İhtiyaçtan Satılık Kale!

Evet yanlış okumadınız. Ben de bu haberi bugün dinlediğimde oldukça şaşırdım. Ekonomik sıkıntı içerisinde olan İtalya, borç yükünü azaltmak ve kaynak sağlamak amacıyla irili ufaklı 150 adet kamu mülkünü satışa çıkartmış. Bu gayrimenkullerin arasında en ilgi çekici olanı ise, Gradisca d’Isonzo’da, 15.yüzyılda Osmanlı’lara karşı savunma amacıyla yaptırılan bir kale. Bu kalenin, bizdeki emsali neresi olabilir diye düşünüyorum. Ankara Kalesi olabilir mi? Ya da Rumeli Hisarı, Anadolu Hisarı veya Antalya Kalesi. Ankara Kalesi desek burayı ne kadar bir bedel ile elden çıkartmayı düşünürüz? Hadi canım sende! diyeceksiniz. Bedeli ne olursa olsun bir kalenin satılabileceğini aklımızın ucundan bile geçirmeyiz ve bunu düşünmek bile içimizi daraltır, ruhumuzu sıkar. Geçmişimize, kimliğimize hakaret kabul ederiz bu düşünceyi. Tabii burada İtalyan’ların kalelerini satmalarının doğruluğunu, yanlışlığını tartışmayacağım, bize düşmez. 

Sevgili okuyucular, gayrimenkul dünyasını bir okyanusa benzetirim. Ufkunu ve dibini göremezsiniz. Düşünsenize, insanlığın ilk yıllarında konaklama amacıyla kullanılan mağaralarda bir gayrimenkuldür, bugün tüm şehre tepeden bakan bir rezidans dairesi de. Büyük deha Mimar Sinan’ın yaptığı bir eser de gayrimenkuldür, kentsel dönüşümde yıkılacak olan bir gecekondu da. Biz bugün gayrimenkulü sadece bir ekonomik değer, bir yatırım aracı olarak görsek de, aslında bir toplumun, bir ülkenin, geçmişini, kültürünü, sanata olan tutkusu ve yeteneğini, vizyonunu, toplumsal düzenini ve sayabileceğimiz daha birçok parametresini, geçmişten bugüne kadar olan gayrimenkul sanatındaki gelişiminden okuyabiliriz. “Gayrimenkul Sanatı” diyorum evet,  çünkü gayrimenkulün sanatsal bir boyutu vardır. Ve bu sanatsal boyutudur onu ölümsüz kılan. 1500 yıl önce yapılan Ayasofya’ya değer biçebilir misiniz? Ya da 1100 yıllarında inşa edilen bir Selçuklu eseri Aslanhane Camii’sine maddi etiket koyabilir misiniz?

İstanbul’a her yolum düştüğünde 1800’lü yıllarda önemli gayrimenkuller inşa eden  Ermeni Balyan ailesinin eserlerini hayranlıkla seyreder, fotoğraflarım. Her birinde ayrı bir yaşanmışlık, ayrı bir hikaye düşlerim. Tekrar tekrar yolumu bu sanat eserlerine düşürür, dakikalarca bıkmadan, usanmadan izlerim. Sinan’ın eserlerinde geçmişimi ararım. Her defasında bir kez daha büyülenirim. 

Peki hiç düşündünüz mü gelecek nesillerimiz bizim hangi eserlerimizi hayranlıkla izleyecekler? Mimar Sinan’ın eserinin kopyasını mı? Yoksa göğü delen, lüks ama yalnızlık kokan rezidanslarımızı mı? Veya doğayı katlederek  yan yana inşa ettiğimiz alışveriş merkezlerimizi mi? Belki de ormanların yok edilerek  kalbur üstü  sınıfın kullanımına sunulan görkemli villalarımızı! Belki de gelecek nesillere bırakacağımız en büyük sanat eserlerimiz, başkentin giriş yollarına yapılan muhteşem (!) kapılar olur. Toplum olarak, geçmişten gelen bu sanat eserlerini korumak, kollamak en büyük görevimizdir ancak yanına eklenecek birkaç abidemiz de olmayacak mıdır?

Neyse dostlar, bu “satılık kale” konusu bana ilham oldu, biraz da gayrimenkulün sanatsal yönünü işlememiz gerektiğine karar verdim. Köşemizin yelpazesini önümüzdeki günlerde açıyoruz. Yeri gelecek bir Osmanlı eserini, yeri gelecek bir Selçuklu mirasını, yeri gelecek bir Safranbolu konağını, eski bir mahalleyi veya nostaljik bir gayrimenkulü sizlerle paylaşacağım. Geçmişiyle, ruhuyla, unutulmayacak yaşanmışlıklarıyla, fotoğraflarıyla. Tabii ki geçmişe dalıp, günümüzü unutmayacağız. En yeni projeleri, en taze gelişmeleri, yıldızı parlayan bölgeleri sizlere sunacağım. Sektörün ünlü ve renkli simalarıyla yapacağımız röportajlarda, güncel konuları işleyeceğiz.  Yani anlayacağınız köşemize renk geliyor.. 

Sağlıcakla kalın...



https://twitter.com/ErolCanbay2
https://www.facebook.com/erol.canbay.9