YÜZSÜZLÜK, KOMEDİ, ÇARE!..

Yüzsüzlük nedir bilir misiniz?.. Yüzsüzlük, ikiyüzlülüğün maskeye sarılmış halidir!..

Türkiye işte bu yüzden maskeliler ülkesi haline geldi!..

Siyasetten medyaya, ekonomi çevrelerinden duyarsız topluluklara kadar herkes ya maskeyle dolaşıyor, ya iki yüzlü davranıyor, ya da yüzsüzlüğün girdabında dolaşmaktan utanmıyor!..

İşte memleket yangın yerine dönmüş... İstanbul'da ekmek üç buçuk liraya yükselmiş, simitçiler yarım "simit verilir" diye arabalarına duyurular asarak hükümetin ekonomi politikaları ile adeta alay ediyorlar!..

Vatandaşın birinin sosyal medyadaki paylaşımı ise en kral ekonomistlerin yorumlarını bile yerle bir ediyor;

"Hanıma akşam 20 lira verdim yarın 15 yumurta al diye, sabah eve 10 yumurta getirmiş... Gece benim 5 yumurtamı kim çaldı" diye müthiş bir saptama yapmış...

Piyasa her alanda durduğu için vatandaş yumurta bile alamayacak belki...

Çünkü kimse bir şey almıyor, satıcılar da zaten ürünü tezgaha çıkartmıyor...

Hükümet bu çelişki içerisinde, sözde karaborsacılarla uğraşıyor!!!

İzmir'de bir otomobil şirketine yapılan baskında, stokçuluk iddiasıyla 445 bin lira ceza yazılmasından sonra, Erdoğan'ın "göz açtırmayacağız" dediği karaborsacılara müdahale eden kimse yok!..

İşte bu çıkmazda, Merkez Bankası ve Maliye Bakanlığı'ndaki görev değişiklikleri ekonomideki yangını bırakın söndürmeyi, piyasanın tamamının alev almasına yol açtı...

Velhasıl her alanda sadece acizlik-ikiyüzlülük değil, tuhaf bir komedi de yaşanıyor...

Baksanıza; tüm Türkiye Merkez Bankası'nın faiz düşüreceğini Maliye Bakanı'nın kardeşinden öğreniyor!..

Bu sırada AKP'nin ekonomi politikası, bırakın herkesi şaşırtmayı, tüm dünyayı şoke etmeye devam ediyor...

Acaba dünyanın neresinde bir Merkez Bankası, hem sürekli faiz indiririr, hem de dövizin yükselişini durdurmak için piyasaya sürekli dolar satar?..

Peki; tüm bunlar tepkisiz bir toplumun içerisinde komediyse, asıl yüzsüzlük nerede?..

Medyanın utanç hali!..

Türkiye'de yüzsüzlüğün komediye dönüşmüş hali artık her alanda...

Ancak hiç kuşkusuz siyasetten sonra medya bu konuda kimseye öncelik tanımıyor...

Hele de yandaş medyanın yaşanan bütün rezaletler, yolsuzluklar ve skandallara rağmen her şeyi toz pembe gösterme yüzsüzlüğü son günlerde iyice zirve yaptı...

Dolar 17 liraya mı dayanmış, ekmek üç buçuk lira mı olmuş, piyasa mı durmuş, ameliyatlar mı yapılamıyormuş, stokçuluk her tarafı işgal mi etmiş, yandaş medyanın zerre kadar umurunda değil...

İktidarın uşaklığını yapanlar dün öyle manşetler attılar ki, basın ahlakı açısından utanç verici bir tablo...

Bir zamanlar medyanın "amiral gemisi" olarak pohpohlanan Hürriyet gazetesinin dünkü manşetine baktınız mı?.. "Asgari ücrete tarihi zam" diye manşet atmıştı o gazete!..

Aynı gazete, son artışa rağmen asgari ücretin 383 dolardan 318 dolara gerilemesini nedense gözardı etmişti...

Peki ya devlet bankasıyla elde edilen Sabah gazetesinin dünkü manşetine ne demeli?..

