Ola ki hatırlayanınız vardır. Bundan yıllar önce Kıbrıs sorununun el yaktığı dönemlerde zamanın akilleri çözümün İstanbul’daki bazı Rumca semt adlarını Türkçeleştirerek bulunacağına inandıklarından işe Samatya’yı Koca M. Paşa, Galata’yı de Karaköy yaparak başlamışlardı. Günümüzde ise aynı düşünce ve aynı noktadan hareket ile “Esat’a Eset” “IŞİD’e de DAEŞ” diyerek Suriye krizinin çözüleceğini düşünenler olmalı ki en azından bir kısmımız söylemlerini buna göre değiştirmiş gözüküyor.
Kısacası dış politik sorunların çözümünde aynı kafanın aynı mental ve akıl dışı tutumu süre gelmektedir.
Suriye’nin başındaki despotun adı “Eset” olsa ne olur “Esat” olsa ne? Hele araya dinsel nedenler de karıştırılarak “IŞİD’e” ”DAEŞ” denilmesindeki komikliğe ne demeli? Bilindiği gibi IŞİD’in açılımı “Irak Şam İSLAM Devleti”dir. Dikkat edilirse eğer bu isimde açıkça devletin temel niteliği olan İSLAM sıfatının öne çıkarıldığı görülür. Yaptıklarına da bakılırsa bunların İslam’ı gerçekten Dünya çapında zora soktuğu inkar edilemez. Öyleyse ne yapmalı? Kolay. Kısaltılmış halinde bile içinde açıkça İslam sözcüğü geçtiği belli olan IŞİD yerine Frenkçe “DAEŞ” diyerek İslam sözcüğü perdelenmeli. Olur mu olur? Hadi öyleyse... Günümüz Dünyasının iletişimin en geniş imkanlarıyla çalışan televizyon haberlerinde “Allahüekber” diye bağırarak kafa kesmelerini, giyim kuşam ve konuşmalarını gören izleyicilerin bunların hangi dinin mensubu olduklarını anlamaları çok mu güç Allah aşkına? Neden gerçek İslam’ı karalayan bu ilkel ve saldırgan grup İslam adına korunmaya çalışılır. Hani bunu anlamak da mümkün değil doğrusu?
Hiç unutulmamalıdır ki dış politika; devletlerin karşılıklı çıkar ilişkilerine göre oluşur veya oluşturulur. Bu politikanın oluşmasına etnik köken, din, mezhep, tarihi olgular ve nostalji gibi ikincil sebepler sadece katkı yaparlar.. Hele ki günümüz dünyasında iç içe girmiş ikili ve çok taraflı dış ilişkiler karmaşası ile devletlerin kendi aralarında yaptıkları sözleşmeler dikkate alınırsa dış politikalarının oluşmasında ikincil nedenlere sıra dahi gelmeyebilir.
Dış politika sadece karşılıklı bağımlılık ve çıkar ilişkilerine göre oluştuğundan kesinlikle iç politikaya malzeme yapılmaz. İşte bunun içindir ki devletler dış politikalarının oluşturulup yönlendirilmesini, analitik akıl ve evrensel bilgi ve deneyimle donatılmış uzmanlara bırakırlar. Dış politikalar, bu niteliklerden yoksun kişilerce oluşturulursa başta savaşlar olmak üzere ortaya bugünkünden çok daha sorunlu bir Dünya çıkar.
Politikacılar dış yönetimde önceliği akıl tabanlı düşün ve stratejilere vermezler de hamasi vatan millet nutukları atarak sorunları çözmeye çalışırlarsa sonuçta önlenmesi için alınan bütün tedbirlere rağmen bir savaş çıkması da kaçınılmaz olur.
Savaş; gerçek bir felakettir ve asırlar önce Osmanlı’da olduğu gibi “Otağ-ı Hümayun’u” Rumeli veya Anadolu’ya kurmakla ne başlar ne de biter. Böyle bir istemde veya o dönemin özentisi içinde olanlar iyice bilmelidirler ki günümüz savaşlarının vitrininde askeri güç, araç, gereç var gibi gözükse de işin temelindeki ekonomik güç çok daha ağır basar.
Elbette ki bir ülke askeri yönden çok güçlü bile olsa önce savaş ekonomisinin getireceği yükü kaldırıp kaldıramayacağının hesabını da yapacak ve de savaşın dramatik sonuçlarını çok ama çok iyi hesap edecektir.
Savaş acılarının, deneme-yanılma yöntemiyle öğrenilmesi ise o ülke için gerçek bir felaket olur.
