BAĞNAZLIĞIN TEHDİDİ, SEÇİMİN GİDİŞATI!..
Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk'ün "insanlığı kemiren ihanet"e dikkat çektiği, "Allah İle Aldatmak" adlı kitabı tartışma yaratmıştı...
İşte o kitap sadece din bezirganlığı üzerinden kendilerine "rant imparatorluğu" kuranların toplumu nasıl sömürdüğüne, hatta dindar insanları mürit, militan hale getirerek nasıl köleleştirdiğine de dikkat çekiyordu...
O kitabın başlığı aynı zamanda "dini imanı para" olanların, yoksullaştır, köleleştir siyaseti üzerinden toplumu bağnazlıkla uyuturken, bundan nasıl siyasal çıkar sağladığına da vurgu yapıyordu...
Çünkü 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında, devletin gafletiyle cami cemaatinden tarikat müridi yaratan bir sistemin, siyasetin arka bahçesine dönüşmesi, bağnazlığın tehlikesini ateşlemişti...
Saf ve masum dindarları sömürerek yaratılan rant zincirinin nasıl büyük bir imparatorluğa dönüştüğünü görmek için sadece Fethullah Gülen'in "darbe"ye kadar giden sinsi organizasyonuna bakmak yetmiyor..
Mürit çemberini büyütmek için kırtasiyeden beyaz eşyaya, gıda sektöründen tarım alanına, eğitimden medyaya kadar ekonominin her alanındaki yatırımlarla büyüyen tarikat ve cemaatlerin holdingleşme çabalarını görmek için Nakşilerin, Nurcuların ve Süleymancıların günümüzdeki faaliyetlerine de bakmak gerekiyor...
İşte gazeteleri-televizyonları benzin istasyonu ve hastane zincirleri, gıda sektörü ve eğitim alanındaki tarikat yatırımları, FETÖ'nün darbeye ulaşan benzer organizasyonlarından hiç ders alınmadığını ortaya koyarken, sistemi ele geçirmek için çabalayan bağnazlık, toplumun yaşamına müdahale etmeye de devam ediyor...
MÜRİT, MİLİTAN, RANT!..
Son yıllarda tarikatların özellikle Sağlık ve Kültür Bakanlığı olmak üzere, tüm bürokraside cirit attığını gösteren haberler sürekli medyaya yansıyor ve ne yazık ki ısrarla da göz ardı ediliyor...
Evet; Ekrem İmamoğlu'nun bizzat Yeniçağ'a söylediği İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden tarikat ve cemaatlere bir milyar lira aktarıldığı şeklindeki açıklamasının üzerine pek gidilmese de, bu deşifre AKP iktidarının 20 yılında belediyelerden nemalanan tarikat, cemaat, medya imparatorluğunun nasıl ayakta durduğunu gösteriyor...
İşte AKP'nin 2019 yerel seçimlerinde başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok büyük kenti ve ilçeyi kaybetmesinin ardından yaşanan sarsıntıdan, iktidarla birlikte en çok tarikat ve cemaatler etkileniyor...
Belediyelerin büyük bölümü ellerinden gitse de, neredeyse tüm bakanlıklarda hatta TSK'da devlete bağlı bürokratlar yerine tarikat, cemaat müritlerinin yerleştirildiğine ilişkin haberler sıklıkla gazetelere yansırken,
"Vahdettin tartışmasında Atatürk'ü savunduğu için sürgün üstüne sürgün yiyen Yüzbaşı C.H. şimdi de hakkında 'görevden uzaklaştırma' kararı verildiğini belirterek savcılığa başvurmuş."
Velhasıl bürokrasiyi zapturap altında tutan mürit militanlar, topluma, yaşama ve (tam anlamıyla rejime ayar vermekten) de geri durmuyor...
Daha dün gazetelere yansıyan birkaç haber var ki, Türkiye'de sırtını siyasete dayayan bağnazlığın laik cumhuriyete nasıl rest çekmeye çalıştığını ve AKP iktidarının yanı sıra, muhalefetin bir kesiminin de buna ne yazık ki oy uğruna sessiz kaldığını ortaya koyuyor...
AHLAK, MÜFREDAT, BASKI!..
Türkiye genelinde yüzbinlerce yasal ya da yasa dışı Kur'an kurslarındaki faaliyetler devam ederken, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara Adliyesi'nin içerisinde de Kur'an kursu açmış!..
İşte Türkiye'nin büyük bölümünde olduğu gibi İzmir Bornova'daki bir imam hatip lisesinde harem, selamlık uygulanmış, kız ve erkek öğrenciler ayrı katlardaki sınıflara toplanmış...
Eğitim-İş şikayet etmiş ama soruşturmaya gerek bile duyulmamış!!!
Toplumu zapturap altına alma operasyonuna dikkat çeken diğer iki haber de çok şaşırtıcı;
İl müftüleri toplantısının ardından yayımlanan bildiride, "eğitim kurumlarının yaşamın gerçekleriyle uyumlu bir müfredat geliştirmesi" gerektiği belirtilmiş ve "ahlak" üzerinden üstü kapalı olarak müfredat çağrısı yapılmış, adeta laik eğitim sistemine ayar verilmek istenmiş...
Toplumu dincilikle kuşatma çabası AKP'nin Kızılcahamam'daki kampında da dışa vurmuş.
Gazetelere yansıyan iddiaya göre, Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer ile milletvekilleri arasında "adap dersi" tartışması yaşanmış...
Bazı milletvekilleri, "toplumda ahlak yozlaşmasının yaşandığı, bu yozlaşmanın çocuk ve gençler üzerinde olumsuz etkilere neden olduğunu" savunarak Özer'e, "Acaba müfredata ahlak ve adap ile ilgili ders mi konulsa" önerisini getirmiş...
İddiaya göre Özer bu soruya, "Müfredata cari açık dersi konulunca cari açık da kapanmıyor" şeklinde yanıt vermiş ve bu sözler üzerine bazı vekiller salonu terk ederken, bazıları da Özer'in üslubuna tepki göstermiş...
Peki; Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ'ın, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a yönelik bir televizyon kanalında gösterdiği şu tepkiye ne demeli;
"Bin seneden beri bu coğrafyadayız, bu kadar Deistin ve Ateistin sayısının arttığı bir dönem olmadı. İmam Hatip kurdunuz Deist yetiştiriyorsunuz yahu!.. İnanılır gibi değil. Ankara Müftülüğü özel okullara 'Hocalar gelecek öğrencilere vaaz verecek' diye yazı yazmış."
Yukarıdaki manzara 2023'e giderken laik cumhuriyetin nereye sürüklendiğini göstermeye yetiyor... Üstelik bağnazlığın bu kadar yayıldığı dönemde, cumhuriyet tarihinin en önemli seçimine gidilirken, Kılıçdaroğlu'nun Aleviliği üzerinden yürütülen polemiğin önümüzdeki günlerde nasıl tehlikeli bir tartışmaya sürüklenebileceği de ortaya çıkıyor...
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac