CUMHURBAŞKANI TARİHİ MAALESEF ÇOK YANLIŞ BİLİYOR!
Tartışmanın fitilini AKP’li Cumhurbaşkanı ateşledi… Meral Akşener’e hitaben şöyle seslendi:
–Sultan Abdülhamid’e laf atan, dil uzatan hanımefendiye şunu sormak lazım, 33 yıl ‘hasta dev’ diye takdim edilen Osmanlı’yı bir karış toprak kaybetmeden yöneten Sultan Abdülhamid’e hakaret, haddini aşmaktır…
Ben de izlediğim zaman “şimdi ben bu konuşmanın neresinden tutayım?” diye düşünmedim değil! Öncelikle Osmanlı’ya atfedilen tanım “hasta dev” değil, “hasta adam” idi! Osmanlı, aslında Abdülhamit’ten çok öncesinden paylaşılmaya karar verilmişti ancak emperyalistler kendi aralarında anlaşamadıkları için Osmanlı’nın ömrü uzamıştı!
Bir karış toprak kaybetmeme meselesine gelince; Abdülhamit 33 yıllık İstibdat rejimi sırasında tam 1 milyon 592 milyon kilometrekare toprak kaybetti. Büyüklüğünü anlayabilmeniz için şöyle söyleyeyim:
–Tam iki Türkiye büyüklüğünde toprağı hem de savaşmadan kaybetti!.
Bunu yazan çok kişi oldu. Ben bir başka boyuttan bakmak, belgeleriyle Filistin gerçeğini paylaşmak istiyorum sizlerle… Beş yıl önce yazdığım “Yahudilere Filistin’i kim verdi?” sorusunu yanıtladığım yazımla! Okuyun, içiniz acısın!
Efsane çöktü: ‘Yahudilere Filistin’i 2. Abdülhamit verdi!
İddialı başlık değil mi?..
Oraya geleceğiz; ancak önce efsane neydi onu anlatmam lazım… Siyonizmin kurucusu ve İsrail devletinin babası olarak bilinen Theodor Herzl, “Yahudi Sorunu” nun ancak siyasi yoldan çözülebileceğine inanıyor, Filistin’e yerleşebilmek için en köklü çözümün ise Osmanlı Sultanı 2. Abdülhamit’i razı etmekten geçtiğini düşünüyordu…
Bu konuda çeşitli kitaplar ve en önemlisi Theodor Herzl’in anıları, bu amaç için neler yapıldığını anlatıyor… O kitaplardan okuyalım…
Herzl ilk olarak Abdülhamit ile yakın ilişkisi olan Polonyalı asilzade Philip Michael Ritter von Newlinski’yi aracı yaparak sultanla yüz yüze görüşebilmek umuduyla 18 Nisan 1896’da İstanbul’a geldi. Ancak bir gün sonra Newlinski Abdülhamit’in görüşmeyi kabul etmediğini şu mesajla birlikte Herzl’e iletti:
–Eğer sayın Herzl sizinle benimle olduğunuz kadar dostsa ona bu konuda başka girişimde bulunmamasını telkin ediniz. Bir adımlık torak bile satamam, zira bu topraklar bana değil milletime aittir. Milletim bu imparatorluğu savaşarak ve kanıyla sulayarak kazandı. Bizden ancak kanla koparılabilir… Yahudiler milyarlarını saklasınlar, imparatorluk bölüşüldüğünde Filistin’i bedavaya alabilirler. Ancak cesedimiz paylaşılabilir canlıyken parça koparılmasını kabul etmeyeceğim.
Ne kadar asil değil mi? Herzl’in tüm Osmanlı borçlarını üstlenme, hatta üstüne para da verme teklifini Sultan Abdülhamit, göz yaşartıcı bir jestle reddetmişti…
–Acaba gerçekten öyle miydi?
Abdülhamit Herzl’i pek sevmiş!..
Theodor Herzl işin peşini bırakmadı…
Üstelik bu görüşmeden bir kaçay sonra Saray tarafından Üçüncü Dereceden Mecidiye nişanıyla ödüllendirildi, iyi mi!.. Yıllar sonra 17 Mayıs 1901’de bu kez bizzat Abdülhamit tarafından kabul edildi. Sultan, Herzl’e Yahudilerin iltica edebilmesi için bütün sınırlarını açık tuttuğunu anlattı… Bu ziyaretten sonra Herzl bu kez Birinci Dereceden Mecidiye Nişanıyla taltif edildi!..