Örneğin Rus savaş uçağının düşürülmesinde olduğu gibi angajman kurallarının gereğini yapmak bir ülkenin onur ve ciddiyeti için kaçınılmaz gibi görünse de bundan doğacak sorunların silahla değil fakat diplomasi ile çözülmesinin yolları her zaman tercih edilmeli ve de aranıp bulunmalıdır. Hangi devlet sizi arkadan iterek veya çeşitli vaatlerde bulunarak savaşa sürüklemeye çalışırsa bu devletin dost olmadığı da bilinmelidir.
Dış politika sadece karşılıklı bağımlılık ve çıkar ilişkilerine göre oluştuğundan kesinlikle iç politikaya malzeme yapılmaz. İşte bunun içindir ki devletler dış politikalarının oluşturulup yönlendirilmesini, analitik akıl ve evrensel bilgi ve deneyimle donatılmış uzmanlara bırakırlar. Dış politikalar, bu niteliklerden yoksun kişilerce oluşturulursa başta savaşlar olmak üzere ortaya bugünkünden çok daha sorunlu bir Dünya çıkar.
Politikacılar dış yönetimde önceliği akıl tabanlı düşün ve stratejilere vermezler de hamasi vatan millet nutukları atarak sorunları çözmeye çalışırlarsa sonuçta önlenmesi için alınan bütün tedbirlere rağmen bir savaş çıkması da kaçınılmaz olur.
Savaş; gerçek bir felakettir ve asırlar önce Osmanlı’da olduğu gibi “Otağ-ı Hümayun’u” Rumeli veya Anadolu’ya kurmakla ne başlar ne de biter. Böyle bir istemde veya o dönemin özentisi içinde olanlar iyice bilmelidirler ki günümüz savaşlarının vitrininde askeri güç, araç, gereç var gibi gözükse de işin temelindeki ekonomik güç çok daha ağır basar.
Elbette ki bir ülke askeri yönden çok güçlü bile olsa önce savaş ekonomisinin getireceği yükü kaldırıp kaldıramayacağının hesabını da yapacak ve de savaşın dramatik sonuçlarını çok ama çok iyi hesap edecektir.
Savaş acılarının, deneme-yanılma yöntemiyle öğrenilmesi ise o ülke için gerçek bir felaket olur.
Örneğin Rus savaş uçağının düşürülmesinde olduğu gibi angajman kurallarının gereğini yapmak bir ülkenin onur ve ciddiyeti için kaçınılmaz gibi görünse de bundan doğacak sorunların silahla değil fakat diplomasi ile çözülmesinin yolları her zaman tercih edilmeli ve de aranıp bulunmalıdır. Hangi devlet sizi arkadan iterek veya çeşitli vaatlerde bulunarak savaşa sürüklemeye çalışırsa bu devletin dost olmadığı da bilinmelidir.
Sıfır sorunlu dış politikadan yola çıkıp da yapılan pek çok hata ile etrafı tümüyle, dost olmayan devletlerle çevrili bir ülke durumuna gelmek yürütülmekte olan dış politikanın iflas ettiğinin açık göstergesidir.
Artık kimse kimseyi aldatmamalı ve nerede hata yapıldıysa bu hata diplomatik yol ve yöntemlerle bulunup düzeltilerek Cumhuriyetin akıl temelli fabrika ayarlarına geri dönmeli ve “Yurt’ta barış Dünya’da barış” ilkesi yeniden hayata geçirilmelidir..
Yok yoksa Dünyanın hiçbir devletinde ve hiçbir zaman “..Eyyy Amerika ..” veya “..Eyyy Rusya..” diye babalanarak dış politikaya yön verildiği veya böyle söyleyerek sonuç alındığı görülmemiştir. Akil adamlar işte böyle günler için gereklidir ve artık bunlardan birinin çıkıp da yüksek sesle “..KRAL ÇIPLAK..” demesinin zamanı gelmiş ve hatta geçmektedir.
https://www.facebook.com/onder.ozturel
Artık kimse kimseyi aldatmamalı ve nerede hata yapıldıysa bu hata diplomatik yol ve yöntemlerle bulunup düzeltilerek Cumhuriyetin akıl temelli fabrika ayarlarına geri dönmeli ve “Yurt’ta barış Dünya’da barış” ilkesi yeniden hayata geçirilmelidir..
Yok yoksa Dünyanın hiçbir devletinde ve hiçbir zaman “..Eyyy Amerika ..” veya “..Eyyy Rusya..” diye babalanarak dış politikaya yön verildiği veya böyle söyleyerek sonuç alındığı görülmemiştir. Akil adamlar işte böyle günler için gereklidir ve artık bunlardan birinin çıkıp da yüksek sesle “..KRAL ÇIPLAK..” demesinin zamanı gelmiş ve hatta geçmektedir.
https://www.facebook.com/onder.ozturel