ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, Türk ordusuna dünkü köşemde de okuduğunuz tehditleri savurduktan sonra, kıymeti pek büyük bir de itirafta bulundu:
-Balyoz’un sahte olduğunu biliyorduk!..
Niçin pek kıymetli peki? Çünkü, Ergenekon ve Balyoz kumpasının tezgahlandığı ve sahneye konduğu süreçte, Jeffrey Ankara’da Büyükelçiydi de ondan!.. Bakın ne diyor Jeffrey:
-Bu askeri yetkililere karşı, gerçek delillerin kullanılmadığını ve suçlamaların merkezinde amatörce tahrif edilmiş belgelerin olduğunun son derece farkındaydık. Özellikle Balyoz davası amatörceydi ve biz insanların, sahteliği bu kadar açık kanıtlarla yargılanmasına şaşıp kalmıştık...
O denli şaşırmışlar ki, gıkları çıkmamış, duygu ve düşüncelerini, gizli kriptolar da ortaya dökmüşler!.. Sağ olsun, Julian Assange Wikileaks belgelerini dünyaya armağan etti de öğrenebildik...
Jeffrey, “tutuklanan askerler de ABD’yi suçluyor, ne dersiniz?” sorusuna ise içler acısı bir yanıt veriyor, üstelik tepkili bir şekilde:
-Çünkü Ortadoğu coğrafyasının tamamında, buna Türkiye’de dahil, her konuda ABD suçlanır!.. Her hangi bir kanıt yok, olmayacaktır da!.. Ben yetkili olarak söyleyebilirim, ABD’nin tabii ki bu davalarla kesinlikle bir ilgisi olmadı... Bunlar Türkiye’nin iç ve hukuksal meseleleri...
Biraz ayıp olacak ama, Mr. James gözümüzün içine baka baka yalan söylüyor!.. 1952’de NATO’ya girişimizden bu yana ABD, Türkiye’nin içişlerinin her zaman tam da göbeğinde oldu. İktidarları yıktı, iktidarlar kurdu!.. Adalet Partisi iktidarının Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in, “CIA altımızı oyuyormuş, haberimiz yokmuş!” sözleri yakın tarihimize kazındı... CIA’nın bizim Milli İstihbarat Teşkilatı’nın maaşlarını bile ödediği ortaya çıktığında büyük skandal yaşanmıştı...
Örnek çok, 1 Mart tezkeresinden sonra zamanın Büyükelçisi Edelman’ın askerleri ağır şekilde suçlayan gizli mesajları Wikileaks belgelerinde ortaya döküldü. Orada suçlanan askerlerin tamamı Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla tasfiye edildi... 4 Temmuz 2003 ABD’nin bağımsızlık bayramında Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçirildi. Amerikan gemilerinin Karadeniz’e çıkışını engelleyen Deniz Kuvvetleri, kuzey Irak semalarında jet uçuran, Kandil’i bombalatan Hava Kuvvetleri çökertildi.. Kara Kuvvetlerinin savaşçı komutanları toptan zindana tıkıldı...
Aynı ABD, şimdi de “Büyük Kürdistan”ın ön koşulu olan Amerikan Koridoru’nun açılabilmesi için Türk Ordusu’nun Suriye’de, PYD ile (PKK diyebilirsiniz) kol kola savaşması için bastırıyor.
-Mr. Jeffrey, tehdit ederken çok başarılı, ancak yalan söylerken sıfır!..
“Çakallar”
Ergenekon, Balyoz, Casusluk... Tüm davaların alçakça birer kumpas olduğu ortaya çıktı...
“Özel Yetkili Mahkeme” adı altında görev yapan hakim ve savcılar, “çil yavrusu gibi” dağıldılar. Her şeyi başlatan, kimi eski solcu, kimi liberal döneklerin bir zamanlar, “kahraman savcı” diye alkışladıkları, zamanın Başbakan’ının zırhlı arabasını tahsis ettiği Zekeriya Öz, Gürcistan sınır kapısından tüydü. Hiç utanmadan “Hicret etti” diye başlık bile atan oldu.. Şimdi Almanya’da!.. O savcı ve hakimlerden kimi Rodos’a kapağı attı, kimi Almanya’ya... Kimileri de kim bilir nerelerde...
O hakim ve savcılar, yalnızca komutanlara, aydınlara, gazetecilere, bürokratlara değil, onların savunmanlığını üstlenen avukatlara da cezalar yağdırdı.. Onlardan biri de avukat Zeynep Küçük...Ergenekon kumpasının ortaya çıkarılmasında en büyük emeği geçenlerden Küçük, bunun ödülünü de aldı tabii; 1 yıl 15 gün hapis!..
İstediği evraklar bir türlü verilmeyince ağır ceza kaleminde, yanındaki avukata “başkan böyle bir şey yapmaz, yanındaki iki çakal var ya, onların işidir.” Dedi. Kalemden ayrıldıktan sonra, tutanak tutuldu, hakimler Sedat Sami Haşıloğlu ve Hasan Hüseyin Özese’ye hakaretten dava açıldı. Silivri’deki yerel mahkeme Küçük’ü 1 yıl 15 gün hapse mahkum etti. Verilen ceza iki yılın altında olduğu halde ceza ertelenmedi. Hükmün açıklanması geriye de bırakılmadı. Dava temyiz edildi. Ancak Yargıtay 4. Dairesi bu cezayı Aralık 2014’de onadı. Yargıda “cemaat” etkinliğini kıran değişikliklerden hemen önce...
-Bir son dakika golü yani!..
Pekii, bu hakimler şimdi nerede?. İkisi de görevden alınıp, başka illere düz hakim olarak atandı. YSYK haklarında soruşturma açtı. Sedat Sami Haşıloğlu açığa alındı ve hakkında yurtdışı yasağı konuldu...
Pekii, Avukat Zeynep Küçük nerede?.. Orada!. Hiç bir yere kaçmadı, bavulunu toplamış, hapse gireceği günü bekliyor...
-Kara komedi!..
13 milyar dolar karanlık para!..
İyi para değil mi?!.
Efendim, bu kadar miktarda dolar, bu yılın ilk 9 ayında “kaynağı belirsiz” döviz girişi olarak saptanmış. Ayrıca geçen yıla oranla da yüzde 52’lik artış göstermiş!.. Mesela eylül ayında 2 milyar dolar giriş olmuş. Nereye harcanmış acaba?..
Bu arada ürettiğinden fazla harcayan Türkiye, bunun yarısını bilinmeyen kaynaklardan karşılıyor... Pekii,”kara para” kuşkusu yaratan bu duruma ne sebep olmuş?. Çünkü hükümet, Ticaret Kanunu’nu bir gecede değiştirivermiş!.. Ali Babacan durumu şöyle açıklamış:
-Gerçek bilançolar görünürse şirket sahiplerinin karıları pırlanta kolye, küpe ister...
Bilançoların sansür edilmesi bundanmış, yaaa!..
https://twitter.com/umit_zileli