Aynı yılın aralık ayında İsviçre’nin Basel kentinde toplanan 5. Siyonist Kongre’sinde Herzl Abdülhamit’e bağlılıklarını bildirdi… Hemen ardından da acilen İstanbul’a davet edildi. 19 Şubat 1902’de Saray Herzl’e Yahudilerin Anadolu, Suriye ve Mezopotamya dahil ancak Filistin hariç her yerde yerleşim faaliyetinde bulunabileceğini bildirdi…
Herzl beşinci ve son kez 28 Temmuz 1902’de Abdülhamit’e Osmanlı borçlarının yapılandırılmasına yönelik 30 milyon sterlinlik bir anlaşma karşılığında Mezopotamya ve Filistin’in bir parçasında yerleşme izni talep etti. Ancak Sultan Fransızlarla iyi bir anlaşma yapıp bu teklifi yine reddetti!.. Mabeyin teşrifatçısı İbrahim Bey İstanbul’dan ayrılan Herzl’i şu sözlerle uğurladı:
–Size Zat-ı Şahanenin son derece sempatisi ve hürmeti vardır. Sizin kavminiz için yapmak istediğiniz asil bir şeydir. Siyonizm esasen asildir!..
İslamcıların “Siyonizm asildir!” sözleri hariç yere göğe sığdıramadıkları efsane böyle…
–Ancak gerçeğin de bir şekilde ortaya çıkmak gibi kötü huyu var, ne yazık ki!..
Osmanlı sultanlarının Rotschild aşkı!..
Aradan yüz yılı aşkın zaman geçti…
İki akademisyen, Tarihçi Doç Dr. Sezai Balcı ile Prof. Dr. Mustafa Balcıoğlu, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde yaptıkları uzun araştırmalardan sonra çarpıcı bir kitap hazırladı:
–Rotschildler ve Osmanlı İmparatorluğu
Bu kitaba göre Yahudi kökenli bu aileyle Osmanlı arasındaki ilk temas, 2. Mahmut döneminde başlıyor, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan itibaren de kesintisiz devam ediyor!.. Savaşlarda lojistik destek, silah satışları, borç alışverişleri hatta Yunanistan’ın Osmanlı devletine ödediği tazminata aracılık etmeye varıncaya dek bir yığın yakın ilişki belgeleriyle anlatılıyor..
Gelelim 2. Abdülhamit dönemine;
–Ulu Hakan da Rotschild Ailesi’nden iki kez borç almış!..
1891’de alınan 6 milyon 316 bin 920 sterlin tutarındaki borcun faizi yüzde 4, geri ödeme süresi ise 60 yıl!..
1894’te alınan ikinci borç tutarı ise 8 milyon 212 bin 340 sterlin. Bu borç ise 15 Ekim 1955’e dek geçerli ve her yıl 329 bin 249 sterlin tutarındaki meblağın İngiltere Bankası’na ödeneceği belgelerde yer alıyor…
Pekii, bu borçlar hem de sultana şahsi olarak niçin bu kadar kolay veriliyor dersiniz?.. Belgeler de o da var, merak buyurmayınız:
–2. Abdülhamit zamanında Rotschild Ailesi, Filistin’de koloniler kuruyor, Zat-ı Şahaneleri Filistin’de yaşayan yerli ve yabancı Musevilerin toprak almalarına izin veriyor!..
Kısacası Başbakanlık Osmanlı Arşivi yüz küsur yıl sonra Abdülhamit’in Teodor Herzl’e yazdığı “ölürüm de bir adım toprak vermem” mevzulu mesajın tamamen palavra olduğunu, memleketinin topraklarını aldığı şahsi borç karşılığında pazarladığını belgeleriyle önümüze koyuyor!..
–Efsanenin ruhuna El Fatiha!..
Haa, bu borçları kim ödemiş aileye diye merak ederseniz söyleyeyim:
–Tabii ki, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti!..
Saray danışmanlarının söz konusu kitabı iyice okuyup, özetini çıkarmalarını tavsiye etmek boynumun borcudur…
https://twitter.com/umit_zileli