BU KAÇINCI TUTUKLANIŞIN EYY GAZETECİLİK!..
Önceki gece namuslu, dürüst gazetecilik bir kez daha tutuklandı!
Üstelik, bir yanaşma paçavrasında, bu dönemin “Mehmet Baransu”su olmaya soyunmuş bir tetikçinin çarşaf çarşaf yazdıklarının pek güldürdüğü görülmüş olmalı ki, gözaltına alınma gerekçesi “siyasi ve askeri casusluk” iken, gazeteci Müyesser Yıldız mahkemeye “gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” suçlamasıyla sevk edilerek tutuklandı, iyi mi! İsmail Dükel ise “adli kontrol” şartıyla serbest bırakıldı…
Müyesser daha sevk edilmeden hazırlanan ceza hakimliği salonunda tutuklama kararı ise şu nedenle verildi:
–Kuvvetli suç şüphesi bulunması, delilleri karartma ihtimali ve kaçma şüphesi!
Yani, Müyesser tutuklanmasaydı kaçacaktı, kararda böyle söylüyor! Eminim o çelik yürekli gazeteci en çok buna bozulmuştur; benim bildiğim Müyesser, kovsanız, gitsin diye önüne ipek halı serseniz, olmadı işkenceye yatırsanız yurdundan bir milim bile uzaklaşmayı aklına getirmeyecek bir yurtsever, bir Türkiye sevdalısıdır!
-Şimdi gelelim işin traji-komik yanına…
Yukarıda yazdığım gibi, savcı son anda “siyasi ve askeri casusluk” suçlamasını, “gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” olarak değiştirdi. Peki, bu suçu nasıl işlemişti Müyesser?
OdaTV’de kamuya açık yazdığı iki yazıda… Neydi bu yazılar?
–Kim bu Hafter’le görüşen Türk komutanlar ve Libya’ya hangi komutan gitti yazıları.
Bu yazıları çoğu insan gibi ben de okudum; ilki general Hafter’in ile görüşen iki FETÖ’cü generali anlatıyordu… Diğeri ise Libya’da görevlendirilen, atama emri açıkça ifade edilmiş, gizlilikle hiçbir ilgisi olmayan bir korgeneral haberi… Üstelik bu haberlerle ilgili erişim yasağı bile getirilmemişti!
–İşin aslı neydi peki?
Müyesser’in dijital arşivi!
Müyesserin avukatı Erhan Tokatlı şöyle mühim bir iddia attı ortaya:
-Tam bir FETÖ organizasyonu! Asıl amaç Müyesser Hanım’ın “dijital arşivlerine” ulaşmaktı. Evinde yapılan aramada hem kendisinin hem ailesinin telefon ve bilgisayarlarına imajı bile alınmadan el el konulmuştu!
Başta avukatlar olmak üzere Müyesser’in o iki haberinin nasıl olup da ülkenin gizliliğini ihlal ettiğini, nasıl ulusal çıkarları zedelediğini hiç kimse anlayamamıştı!
Avukatının da söylediği gibi önemli olan, Müyesser’in dijital arşivleriydi, çünkü o arşivde, 15 Temmuz darbe davalarının hepsine katıldığı için o davaların ek klasörlerinden elde edilen bilgiler vardı ve bu, “kripto FETÖ’cüleri” açığa çıkarma potansiyeli taşıyordu!.. İşin daha da trajik yanı; bu soruşturma nasıl başlatılmıştı biliyor musunuz?
–İmzasız bir ihbar mektubuyla!..
Hemen anımsadınız tabii; FETÖ ile iktidarın “Beraber yürüdük biz bu yıllarda” türküsünü çığırdıkları Ergenekon-Balyoz kumpasları döneminde en sık başvurulan yıldız argümandı “imzasız mektuplar!”
Müyesser, suçlandığı iki yazıdan birinde “Hafter ile görüşen FETÖ’cü generalleri” anlatıyordu. Bırakın tutuklanmayı, şöyle okkalısından bir teşekkürü hakkediyordu!
“Zulmünüzde boğulun!”
Gelelim tutuklanan astsubay E.B’ye; onun durumu hem çok daha komik, çok daha acıklı. Astsubayın avukatı daha işin başında ne dedi biliyor musunuz?
–Müvekkilimde “Bipolar bozukluğu” mevcuttur, tedavi görmektedir. Bu da yargılama sırasında cezasızlık nedeni olarak karşımıza çıkacaktır!
Nasıl buldunuz! Ben, açıkçası bu kadar uzun zamandır, böylesine FETÖ’yü ve tarzını hatırlatan bir durumla karşılaşmamıştım!
Avukatı, Müyesser’in hakim karşısında yöneltilen suçlamaları tek tek çürüttüğünü, suçlamaların hiçbirini kabul etmediğini anlattı. Tutuklandığında ise dimdik durdu ve 9 yıl önce Silivri zindanına nasıl başı dik gittiyse, ikinci kez de aynen öyle gitti… Kızkardeşim Müyesser son olarak da yalnızca iki sözcük sarf etti:
–Zulmünüzde boğulun!..
Zindandaki Barışlara, Murat Ağırel’e, Hülya kardeşime ve tüm arkadaşlara sevgilerimi yolluyorum…
https://twitter.com/umit_zileli