte işin püf noktası da bu!.. Sevgili Bekir Coşkun bir yazısında, “siz bu ülkeyi yarım asırdır yönetenlerin ayrı partiler olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Tek bir partidir hepsi de: Prens Sabahattin’in AHRAR Partisidir” demişti:
-Çok haklıydı!..
Çamur at izi kalsın!..
“Türkiye’yi küçük Amerika yapacağız” diyen Atatürkçüler miydi?!.
Türk ordusunu Nato’ya sokabilmek için Mehmetçiği, hiç bir alakamız olmayan Kore Savaşına gönderip kırdıranlar da Kemalistlerdi o halde?. O ordu Atatürk’ün ordusu olmaktan çıkmaya o tarihte, 1952’de başladı!..
Vatan Cephelerini kuranlar, Tahkikat Komisyonlarını kuranlar, üniversite gençliği için “tenkil edin” yani yok edin diyenler de su katılmamış Atatürkçüydü bu durumda!..
Zamanın Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, “CIA altımızı oyuyormuş, haberimiz yokmuş” diyordu... Amerikan istihbarat örgütünün MİT’in maaşlarını ödediği ortaya çıkmıştı. Bu durumda o da katıksız Kemalist’ti!..
O kara gözlüklü Memduh Tağmaçlar, Faik Türünler, Tevfik Türüngler, 6-7 Eylül olaylarıyla övünen Sabri Yirmibeşoğulları,Cevdet Sunaylar, Denizlerin kalemini kıran Ali Elverdiler, Baki Tuğlar, Türkiye’yi felakete götüren 12 Eylül Karşı devriminin cuntacıları,Kenan Evrenler, ülkenin soygun cennetine dönüşmesinde en büyük nişanı göğüslerine takan Özallar, Çillerler, Mesut Yılmazlar, 14 yılda güzelim memleketi “kabile devletine” çeviren Erdoğanlar, Abdullah Gül’ler, Fethullah Gülenler, insanları gazetecilikten nefret ettiren “gazeteci” sıfatlı yanaşmalar, en büyük kumpaslarda görev alıp sonra yurt dışına tüyen soysuz savcı artıkları da en büyük Atatürkçülerdi öyle mi?.
-Tiksintiyle reddederim...
Gültekin’in söylediğinin tam tersine, o upuzun yıllarda, en mutsuz olan, en büyük çileleri çeken, işkencelerden, hapishanelerden geçen, yoksulluğa, yok olmaya itilenler hep Kemalistler, ilericiler, sosyalistler oldu... Gültekin, “itiraz mı ettiniz?” diye soruyor; itirazlarımız, manifestolarımız, hapishane duvarlarına yazılan ağıtlar, arşivlerde duruyor. Artık eskisi gibi zahmetli de değil, google’a girmesi yeterli!..
Eğer Büyük Devrimcinin 15 yıllık “Aydınlanma Devrimi” sürecinden söz ediyorsa yine büyük haksızlık ediyor; tükenmiş, yıkılmış bir imparatorluktan ve işgalcilerden Anadolu’yu bileğinin hakkıyla çekip alan, Cumhuriyeti kuran bir devrimcinin, düşmanla işbirliği yapan, vatanı emperyalistlere peşkeş çekmek için çırpınan soysuz yobazlardan, padişah artıklarından, gazeteci müsveddelerinden nefret etmesi kadar doğal olan bir şey yoktu. Bu ülke eğer tüm ihanetlere, tüm rezilliklere, tüm baskılara karşın hala ayakta durabiliyorsa, yarım yamalak da olsa, bitirilememiş de olsa o devrimler sayesindedir...
Levent Gültekin’in yapması gereken, duydukları ya da mahallesinde bir zamanlar kendisine empoze edilenleri tekrarlayarak, sorumluluktan kurtulmak, suçlu yaratmak değil, yakın tarihi “namuslu” bir gözle okumaktır...
-Aslında tek bir belgesi bile yalanlanamamış “Söylev” dahi tek başına yeterlidir!..
https://twitter.com/umit_zileli