Elbette yapamaz… Son günlerde Cumhurbaşkanı adaylarından birinin “Bakanlar Kuruluna başkanlık edeceğini, yatırımları denetleyeceğini, haftada birgün Başbakan ile görüşmesinin yeterli olmayacağını ve meydanlara çıkacağını” söylemesi dikkat çekmektedir.
Bilindiği gibi Anayasa’mızın 104.md. si Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkilerini düzenler. Gerçekten bu maddenin (b) bölümünde Cumhurbaşkanı’nın “Yürütme” alanına giren görevleri sayılmıştır. Buna göre Cumhurbaşkanı “Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek, Başbakanın teklifi üzerine bakanları atamak ve görevlerine son vermek, GEREKLİ GÖRDÜĞÜ HALLERDE Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulu’nu başkanlığı altında toplantıya çağırmak….” gibi yürütmeye yönelik yetkilerini kullanabilir. Yazdıklarımız dışında Cumhurbaşkanı’nın MGK’ya başkanlık etmek, Genelkurmay Başkanı’nı atamak, olağanüstü hal ilan etmek, koşulları oluştuğunda belirli kişilerin cezasını kaldırmak, DDK Başkanını atamak, YÖK üyeleri ile rektörleri seçmek gibi görev ve yetkileri de bulunmaktadır.
Konumuz bakımından biz Cumhurbaşkanı’nın Bakanlar Kurulu’na başkanlık edip edemeyeceğini konusunu inceleyeceğiz.
Anayasa 104.md.ne göre Cumhurbaşkanı devletin başıdır ve bu sıfatla yasama, yürütme ve yargı ile ilgili görevleri vardır. Cumhurbaşkanı’nın yetki ve görevleri itibariyle kuvvetler ayrılığı ilkesine göre yasama ve yargıda değil de fakat yürütme erki içinde yer alması eşyanın tabiatına uygundur. Başka bir anlatımla Cumhurbaşkanı’nın yetki ve görevleri yürütme erkinde etkindir.
Anayasa koyucu 104.md.de Cumhurbaşkanı’nın “GEREK GÖRDÜĞÜ HALLERDE” Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmesini öngörmüştür. Buna göre Cumhurbaşkanı’nın Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmesi devamlı ve olağan bir yetki ve görev olmayıp sadece ve GEREKMESİ HALİNDE sözkonusu olabilecektir. Bu durumun istisna teşkil ettiği ise tartışmasızdır. Kısacası Cumhurbaşkanı GEREKMEDİKÇE devamlı olarak Bakanlar Kurulu toplantılarına başkanlık edemez. Bu görev yine Anayasa’mız uyarınca Başbakan’a verilmiştir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı’nın Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmek yetkisi SINIRLI HALLER için verilmiş SEMBOLİK bir yetkidir.
Cumhurbaşkanı bu Anayasa’ya göre seçildiğine ve 103.md. ye uygun yemin ederek Anayasa’ya bağlılığını tüm millet önünde kabul ve beyan ettiğine göre artık bu Anayasa yürürlükte olduğu sürece öznel yorumla Anayasa’yı kendi eylem ve söylemlerine uygun hale getiremez. Anayasa Cumhurbaşkanı’na değil Cumhurbaşkanı Anayasa’ya uyacaktır. Cumhurbaşkanı seçilen kişi kafasındaki sisteme uygun Anayasa değişikliği gerçekleşmediği sürece –diğer koşulların da oluşmasıyla- Anayasa’ya aykırı davranmış olur. Bunun dışında 104.md.de ‘yatırımların denetlenmesi’ gibi bir yetkiyi Anayasa koyucu kendisine değil Başbakan’a vermiştir. Bu nedenle yine sembolik anlamda ve elbette büyük yatırımların zaman zaman izlenmesinde Cumhurbaşkanı açısından bir sakınca olmamak gerekir.
“Meydanlara çıkma” ise tümüyle Cumhurbaşkanı’nın istek ve iradesine bırakılmıştır. Meydana çıkacak Cumhurbaşkanı elbette kendisini dinlemeye gelenlere iç ve dış olaylar, icraat, yatırımlar, finansal durum ve benzeri konularda bilgi verecektir. O zaman da bunları fiilen yürütmekle görevli başbakan meydanlarda halka ne söyleyecektir? Bakanlar Kurulu’nun sorumluluğu ile Cumhurbaşkanı’nın sorumsuzluğu ilkesinin getirdiği çelişki nasıl giderilecektir?
Görülüyor ki, başta Anayasa Hukuku olmak üzere iç mevzuat hükümleri o Cumhurbaşkanı adayına pek de dediklerini yapma imkanı vermemektedir. “Ben yaparım olur” deniliyorsa doğaldır ki bunu diyen; hukuki sonuçlarına da katlanmayı peşinen kabul etmiş demektir.
Cumhurbaşkanı, devletin başı sıfatıyla “Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasa’nın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli çalışmasını gözetir.” Bu ana kural yürürlükteyken adaylardan birinin ileride ve bazı sorunların oluşması halinde kesinlikle görüşme masasına davet edeceği parti liderlerinden biri için “sen şu mezheptensin” diğer bir lidere de “sen şu ırktansın” gibi söylemlerde bulunması, temsil ile yükümlü olduğu “Türk milletinin birliği” konusunun kendisince yeteri kadar anlaşılamadığını ortaya koyar.
Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde, ilgili tarafların birbirlerine yönelik beyanları, yarın bunların aynı masa etrafında toplanıp ortak amacı gerçekleştirmeye yönelmelerini nasıl sağlayacak?
Cumhurbaşkanı devletin başı olduğuna göre onu günlük siyasetin dışında tutmak en akılcı yoldur.
Görülüyor ki günlük ve çirkin siyaset Çankaya’ya bulaştığında başta Cumhurbaşkanı ve ülkemiz saygınlığından çok şey yitirecektir.
https://www.facebook.com/onder.ozturel