"Milyonların yüzü güldü" diye yazan o gazete dövizdeki vahameti yine es geçmişti...

Daha iki yıl öncesine kadar AKP'ye karşı savaş yürüten zavallı bir gazete vardı ki, yandaşlaşmanın karanlığında en hızlı o koşmuştu!..

Adı lazım değil, o kağıt tomarı asgari ücretin 4 bin 250 liraya çıkarılmasını "ekonomide Kurtuluş Savaşı heyecanı"na benzetecek kadar gaflet içine düşmüştü!..

Dövizdeki artış, asgari ücretteki suni yükselişi yerle bir ederken, bunu görmezden gelen ve pembe hayalcilik manşetleri atmaktan utanmayanların zıvanadan çıkmış tarihiydi dün...

Peki; medya-siyaset-rantiye kulvarının kuşatmasından kim çıkartacak milleti?..

Yüzde 12 "Z kuşağı..."

Oyları yükselen muhalefet çırpınıyor ama AKP'nin pervasızlığı yüzünden şu an iktidarı sarsacak siyasi bir etki ne yazık yaratılamıyor...

Asıl sıkıntı ise muhalefete desteği zirveye çıkartması gereken halk kitlelerindeki duyarsızlık;

Emekliler çaresiz biçimde, döviz kurunun maaşlarını eritmesinin hüsranıyla, yılbaşında gelecek maaş zammına odaklanmış...

Sanayici bir yandan üretemezken, diğer taraftan da piyasadaki darboğaz yüzünden işçi maaşlarını nasıl ödeyeceğini düşünüyor... Çünkü iflaslar kapıda...

Tarım kesimi ise 10 yıl önce başlayan çöküşün girdabında savruluyor... Asgari ücretteki suni artışla ağızlarına bir parmak bal çalınan emekçi kesimi ise ceplerine girecek paranın döviz kurunun her an değişmesiyle birlikte tükenişini izlemekle yetiniyor...

İşsizlerin adete elleri- kolları bağlanmış haldeki tepkisizliğinin yanısıra, geriye yalnızca gençler kalıyor...

"Gezi" olaylarında toplumu uyarmaya çalışan gençlik, siyasetin içerisinde artık daha etkin bir platformda duruyor...

18 yaşından itibaren oy kullanan milyonlarca gencin, ülkenin içine sürüklendiği buhrana nasıl tepki vereceği ise ilk seçimde ortaya çıkacak...

Çünkü "Z kuşağı" diye adlandırılan gençlerin siyasete bakış açıları ilgili yapılan anketlerden ilginç sonuçlar çıkıyor...

Atatürk'e bağlılığın da yükseldiği bu kesimin davranış biçimlerine

"Gençlik Örgütleri Forumu" ile "Ulusal Demokratik Enstitü" de ışık tutmaya çalışmış...

MetroPoll Stratejik Araştırma Merkezi tarafından yapılan saha araştırmasında, 28 kentte 18- 30 yaş arasında 1540 kişiye sorular yöneltilmiş...

Çünkü "Z kuşağı" olarak tanımlanan 38 milyon yurttaş içinde, 5 milyon 940 binden fazla seçmen bulunduğu için, siyasete yüzde 12 etki edecek bu kitle partilerin hedefinde...

Araştırmaya bakılırsa, ekonomi ve eğitimdeki sorunlarla bunalan, gençler en çok işsizlikten yakınıyor ve her iki gençten biri siyasilerin kendilerini anlamadığından- sorunlarına çözüm getirmediğinden yakınıyor...

Evet; Türkiye buhranda ve her alanda çaresizlik artıyor...

Atatürk'ün "geleceğin umudu" olarak gösterdiği gençlerin duyarlılığı ise topluma nefes aldırabilecek tek umut olarak ayakta duruyor...

Velhasıl; bu ülkede medya-siyaset- rantiye alanında ikiyüzlülükten yüzsüzlüğe dönüşen komedinin maskesini gençler düşürecek...

İşte o gençliği kucaklayan parti de iktidarı zorlayacak...

https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac