DIŞ GÖÇ VE UYUM SORUNU

“Yurtdışında yaşayan 5 milyondan fazla Türk nüfusunun yaklaşık 4 milyonu Batı Avrupa ülkelerinde, 300.000’i Kuzey Amerika’da, 200.000’i Orta Doğu’da, 150.000’i de Avustralya’da yaşamaktadır.” - (Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Raporu)


İstatistiklere göre beş milyondan fazla hayat demek…
Düşünün ki; 
Doğup büyüdüğünüz yerden kilometrelerce uzakta yeni bir yaşam kuruyorsunuz. 
Alıştığınız her şeyden ve sevdiğiniz herkesten çok uzakta... 
Hiç bilmediğiniz bir coğrafya, alışık olmadığınız yaşam koşulları ve tanımadığınız insanlar... 
Ne hissederdiniz? 
Çaresizlik, umutsuzluk, mutsuzluk, yalnızlık... 
Yeniden yaşam inşa etmek... 
Her şeye yeniden başlamak…
Bir zamanlar insanlar, çalışmak, daha iyi şartlarda yaşayabilmek, siyasi olaylardan uzaklaşmak hatta kaçmak gibi sebeplerden ülkesinden ayrılmıştı. Bu yazıda belki kendi hayatınızı belki de çevrenizden birinin hayatını ve yaşanan zorlukları bulacaksınız. 

Her ne sebeple gitmiş olursanız olun hiç ait olamadığınız bir yer düşünün...

Evde kendi diliniz, televizyonda ve sokakta hiç bilmediğiniz ya da alışmakta zorlandığınız yeni bir dil…
Bir komşu ya da arkadaş edinmeye çalışırken yetersiz hissettiğiniz oldu mu?
Bir yabancıya kendinizi anlatmaya çalışırken “Hay Allah!” dediğiniz oldu mu?
Çevrenizdekiler her hangi bir şeye güldüğünde anlamayıp ne yapacağınızı bilemediğiniz anlar oldu mu?
Bulunduğunuz yeni kültüre ait olamadığınızı hissettiğiniz oldu mu?

Herhangi bir ülkede yaşayan Türkleri düşünün…

Türk aileleri neden Türklerin çoğunlukla yerleştiği bölgeleri tercih ediyor?

Dini inanç ve öğretilere olan eğilim neden artıyor?

O ülkede dünyaya gelen Türk çocukları neden kültürel bir çatışma yaşıyor?

Yaşadıkları kültürden uzaklaşan birey ya da aileler çoğunlukla Türklerin yerleştiği bölgelerde yaşamayı tercih ediyor. Genellikle alıştıkları kültürel değerleri kaybetmemek ve yabancılaşmamak için tercih ediyorlar. Ayrıca yeni topluma uyum sağlayamamak, dışlanmak, değersizleştirilmek gibi durumlardan korku duydukları için Türklerin çoğunlukla tercih ettiği şehirlere yerleşmeyi uygun buluyorlar. 

Bir kültüre ve bir topluluğa aidiyet duygusu bulunduğunuz yerden uzaklaştıkça sizden uzaklaşan bir olguya dönüşüyor. Bu göç etmenin doğal sonucu olarak değerlendirilebilir. Göç eden pek çok insan, mensubu olduğu kültürden ve toplumdan uzaklaştıkça aidiyet duygusunu başka olgulardan sağlamaya çalışır. Bu olgular bireye ve bireyin kişilik yapısına göre değişkenlik gösterir. Herhangi bir dine, bir futbol taraftar grubuna, bir mekâna ve ya bir olguya ait hissederek zamanla sarsılan kültürel aidiyet duygusunu iyileştirmeye çalışır. Özellikle göç eden bireylerin sahip olduğu dini inançlara eğilimin artması kaybedilen kültürel aidiyet duygusunun iyileştirilmesinin sonucu olarak görülebilir. 

Aidiyet duygusu; insanın ruhsal dünyasını besleyen en önemli şeylerden biridir. Bir yere, bir dine, bir topluluğa ait olmak... Zaman içinde olumlu duygular geliştirmeyi sağlayan ruhsal bir derinlik aslında. Sağlıklı aidiyet duygusu, yaşamın ilk yıllarında çocuk-anne ilişkisinde geliştirilen temel güven duygusu ile kazanılmaktadır. Ünlü psikolog Erikson’ a göre, en sağlıklı şekilde yetişmiş çocuklarda bile geçmişte bir zamanlar ana kucağında yaşanmış güzel bir cenneti kaybetmiş olma duygusu ile bu cennete karşı bir özlem duyulmaktadır. Bu cenneti yeniden bulma gereksinimi, Tanrı’ya inançta simgelediğini ifade eden Erikson, dini inancın insanda temel güveni sağladığını söyler. Erikson; çocukluk yıllarında anne-çocuk ilişkisi içinde kazanılan güven duygusunun ileriki yaşlarda farklı olgulardan sağlanarak devam ettiğini ifade eder. Bu noktada kişi kendi ruhsal varlığını sürdürebilmek için temel güven duygusunu kaybetmemeyi hedefliyor. Böylece bir yere, dine ya da topluluğa ait olmak temel güven duygusunun devamlılığını sağlıyor diyebiliriz. 

Göç eden ailelerin çocukları ise pek çok sebeple kültürel bir çatışma yaşamaktadır. Adı ve soyadı Türkçe olan ancak bulunduğu ülkede öğrenim gören, o ülkenin resmi dilini iyi bilen, orada yaşayan farklı kültürlerden etkilenen gençler... Türkçe konuşulan, kültürel ve dini öğretilerle bezeli bir ev yaşamı… Evde ve yakın sosyal ortamlarda uygulanan kültürel davranışlar… Diğer sosyal ortamlarda ise uyum sağlamaya, hayatta kalmaya çalışan gençler… Araf'da kalan bir nesil… Her yerde misafir gibi… Ne kendi ülkesinde ne de yaşadığı ülkede tam olarak ait hissediyor. 

Farklı bir yerde yeniden yaşam kurmak aidiyet duygusunu sarstığında ruhsal sıkıntılar ortaya çıkabiliyor. Bu ruhsal sıkıntıların başında “Uyum Sorunları” geliyor. İlk olarak yaşamaya başladığınız kültürü tanıyorsunuz. Edindiğiniz yeni bilgi ve tecrübelerle o kültür ve toplumun içinde uyum göstermeye çalışıyorsunuz. İki cümleyle açıkladığım bu süreç ne yazık ki anlatılan ya da yazılan kadar kolay yaşanmıyor. Belki de en çok bu dönemde psikolojik sıkıntılar yaşanıyor.
Uyum sağlarken çekilen ruhsal sancılar...

Yalnız hissedersiniz.

İletişim sorunları yaşarsınız. 

Daha çok yalnızlaşırsınız. 

Boşlukta olduğunuzu düşünürsünüz. 

Hayatınızdaki eksikliklerin çoğaldığını ve tamamlanması gerektiğini düşünürsünüz.

Sizde eksik olan her şey zaman içinde özlem duyduğunuz olgulara dönüşür.

Bir süre sonra kendinizi sorgulamaya başlarsınız.

Kim olduğunuzu, nereli ve kimlerden olduğunuzu bulmaya çalışırsınız. 

Kaybolursunuz…

En sık karşılaşılan sıkıntılar; depresyon, kaygı bozuklukları, kimlik kargaşası, kişilik bozuklukları ve bunlara eşlik eden artmış alkol-madde kullanımıdır. Eğer uyum sürecinde psikolojik bir sıkıntı yaşanıyorsa yeni kültüre ve topluma ait olma duygusu kazanmak da imkânsızlaşıyor. Bu süreçte sıkıntı yaşayan pek çok kişi doğduğu topraklara geri dönmeyi tercih ediyor. Ancak dönmek başlamış olan ruhsal problemin çözümü olmuyor. Dönemeyen kişiler ise gerekli psikolojik desteği almadıkları sürece iyileşme sağlayamıyorlar. 

Sonuç olarak, farklı bir kültür içinde yaşam kurmak hiç kolay olmuyor. Çünkü sizden olmayan geniş bir kitle içinde siz olmaya çalışıyorsunuz! Size verilen ya da öğretilen kültürel değerleri yaşama ve çevrenizde de yaşandığını görme ihtiyacı duyuyorsunuz. Önceleri yabancı ve yalnız hissediyor, zaman içinde uyum problemleri, mutsuzluk ve çaresizlik duyguları yaşıyorsunuz. Eğer bu duygularla baş etme beceriniz zayıf ise ruhsal sıkıntılar ortaya çıkıyor. Bu noktada yeni hayatınıza hazır oluşunuz önem kazanıyor. Yaşanacak psikolojik sıkıntıları çözümlemese de karşınıza çıkacak güçlüklerle ilgili farkındalığınızın olması çok önemli. Çünkü farkındalık ise yaşanacak güçlüklere ve doğuracağı ruhsal sıkıntılara karşı önlem almanızı sağlayacaktır. 

https://twitter.com/invivopsikoloji 
https://www.facebook.com/invivopsikoloji